Gözlerindeki nefret, üşütüyor beni.
_________
Sessizlik içinde oturmuş, hasta dosyalarını okurken rahattım. Fakat bir anda fuhuş baskını yapılır gibi kapım açıldığında korkuyla atıldım. İçeri giren kişiden çok beni bu dalgınlıktan çıkaran ses korkutmuştu. Çünkü kapımı bu şekilde açabilecek tek bir kişi vardı.
Çiğdem.
Hızla odaya girerken, "Baştan söylüyorum itiraz falan da kabul etmiyorum. Mesai sonrası, yani bir saat sonra sen, ben, Ahmet ve Leyla dünkü restorana gidiyoruz. Kızla birlikte olmana gerek yok ama en azından tanış, dene." dedi hızlıca.
Elimdeki dosyayı bırakıp, arkama yaslanırken, "Sana kimseyi aramadığımı söyledim. Neden böyle bir şey yapıyorsun?" diye sordum gözlerimi devirerek.
Bu teklifi ilk Ahmet sunmuş olsa da, dün Mirlan'ı gördükten sonra böyle bir şey yapmazdı. Çünkü onlara göre Mirlan'ın etrafta olması demek yakında barışacağımız demekti. Sadece Ahmet değil, Deniz, Hafsa, Hakan hepsi öyle düşünüyordu. Ama böyle bir şey olmayacaktı.
Ahmet'in teklifini bir anda Çiğdem'in kabul etmesi garip değildi. Benim Mirlan'ı affetmeyeceğimi bilen ve anlayan tek kişi o'ydu. Bu yüzden de bu görüşmeyi yapıyordu.
Çiğdem kapıyı kapatıp, içeri girerken, "Mirlan'la olmuyorsa o zaman onsuz olacak. Bak direkt kızı sevmene veya birlikte olmanıza gerek yok ama tanışın. Birilerine şans ver en azından." dedi.
Oflayarak arkama yaslanıp, "Kıza söylemediyseniz haber vermeyin, çünkü gerçekten gerek yok." dedim ona.
Fakat Çiğdem beni görmezden gelerek önümdeki koltuğa oturdu. Arkasına yaslanıp, bacak bacak üstüne atarken, "Hayır, artık çok geç çünkü kıza bir saat sonra restoranda olmasını söyledik." dedi oldukça sakin bir şekilde.
Öfkeyle nefesimi dışarı verirken, "Yani neden böyle bir şey yaptın ki? Neden mutlu olduğumu ve hayatıma devam ettiğimi göstermek için hayatımda birisinin olması gerekiyor?" diye sordum ona.
Çiğdem bana gözlerini devirirken, "Hayatım, bunun göstermekle bir ilgisi yok. Ben sadece artık yalnız olmanı istemiyorum. Birisi olunca unutması kolay olur derler. Dediğim gibi, o gözle bakmana da gerek yok. Arkadaşça bir tanışma gibi düşün." diye cevap verdi.
Oflayarak kafamı masaya yasladım. Ona bakmadan, "Nasıl birisi, onu de bari." diye mırıldandım.
Çiğdem bu sefer daha neşeli bir sesle, "Siyah saçlı, siyah gözlü, 172 boyunda bir kız." diye anlattı.
Tamam, sorduğum bu değildi, çünkü görünüşü beni pek ilgilendirmiyordu, fakat söylediklerine bakılırsa güzel kızdı. Küçük mırıltı çıkardıktan sonra, "İyi bari." dedim.
Çiğdem hafifçe gülerek, "Tam senin tipin, değil mi? Ama kusura bakmayın Sevgi hanım, elimizde başka çekik gözlü türk kalmadı." dedi alayla.
Bununla benim de dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Hâlâ aynı şekilde durmaya devam ederken, "Çok kötüsün." diye mırıldandım ona. Ardından, "Hem bir tipim olduğunu nereden çıkardın? Sonuçta hayatım boyunca bir kişiye aşık olup, onunla sevgili oldum." diye ekledim.
Çiğdem, "Hayatım, ne kadar sinir olsam da, Mirlan birisinin kriterlerini yaratacak tarzda bir kadındı. Ben bile onu kolay kolay unutup aşamadım. O yüzden seni yargılamıyorum." dedi ve kahkaha atmaya başladı. Ben de onunla birlikte güldüm. Az önce sinirlenmiş olsam da, onu anlıyordum. Benim de hayatımda birinin olmasını istiyordu. Çünkü o biliyordu ki, ben yalnız kalmayı seven birisi değildim. Hayatım boyunca hiç yalnız olmadım. Yalnız hissetmedim. En azından, 23 yaşına kadar. Durumlar farklı olsaydı, ben Çiğdem'in yerinde olsaydım muhtemelen ben de arkadaşımın hayatında onu mutlu edecek birisinin olmasını isterdim. Fakat ben biliyordum ki, hayatıma kim girerse girsin, mutlu olmayacaktım. Ama yine de onu kırmamak için bu görüşmeye gideceğim.