2

1.7K 188 114
                                    

bertuğ'un son mesajından sonra aynada saçlarıma şekil vermeye çalışıyordum ama sonuç hep hüsrandı. sanki sabah o kadar spreyi yememiş gibi alnıma düşüyordu saçlarım. en sonunda pes edip tamamen karıştırdım bu halimle de bi alanım olurdu elbet. son kez ellerimi yıkayıp apar topar çıktım okulun tuvaletinden.

hazırlık senesiyle beraber şu anda okulda 4. senemdi 11. sınıftık. kerem abi ve altay abi 12. sınıftı. abi dememizin sebebi altay abi iki sene okula geç yazılmıştı bir senede sınıfta kalmıştı ama kerem abi bizden bir yaş büyüktü sadece. ona abi dememizin sebebi gerçekten bu saygıyı hak ettiğini düşündüğümüz içindi yoksa bertuğ da bir yaş büyüktü bizden ama o değil saygıyı ona seslenmeyi bile hak etmiyordu eşek herif.

hepsinin yeri bende çok ayrıydı bunca sene birbirimizin sıçtığı boktan bile haberimiz vardı aramızdan resmen su sızmıyordu buna izin vermiyorduk. kenan, 10 yaşına kadar almanya'da doğup büyüdüğü için türkçesi yok denecek kadar bile yoktu. onun hiçbir şey bilmemesi bile bizim için bir eğlenceydi.

düşüncelerimden birinin beni omzumdan tutup çekmesiyle kurtulmuştum. 

"hay babanı götten s-"

gözlerimin bir çift elamsı yeşil gözlerle kesişmesiyle ağzımı kapatmak zorunda kalmıştım. aramızdaki boy farkı yüzünden kafamı kaldırdığım için biricik aşkım kocam barış alper de kafasını bana doğru eğmek zorunda kalmıştı. gözlerimin içine o kadar dikkatli bakıyordu ki sanki gözbebeklerinde anadan üryandım. 

bakışları yüzünden bedenimi saklama isteği doğduğu için kollarımı göğsümde birleştirdim. kırmızı resmen kirazı andıran dudaklarını sanki beni çıldırtmak için oldukça yavaş bir şekilde ıslatıp konuşmaya başladı.

"semih kılıçsoy, neden şu anda spor salonunda değil de koridorda görüyorum seni?"

ismimi söyleyince zaten orada vefat etmiştim. oldukça tatlı olduğunu düşündüğüm gülümsememi yapıp gözlerimi önümü göremeyecek derecede kıstım. omzumu sıkmasıyla sessiz olduğunu düşündüğüm şekilde küfür savurup gözlerimi açtım.

"ne yapıyorsun oğlum? bir soru sorduk şekilden şekile girdin ayrıca öyle gülme tatlı falan olmuyorsun."

oflayıp bir adım geri gittim ve gözlerimizin buluşmasını sağladım. şimdi yalanları sıralama zamanı semih kılıçsoy göster marifetlerini babacığına.

"hocam şimdi şöyle ki, ben indim spor salonuna sonra sizi göremeyince merak ettim dedim bi yukarı bakayım belki dersini unutmuştur belki bir şey olmuştur yolda."

gözlerinden geçen duyguları okumak şu an o kadar kolaydı ki tam olarak mal olduğumu düşünüyordu emindim. devam etmemi ister gibi tek kaşını kaldırdı gözlerimi kaçırıp devam ettim.

"sonra bertuğ dedi ki hoca geldi seni bekliyor derse geç kalma bende koştura koştura geliyordum işte sizinle karşılaştım."

dudağının tek bir kısmını gülmekten çok yoksun bir şekilde kaldırıp geri eski haline döndü ve tekrar elini omzuma koydu. bu da aşık mıdır nedir anca temas ediyor. gözlerimi anlattıklarım doğruymuş gibi gözlerine geri çıkarttım ve onun konuşmasını bekledim.

"öncellikle kılıçsoy, karşında bir öğretmen var ettiğin küfrü göz ardı ediyorum ve benimle konuşurken göz temasını kesme. en nefret ettiğim şeylerden biridir. ikinci olarak da bana yalan söylediğin için spor salonunda 20 tur koşacaksın molasız, şimdi düş peşime."

itiraz etmek için ağzımı açacaktım ki önüne dönüp yürümeye başladı. hayır neresi yanlıştı anlattıklarımın çoğu doğruydu.

"hocam hangi kısmı yalandı ben anlayamadım doğruyu söyledim aslında bana neden-"

kalbimden tenime | semih kılıçsoy & barış a. yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin