Ben kırgın değilim, paramparçayım.
_________
Dudaklarımda gülümseme, önümdeki hasta ile ilgilenirken yanımda duran Mehtap, "Hocam, bugün pek bir neşeli duruyorsunuz." diye mırıldandı.
Anında dikkatim ona çevrilirken, "Ha? He evet. Biraz neşeliyim bugün." diye cevap verdim ona.
Mehtap, "Güzel bir haber mi aldınız?" diye sordu.
Kafamı sallayıp, "Öyle de diyebiliriz." dedim.
Mehtap bir şey sormak istese de, yanımızda hasta olduğu için sormaya kalkışmamışdı. Benim bu neşemin sebebi elbette Çiğdem'di. Onun bana verdiği bu haber beni fazlasıyla mutlu etmişti. Şu anda arkadaşımın vücudunda bir çocuk büyüyordu ve o bununla mutluydu. Bazen Çiğdem sonsuza kadar bu düşünceden korkacakmış gibi gelirdi.
Hasta ile işimiz bittiğinde ona son kez gülümseyerek bakıp, odadan çıktık. Mehtap peşimden gelirken, "Ee, hocam, bu neşenizin sebebi Mirlan mı?" diye sordu.
Anında kaşlarım çatılırken ona bakarak, "Hayır, neden benimle ilgili her şeyi ona bağdaştırıyorsun?" diye sordum.
Mehtap kafasını yana eğerek, "Çünkü onu seviyorsunuz?" diye cevap verdi sorar tonda. Ardından, "Ve sizi yeterince üzebiliyorsa, mutlu da edebiliyordur." diye ekledi.
Ona gözlerimi devirirken, "Hayır, bu neşem Mirlan ile ilgili değil. Ayrıca Mirlan geldi mi?" diye sordum.
Mehtap, "Hayır, hocam, bugün test olunacak. O yüzden gelmiyor." diye açıkladı. Az önceki merak dolu sesi Mirlan'la ilgili olmadığını öğrendiğinde gitmişti.
Onun bu haline gülüp, kafamı iki yana salladım. Mirlan'dan sonra bizim birlikte olmamızı isteyen birisi varsa bu da Mehtap'tır. Gerçekten de eline geçen her fırsatta bunu kullanıyordu.
Mehtap ile asansör önünde yollarımızı ayırırken, "Ben Çiğdem hocayı ziyaret edeceğim, sonra görüşürüz Mehtap." dedim el sallayarak.
Fakat Mehtap beni durdurarak, "Ah, hocam, baş hekim size bildirmemi istedi ki, nöbet saatiniz bugün değişti. Bugün nöbetiniz olmayacak." diye haber verdi.
Bunu duyduğumda kaşlarım çatıldı. Nöbet saatleri öyle kolay kolay değişmezdi. Şimdi neden değişmişti bilmiyorum. Acaba birisi istifa falan mı etti? Gerçi öyle olsa Mehtap dedikoduyu bana bildirmeden duramazdı.
Fazla sorgulamadan kafamı sallayıp, "Tamam, pekala. Sen yeni nöbet saatlerini bana mesaj olarak at." dedim ona ve asansöre bindim.
Kapılar kapanırken onun, "Tamam hocam." dediğini duydum sadece.
Alt kata inerken dudaklarımdaki gülümsemenin silinmesine izin vermedim. Bir süre mutluluğumu hiçbir şey bozamayacaktı. Sadece Çiğdem için değil, kendim için de mutluydum. Her zaman tek çocuk olduğum için teyze veya hala olamayacağım diye şikayet ederdim. Fakat şimdi Çiğdem hamileydi ve teyze olacaktım. Çok yakın değil belki ama yeterince yakın.
Hiçbir zaman ebeveyn olmayı düşünmedim. Belki bir süre Mirlan ile birlikteyken, fakat yine de o düşünceler çok sürmedi. Ne Mirlan, ne de ben bunun altından kalkabilecek insanlardık. Gerçi, artık bunları düşünmek saçmaydı, değil mi? Mirlan'la beni yani.
Kafamı iki yana sallayıp düşünceleri kovdum. Asansör alt katta durup, kapılar açıldığında kendimi dışarı ittim. Pencereden içeri kafamı uzatarak Çiğdem odasında mı diye bakındım. Onu oturmuş, bilgisayarda bir şeylerle uğraşırken gördüm.
Gülümseyerek kapıyı açıp içeri girdim. Kahve almaya vaktim olmadığı için direkt gelmiştim. Benim geldiğimi gören Çiğdem kafasını kaldırıp, gülümseyerek, "Hoş geldin, canım, gel." dedi.