Her şey bu kadar barizken, hiçbir şey görememek de benim hatamdı.
_________
Hastanın odasında durup, elimdeki dosyayı incelerken hemşire Mehtap hastayla ilgileniyordu. Biraz sonra taburcu olacaktı ve bütün her şeyin tamamlanıp, tamamlanmadığına bakıyordum.
Her şey tamam olduğunda, "Bütün testleriniz normal, bugün taburcu olabilirsiniz. Fakat yazdığım ilaçları vaktinde ve aksatmadan almanız gerekiyor ki, hızlı iyileşebilirsiniz. Ayrıca, bir süreliğine fazla yağlı olan yiyeceklerden kaçının." diye açıkladım.
Alt kısma imzamı atıp, dosyayı kapattım. Yatakta yatan kızının başı üzerinde ayakta duran babası, "Teşekkür ederiz doktor hanım, dediklerinize harfiyen uyacağız." dedi.
Ona gülümseyip kafa sallarken kızın son ilacını da serumuna enjekte etmek için yaklaştım. Ben bunu yaparken sedyedeki kadın bana bakıyordu. Yan gözle ona baksam da, bir şey demedim. Ben ilacı seruma enjekte ederken, "Evli misiniz doktor hanım?" diye sordu.
Ona bakmadan, "Hayır, değilim." diye cevap verdim.
Bunu duyduğunda gülümseyerek, "Peki, sevgiliniz var mı?" diye sordu.
Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken, "Hayır, yok." dedim bu sefer de.
Benden bu cevabı aldığında gülümsemesi daha da büyüdü. Yatakta biraz daha doğrulurken, "Güzel, peki sevdiğiniz birisi var mı?" diye sordu.
Bu soruyla bakışlarım ilk kez ona çevrildi. Ona bakmaya devam ederken küçük bir gülümseme sunup, işimi hallettim. Son kez baba ve kızına bakarak, "Geçmiş olsun tekrardan." dedim.
Cevap alamayan kadın üzgün bir şekilde dudaklarını büzdüğünde arkamı dönüp, çıkışa doğru ilerlemeye başladım. Mehtap arkamda kalmış, kadına, "Bu aralar bir kadın var. Çekik gözlü, çok güzel. O geliyor sık sık." diye mırıldandığını duydum.
Gözlerimi devirirken, "Mehtap." diye seslendim.
Mehtap hızla, "Geliyorum hocam." diyip koşarak yanıma geldi.
O yanıma geldiğinde içeriden kadının, "Sessizlikte bir onay değil midir?" dediğini duymuştum.
Fakat bir şey söylemeden ellerimi önlüğümün cebine koyarak yürümeye devam ettim. Mirlan'ın aklıma gelip, bütün modumu düşürmesine izin vermek istemiyorum. Artık onu düşünmek istemiyorum. Ben mutlu olmak istiyorum.
Derin bir nefes alırken yanımda yürüyen Mehtap, "Hocam, iyi misiniz?" diye sordu.
Bakışlarımı ona çevirirken gülümseyerek, "İyiyim Mehtap, sorduğun için teşekkür ederim." diye cevap verdim.
Bakışları üzerimde gezindi. Muhtemelen yalan söylediğimi anladı, fakat aksi bir şey söylemedi. Hem sormanın iyi olup olmadığını bilmediğinden, hem de iş saatleri içinde olduğumuzdan. Odamın olduğu koridora girdiğimizde Çiğdem'i kapıya yaşlanmış, beni beklerken gördüm.
Adımlarımı hızlandırıp, ona yaklaşırken, "Çiğdem, neden burada bekliyorsun da içeride beklemiyorsun?" diye sordum.
Kendini duvardan iterken, "İçeride sıkılırım. Geldiysen artık gidip yemek yiyelim, açlıktan ölüyorum." dedi.
Kafamı sallayıp, önlüğümü çıkarırken, "Tamam bekle bunu odaya bırakayım." dedim ve yanından geçerek kapıyı açtım. Önlüğü odaya astıktan sonra geri çıktım.
Çiğdem anında koluma girerken ona bakarak, "Senin bu öğle yemeğini kocanla yemen gerekmiyor muydu? Ne de olsa geldi sonunda." dedim ona.
Çiğdem omuz silkerek, "Biraz geç gelecekmiş, ben o zamana kadar açlıktan ölürüm. O yüzden biz gidip yiyelim." dedi.