barıştan
o günün sabahında dersim olmamasına rağmen okula gitmek için erkenden uyanıp hazırlanmaya başladım. semih'e nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyordum şimdi de her şey tammış gibi müdür arayıp bir tane proje ödevi olduğunu okula gelip halletmem gerektiğini söylemişti. proje ödevi alan kişinin semih kılıçsoy olduğunu öğrenince kaderin cilvesi deyip geçmek istedim ama geçilecek bir detay değildi. not sistemine girip öğrencilerin bütün öğrencilerin notlarını görebildiğim için sisteme girip semih'in notlarına bakmıştım. bütün dersleri doksanken bir bedenden yetmiş bir de müzikten düşük notlar almıştı. belki buraya bağlayıp kafamda kurabilirdim çocuk notlarını yükseltmek için benden proje almak istemişti, abartmaya gerek yoktu bence.
sabah sabah bir şeyler yemeği sevmediğim için sigara paketimden bir dal çıkarıp yaktım. otoparka inene kadar sigaramı bitirip söndürdüm ve çöp konteynerine attım. arabamı çalıştırıp okula doğru sürmeye başladım, kafam davul gibiydi resmen. yirmi dakikalık araba yolculuğundan sonra okula vardım. arabayı okulun yakınlarına park edip okula doğru yürümeye başladım.
kantine uğrayıp bir bardak çay aldıktan sonra semih'e ulaşmak istiyordum. okul güvenliğiyle selamlaşıp okula girdim. kantine girince oturduğu masadan kalkan küçük bedene takıldı gözüm. o da beni fark etmiş olacak ki dalmış bana bakıyordu. o sırada benimle beraber kantine giren kenan'a selam verip gözlerini tekrar bana çevirdi. konuşup konuşmamak arasında gidip gelirken en doğru kararı verip yüzüne samimi bir gülümseme takındı.
"günaydın hocam."
konuşmak yerine kafamla söylediğini onayladım. ne salak bir adam oldum amına koyayım ne diye cevap vermiyorsam. çok takılmadan önüme dönüp hasan abiyle selamlaştım. sarışın oğlan da pek anlamamış gibi elindeki tepsiyle geri yerine doğru gitmeye başladı. ben hasan abiyle sohbete dalmışken onlar da diğer tarafta birbirlerini yiyorlardı. gözümü masalarına çevirdim küçüğü izlemeye başladım. gerçekten arkadaşlarıyken o kadar mutluydu ki sanki onların yanındayken dünyadan soyutluyordu kendini. güzel gülümsemesini yüzüne takıp kavga eden kenan ve bertuğ'u izliyordu. içimi bir anda gereksiz dolduran hissi anlamlandıramıyordum. şu an onların masasına gidip semih'i oradan almak istiyordum.
kafamı iki yana salladım bu gereksiz düşünceleri anlamlandırıp bu çocukla adam akıllı konuşmam lazımdı. hasan abiye kolaylıklar dileyip kantinin çıkışına doğru adımladım. sonra o içimdeki şeytansı duygu daha çok arttı ve arkamı döndüm.
"kılıçsoy."
he yarram ne diyeceksin şimdi? ben bazı şeyleri anlamıyorum da sen anlat mı diyeceksin. yüzüme beklentiyle bakan semih'e bakıp düşündüm. ben okula neden gelmiştim?
"efendim hocam."
proje evet proje oğlum oradan girebilirsin konuya.
"sohbetinize doyum olmuyor ama keyfin çatınca odama gel bekliyorum."
dilimi eşek arısı soksaydı keyfin çatınca dedim çocuğa. ismail şu an yanımda olsaydı kafama bir güzel geçirirdi. söylediklerimden sonra yüzüne son kez bakıp odama doğru yürümeye başladım. içeri girip elimdekileri masaya koydum, sandalyemi çekip oturdum. kafamı ellerimin arasına alarak başımın ağrısının az da olsa azalmasını bekledim. bir faydası olmayacağını anlayınca telefonumu alıp oyalanmaya başladım aradan çok geçmeden kapı tıklatma sesi gelmişti. içeriye kimin geldiğinden emin olduğum için kafamı kaldırmadım.
"gel kılıçsoy bende seni bekliyordum."
elimdeki telefonu kapatıp önüme koydum. karşımdaki çocuğu baştan aşağıya gözümle taradım bu çocuk gittikçe zayıflıyor muydu yoksa bana mı öyle geliyordu, bilmiyorum. çenemi avcuma yaslayıp gözlerimi geri gözlerine çıkarttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbimden tenime | semih kılıçsoy & barış a. yılmaz
Fanfictionsemih'in, bu hayattaki tek gayesi barış'ın her anlamda gözde öğrencisi olmaktı. bu kurgudaki karakterlerin, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür.