Bölüm 21.

316 56 9
                                    

Gülüşlerimi çalmaz demiştim, söyleyin ona böyle olmaz.

_________

Mirlan ne kadar istemese de, sonunda dediklerime kulak vermişti. İsteğime uyarak danışmanlarına artık ara vermek zorunda olduğunu açıklamış ve sadece kendisine odaklanmaya başlamıştı.

Bu onun için zordu, yalnız kalmak, bir şeyle uğraşmamak onun fazla düşünmesine sebep oluyordu belki de, fakat kendini daha fazla yormaması gerekiyordu. Ayrıca dozacı artan ilaç onun ayağa kalkmasında bile zorluk çekmesine sebep olacaktı.

Artık her şey değişiyordu, artık her şeyi ciddiye almamız gerekiyordu. Bu bir kumar oyunuydu. Mirlan kendi hayatıyla kumar oynuyordu şimdiye kadar. Fakat bunu hiç ciddiye almamıştı, artık alması gerekiyor.

Biraz sonra ameliyatına gireceğim hastanın dosyasına bakarken kapı açılmıştı. İçeri elinde kahve ile Çiğdem ve Mehtap girmişti. Derin bir nefes alıp, dosyayı kapatırken Çiğdem karşıma oturmuştu.

Dosyayı Mehtap'a verirken, "Ameliyat odası hazır olduğunda bana haber verir misin Mehtap?" diye sordum.

Mehtap dosyayı benden alıp, göğsünün önünde tutarken, "Tabii ki Sevgi hocam." dedi.

Ben bakışlarımı Çiğdem'e çevirmiştim. Çiğdem hâlâ Mehtap gitmediği için kafasını oraya çevirdi. Mehtap bana baktığı için ben de ona bakıp, "Ne oldu?" diye sordum.

Mehtap, "Ee, siz ameliyatta olduğunuz zamanda Mirlan hanım gelecek, kemoterapi için. Genelde siz hallederdiniz, bu sefer kim yapsın?" diye sordu.

Mehtap'ın bu sorusuyla bakışlarımı indirdim. Doğru, Mirlan ile her seferinde kendim ilgileniyordum, artık hemşireler bile odaya gelmiyordu. Fakat ameliyat işini erteleyemez veya birine veremezdim.

Benim düşüncelere daldığımı gören Çiğdem gözlerini bir kez kapatıp, açarak, "Ben hallederim." dedi.

Çiğdem'e kafamı sallayarak, "Çiğdem halledecek Mehtap, Mirlan geldiğinde ona haber verirsiniz. Zaten kemoterapi sonrası uykuya dalacağı için ameliyat sonrası ben yanına gideceğim." diye açıkladım.

Mehtap kafasını sallayarak odadan çıktığında tekrar yalnız kalmıştık. Çiğdem'in bakışlarından, hareket ve davranışlarından Mirlan hakkında sorular sormak, konuşmak istediğini biliyordum. Ama bunu nasıl yapması gerektiğini bilmiyor gibiydi.

Bakışlarımı onda gezdirerek sorması için onay verdim. Bunu anlamış olacak ki, "Peki, sen ve Mirlan. Aranızdaki durum ne?" diye sordu.

Kahve bardağını masaya bıraktım. Gözlerim bardağın üzerinde, parmağım da kenarında geziniyordu. Çiğdem'in sorusuna omuz silkerken, "Bir şey yok, hâlâ aynı." diye cevap verdim.

Çiğdem gözlerini kısarak, "Peki, durum ne zaman değişecek? Onu affediyor musun yoksa olanları unutuyor musun?" diye sordu.

Gözlerimi kapatıp, yutkunurken sessiz kaldım. Hâlâ ikisini de tam olarak yapamadığımı söylemem garip mi olurdu? Onu affetmeyi her düşündüğümde aklıma o gece geliyordu, eski ben geliyordu. Eski benin kurduğu hayaller, sonra ise onların hepsinin yıkılması geliyordu.

Olanları unutmak ise imkansız gibi bir şeydi. Çünkü belli ki Çiğdem hatırlamıyordu, fakat ben Murathan'ın dediklerini hâlâ hatırlıyordum.

Bakışlarımı tekrar ona çevirirken, "Hatırlıyor musun? Mirlan ve ben ayrıldıktan iki sene sonra Murathan'ın doğum gününde sarhoş olup, her şeyi Murathan'a anlatmıştım. Onun sonunda ne dediğini?" diye sordum.

Çiğdem kaşlarını çattı ve gözlerini kıstı. O anı hatırlamak için bir süre daha sessiz kaldı. Fakat gözlerindeki bakışta, yüzündeki ifadede gördüğüm üzere hatırlayamıyordu. Ama düşünmeye devam ediyordu. O kadar sarhoştu ki o gece, hatırlamıyorsa onu yargılamazdım.

Beni hatırla | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin