13

1.2K 136 82
                                    

bertuğ'u düştüğü yerden apar topar kaldırıp hazırlanmaya başlamıştık. aslında evde hiçbir şey olmadığı için altay abi ve kerem abi bir şeyler almak için markete gitmişti bizde evi toplamaya çalışıyorduk. çalışıyorduk diyorum çünkü eşek bertuğ düzelttiğimiz koltukları itinayla tek tek gezip bozuyordu. en sonunda ayağımdaki terliği kafasına fırlatmıştım o da kapının arkasına gidip yere oturmuştu. büyük uğraşlar sonucunda adam akıllı bir masa ortaya çıkartmıştık. o günden sonra onu ilk defa göreceğim için içimde bir heyecan vardı. çocukları içeride bırakıp odama gittim. neredeyse üç gündür üzerimde olan eşofmanlarımı çıkarttım, kısa bir duş iyi gelirdi. 

temiz çamaşırlarımı alıp banyoya gittim hemen üzerimdekileri çıkartıp kirli çamaşırına attım ve 10 dakikalık temizlenme sürecinden sonra suyu kapatıp üzerime bornozumu geçirdim. üzerime beyaz basic bir tişört geçirdim altıma da gri şortumu giydim. sonbaharda olduğumuz için hava soğumaya başlamıştı ama evimin içi o kadar sıcaktı ki çıplak bile gezebilirdim. saçlarımın ıslaklığını azaltması için birkaç kez havluyla kuruladım. son kez aynada kendime bakıp odamdan çıktım. ayakkabılıktaki ayakkabıları görünce geldiklerini anlamıştım. kalbim sanki ağzımda atmaya başlamıştı. her ne kadar barış'ı bana yaptıkları için pişman edecek olsam da onun varlığı bile kalbimin kuş gibi çırpınmasına sebep oluyordu, üzerimdeki etkisinden nefret ediyordum. kimi kandırıyorum üzerimdeki etkisine bayılıyordum, derin bir nefes verip içeri doğru gitmeye başladım.

herkes bulduğu koltuğa yerleşmişti. salih abi, kenan, barış ve hakan abi bir koltukta. irfan abi, altay abi, kerem abi ve ismail abi bir koltukta. ferdi abi ve arda da tek kişilik koltuğa sığmaya çalışıyorlardı resmen kucak kucağa oturmuşlardı, aptal aşıklar. ben içeri girince bütün gözleri üzerime çekmiştim. o bakmaya doymadığım gözlere bakınca yüzüme bir gülümseme yerleştirdim yalandan.

"hepiniz hoş geldiniz."

irfan abi, kollarını açmış beni çağırıyordu yavaş adımlarla gidip yanına oturdum ve kollarını bedenime sarmasına izin verdim. 

"kerata sen büyüdün de bizi evinde mi misafir ediyorsun? daha geçen boklu bezlerini temizliyorduk."

irfan abi neler söylüyorsun amına koyayım? kızaran yüzümü götüme sokmak istiyordum. bertuğ'un kahkahası da olayın cabasıydı cidden. ona son derece korkunç olduğunu düşündüğüm bakışları yüzüne çevirdim.

"abi allah aşkına ne diyorsun? boklu bez falan özel de kalmadı şurada."

irfan abi, gülerek saçlarımı karıştırınca bende gülmeye başladım. gülerken gözlerim tam karşımda oturan adama çarpmıştı. gözlerin böyle bakarken neden ağzın farklı şeyler söylemişti bana, barış alper yılmaz? yüzümdeki gülüşüm sönene kadar gülüşümü izlemişti bende gözlerimi hiç ayırmamıştım gözlerinden. 

"bertuğ, görüşmeyeli nasılsın çocuğum?"

barış'ın konuşmasıyla bertuğ soğuk soğuk terlemeye başlamıştı. yine ne bok yemişti acaba artık şaşırmıyordum. barış, elini bertuğ'un omzuna koymuş bekliyordu yavaş yavaş sıkmaya başlamış olacak ki bertuğ bağırmamak için dudaklarını ısırıyordu. elinden kaçmaya çalıştıkça barış kendine çekip sakinleştirmeye çalışıyordu.

"ah hocam vallahi kopardınız alın sizin olsun zaten bir işime yaramıyor."

ne olduğunu bilmediğim için arda ve kenan'a baktım ama onlarında sus pus olduğunu görünce yedikleri bokun içinde üçünün de parmağı olduğunu anladım, sonra öğrenirdim şu an arkadaşlarımı kurtarmam lazımdı. ayağa kalkıp ellerimi çırptım ve bütün dikkatleri üzerime topladım.

kalbimden tenime | semih kılıçsoy & barış a. yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin