Medya: The Ark ve EXO.Keyifli okumalar!
Divörz.
ÖNCEKİ BÖLÜMDE;
"Çok çalışmış olmalılar.""Çok pratik yapmış gibi duruyorlar."
Derin bir nefes alarak düşüncelerimi belli bir kalıba sokmaya çalıştım.
Sanırım Bangtan'ı diğer tüm kız gruplarından kıskanıyordum. Hatta daha beteri, sanırım bu veletleri sevmeye başlamıştım.
Gök delinmişcesine yağmur yağıyordu. Henüz öğle vakti olmasına rağmen gökyüzü koyu griye bürünmüş, korkutucu kara bulutlarla kaplanmıştı. Doğruyu söylemek gerekirse yağmurdan nefret ederdim. Şemsiyemi hep bir yerlerde unuttuğumdan ıslanıyor ve her defasında saçlarımın kabak gibi başıma yapışmasına göz yummak zorunda kalıyordum. Çoğu kişi sevgilisiyle yağmurda yürümekten hoşlanırdı. Veya aldığı yeni kitabı pencerenin önüne geçip bir fincan kahve eşliğinde içmekten. Maalesef onlardan değildim.
İlk olarak sevgilim yoktu. Önceden olan 2 tanesi ise serserinin tekiydi. Biriyle tek şemsiyenin altında ilerlerken ayrılan yollarımız nedeniyle ıslanmıştım. Kabul, şemsiye onundu fakat kibarlık yapıp bana bırakması gerekmez miydi? Onun yüzünden nezle olmuş ve annemin günlerce süren söylentilerine maruz kalmıştım.
Bir diğeri ise tam bir beyefendiydi. Oturduğumuz sakin bir kafedeyken yağmur yağmaya başlamıştı ve onun pahalı ayakkabıları kirlenmesin diye gece 2'ye kadar orada maruz kalmış; en sonundaysa kapatan kafe sahibinden azar işiterek kovulmuştuk. Sanırım hayatımda verdiğim en iyi karar o zengin züppeden ayrılıp hayatıma yalnız devam etmekti. Eve döndüğümde yine annemden fırça yiyerek odaya gönderilmiştim. Sanırım erkekler konusunda pek şanslı değildim.
İkincisi, hiçbir zaman kitap kurtlarından olmamıştım. Sadece Alacakaranlık gibi fantastik kitapları okur ve 25 yaşına basmama rağmen gece yastığa başımı koyduğumda aptal aptal hayal kurardım.
Kısacası yağmuru sevmek için en ufak bir nedenim yoktu. Diğerlerinin aksine.
İçinde bulunduğumuz şu an ise, neredeyse tüm şirket pencerelerin dibine girmiş, UFO gören masum köylü gibi yağan yağmura bakıyordu. Tamam bu yaz yağmuruydu, iyiydi hoştu fakat neden bu kadar mest olmuşlardı ki? Kadın çalışanlar "woah" gibi hayranlık duyduklarını belirten tepkiler verirken erkekler babacan bir tavırla kollarını göğüslerinde birleştirmişlerdi.
Etrafıma şöyle bir bakındım. Sanırım odun gibi ortada dikilen bir bendim. Ah, tabii bir de Lee Hyun. 8eight'in diğer üyeleri Joo Hee ve Baek Chan yan yana durmuş diğerleri gibi dışarıyı seyrederken cool prensimiz bayık bakışlarıyla insanları süzmekteydi. Büyük ihtimalle nasıl bir şirkette idol olduğunu sorguluyordu kendi kendine.
Ani bir kararla yanına gittim. Sonuçta Jin ve Jungkook'un zorbalıklarına dayanamayıp ağlayarak şirket koridorlarında koşuşturduğum sıralar bana destek olmuştu.
"Selam, Hyun-shi." Zoraki gülümsedim. "Baya eğleniyorsun ha? Karşıdan bakınca öyle görünüyor da."
Benden 5 yaş büyük Lee Hyun, geldiğimi yeni fark etmiş gibi başını insanı çileden çıkartacak, ultra yavaşlıkta çevirip öylece bana baktı. Bakışları adeta 'sen de kimsin' diye bağırıyordu. Ancak beni tanımaması mümkün olmadığından bunu takmamaya çalıştım. Yine yatağın tersinden kalkmıştı anlaşılan. Yılın 365 günü olduğu gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAFTY |Jungkook| ✓
HumorBangtan'ın geçici menajeri olmakta ne gibi bir sorun çıkabilirdi ki? |Tür: Komedi| Story by Divörz. Başlangıç: 7 Eylül 2014 Bitiş: 8 Eylül 2019