aslında çocuklara ihtiyacım her zamankinden daha çoktu ama bu sefer onları çağırmak istemedim onların kendilerinin düşünüp gelmesinin daha mantıklı olduğunu düşünmüştüm. doktordan zar zor 3 günlük rapor almıştım. şimdi televizyonun karşısında battaniyeye sarılmış ölü bir şekilde yatıyordum. bu dinlenme bana çok iyi gelmişti aslında biraz düşünme fırsatım da olmuştu. ben zaten güzel bir tepki vermiyordum sorun güzel bir tepki verip vermemesi değildi sorun tepkisini yumuşatmadan direkt olarak kırıcı olmasıydı. ilk gün gerçekten çok ağlamıştım ama sonradan fark ettim ki bu bir son değildi başlangıçtı. okula gittikten sonra ona gerçekten büyük bir bela olacaktım hazır olsa iyi olurdu. bir de utanmadan proje ödevimi mail olarak atmıştı o günün akşamında, proje ödevim maket futbol sahasıydı. aptal herif aklı sıra benimle dalga geçiyordu işte.
"ay gerçekten gitmiş olabilir bu çocuk ben korkuyorum bertuğ hastaneye mi götürsek?"
arda'nın, sesinin duymamla birlikte gözlerimi içeri giren arkadaşlarıma çevirdim. bertuğ, arda'nın sözlerinden sonra ilk başta ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışsa da sonradan yüzümdeki gülümsemeyi görüp koşarak üzerime atlamıştı. sonuç olarak ikimizde koltuktan aşağıya düşmüştük.
"ya bertuğ bi rahat dur şerefsiz köpek götüm kırıldı."
bertuğ'u, üzerimden iterek yana düşmesini sağladım. kollarından destek alarak doğruldu ve yanaklarıma öpücükler bıraktı. ne kadar şerefsiz olsa da seviyordum bu sıpayı. üzerimdeki battaniyeyi koltuğa bırakıp arkadaşlarıma tek tek sarıldım. gerçekten bu üç gün boyunca özlediğim şeylerin başında geliyorlardı. aldıkları şeyleri masaya bıraktılar ve hep birlikte geri koltuğa oturduk. hepsi ışık görmüş tavşan gibi yüzüme bakıyordu.
"ee ne yapıyorsunuz? bensiz okul hayatı nasıl gidiyor?"
arda, ellerini başına koyup bayılma numarası yaptı hepimiz şebekliğine gülmeye başladık.
"semihim sensiz okul aynı nar ekşisiz çiğköfte gibi ve bilirsin ki ben nar ekşisiz çiğköfteden nefret ederim."
dudaklarımı büzüp üzülmüş gibi davrandım sonra bakışlarımı altay abi ve kerem abiye çevirdim.
"vallahi semihim sensiz okul kış gününde tişörtle okula gidiyormuş gibi hissettiriyor ama keremimsiz okul resmen kış gününde çıplak gidiyormuş gibi hissettireceğine eminim."
kerem abi, göz devirip altay abinin omzuna gelişi güzel geçirdi.
"ya salak çocuk şimdi ben ne alaka? iki dakika rahat duramıyor musun sen? şamar oğlanı yapacağım en sonunda seni."
altay abi, ağzına fermuar çeker gibi yapıp kollarını önünde çaprazladı ve başını önüne eğdi.
"ja semih sen olmadan okul cok kotu bence... sey sensiz okul yok gibi sanki sey gibi..."
kenan'ın bir betimleme bulamayacağını hepimiz biliyorduk zaten ama böyle çabalaması bile çok tatlı geliyordu gözümüze. bir kahkaha patlatıp baş parmaklarını havaya kaldırdı.
"semih aslansin sen yaparsin"
hemen kendimi düzeltip göğsümü gerdim ve ellerimi pençe şekline getirip bağırdım.
"ben aslan değilim kartalım, yavru kartal, küçük kartal."
odadaki herkes gülünce bende ellerimi düzeltip onlara katıldım, sonra dudaklarımı büzüp hepsine tek tek baktım.
"orospular sizi çok özlemişim ya götü başı dağıtalım bugün."
hepsi bunu bekliyormuş gibi bir anda hepimiz ayağa kalktık aldıkları şeyleri tabaklara koyarken bertuğ televizyondan şarkı ayarlıyordu. bertuğ'un şarkı anlayışı sadece oyun havasıydı. bende dolaptan bira bardaklarını alıp masaya yerleştirdim kerem abi için meyve suyu almışlardı onun için ayrı bir bardak alıp içeri girdim. son dokunuşların ardından masamız hazırdı. hepimiz sandalyelerimizi çekip oturduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbimden tenime | semih kılıçsoy & barış a. yılmaz
Fanfictionsemih'in, bu hayattaki tek gayesi barış'ın her anlamda gözde öğrencisi olmaktı. bu kurgudaki karakterlerin, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.