Bölüm 2.

492 62 63
                                    

Senelerce bu anı bekledim. Seni karşımda görmeyi, ama öyle bile buna hazır değildim.

_________

Ortam tamamen sessizdi bizim için. Öylece durup, boş boş birbirimize bakıyorduk. Ne o bakışlarını çekiyordu, ne de ben bakışlarımı çekebiliyordum. Genel olarak bakışlarım gözlerinde olsa da, uzun saçlarını kısacık kestirdiği için bakışlarım her seferinde oraya doğru çevriliyordu.

Bazen filmlerde derler ya. Sanki kimse yoktu etrafta. Sadece o ve ben vardık. Şimdi anlıyorum o anlatılan duyguyu. Bu kadar kalabalık bir ortamda bile sadece ikimiz varmış gibi hissediyordum. Etraftaki sesler susmuş, insanlar yok olmuştu.

Öylece birbirimize bakıyorduk. Kahverengi gözleri sarı saçlarım, mavi gözlerimde geziniyordu. Dudaklarını birkaç kez açıp kapasa da, ismin dışında başka bir şey söyleyemedi.

Sonunda birisi koluma dokunduğunda tekrar dünyaya dönmüştüm. Kafamı hafifçe yanımda oturan Çiğdem'e çevirdim. Anlayış ve sevgi dolu bakışları benim yüzümde geziniyordu. Dudaklarına kondurduğu bu küçük gülümsemeyle yanındayım diye bağırıyordu adeta.

Sandalyenin geriye çekilme sesiyle birlikte tekrar kafamızı oraya çevirdik. Ayağa kalkmış, gözleri üzerimizde geziniyordu. Bakışlarım tekrardan onu baştan aşağı süzdü. Eskiden boyuyla orantılı olarak hafif kilolu birisiydi ve ona çok yakışıyordu. Fakat şimdi bir deri bir kemik kalmıştı. Yanakları ermiş, vücudu incelmişti. Sanki rüzgar esse uçacak gibiydi.

Onun bu hali bani mutsuz etmemeli veya üzememeliydi, değil mi? Ama içimde bir burukluğa sebep olmuştu. Onu görmek, eski tozlu bir kitabı raftan tekrar alıp, dikkatlice incelemek gibi bir his veriyordu.

Kelimelerim kaybolmuştu. Fakat ben de onun gibi ayağa kalktım. Üzerimdeki siyah elbisenin alt kısmını düzeltirken gözlerimi tekrar ona çevirdim. İki masada oturanlar sadece bizim etkileşimimizi izliyordu.

İlk konuşan o oldu, her zamanki gibi. Dudaklarına bir gülümseme kondurup, "Uzun zamna oldu, ha?" diye mırıldandı.

Yanımda oturan Çiğdem de ayağa kalkarken, "İsmi lazım değil kişisi." diye fısıldadı.

Fakat bunu duyan o bakışlarını Çiğdem'e çevirdi. Çiğdem onun bunu duyduğunu gördüğünde kendini düzelterek, "Ay, yani Mirlan, uzun zaman oldu." dedi.

Mirlan.

O kadar uzun zamandır ki, adını anmıyorum. Tekrar duymak bir garip hissettirdi. Son baharda dalda asılı kalmış, esen soğuk rüzgarlar yere düşmüşüm gibi hoş olmayan bir histi. Kelimeleri bulabilirsem ben de konuşacaktım. Ama tamamen kaybolmuştum, yine.

Mirlan ona bakarak, "Öyle oldu, fakat bu yıllar seni daha da güzelleştirmiş." diyerek iltifat etti.

Mirlan ve o aslında senecelerce iyi anlaştılar. Sadece son olanlara kadar. Mirlan beni aldattığı gece ikimiz içinde bitmişti. O geceden nefret ediyordum. Her şeyimle, tüm benliğimle.

Çiğdem ona yalandan bir gülümseme sunarken, "Sağ ol." demişti sadece.

Onun bu tavrı Mirlan'ı gülümsetti. Bakışlarını yavaş yavaş ondan bana çevirdi tekrardan. İşte o anda kabul ettim. Bu ne rüyaydı, ne de hayal. Gerçekten olmuştu. Senelerce onu tekrardan görürsem ne olur, nasıl konuşuruz diye düşündüm. Fakat şu an aklım tamamen boştu. Zihnimde sadece koca bir boşluk vardı.

Bağırmak istiyordum. Boğazımı dikenli bir tel sarmıştı, ağlamak istiyordum. Bir çocuk gibi. 23 yaşındaki ben gibi. Annemi kaybettiğimdeki ben gibi. Ama yapamazdım. Benim ona dökecek daha fazla göz yaşım yoktu.

Beni hatırla | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin