ÖNCEKİ BÖLÜMDE;
Jungkook yavaşça suratındaki elimi kucağıma bıraktı. Gözlerini gözlerimden tek bir saniye olsun ayırmıyordu. Ve itiraf etmeliyim, bu hayatımda ondan daha iyi bir erkekle karşılaşamayacağımı anladığım ilk andı. Annemin de söylediği gibi, Jeon Jungkook benim yıllardır hayalini kurduğum, ancak etrafımda ne aramaya ne de fark etmeye zaman bulduğum 'o' erkekti. Ve ben bunu bunca aydır görmezden gelmiş, görmek istememiştim.
Sıcacık dudaklarını yavaşça yanağıma değdirdi. Evet, partidekinin aksine beni dudaklarımdan öpmemişti ancak birkaç saat öncesinin aksine, şimdi başımın dönmesine neden olmuştu. Buna ne denirdi bilmiyordum, büyülenmiş gibiydim.
"Teşekkür ederim." Yavaşça ayağa kalktı, kapıya ulaştı. Sakin ve garip bir şekilde güçlü görünüyordu. "İşte şimdi her şeye göğüs gerebilirim."
Hemen yanıma oturmuş ve ayaklarını bir ileri bir geri ittirerek salıncağı sallayan maknaeye şok içinde baktım. Vücudu tam karşıya bakmasına rağmen başı bana dönüktü ve vereceğim tepkiyi deli gibi merak ettiği her halinden belliydi. İri gözlerini beklentiyle benimkilere dikmişti. Ancak ben ağzımı bile oynatmaktan acizdim. Elbette bunun için 2 nedenim vardı:
Bir, lanet olsun ki Jungkook, Jimin gibi kalleş değildi. Yani söyledikleri %100 doğru olmalıydı.
İki, ve en beteri. Ben bu çocuğa fena halde takmıştım. Evet, artık Jeon Jungkook'tan hoşlandığım kesindi ve bu kendime sübyancı gözüyle bakma isteğimi perçinliyordu.
"Bir şey söylemeyecek misin?" Beklentiyle sordu. "Eğer inanmıyorsan belirtmem gerekiyor ki-"
Sağ elimi kaldırarak onu susturdum. "İnanıyorum, maknae. O yüzden susuyorum ya."
Sadece kendimi düşünmekten alamıyordum. Ne ara bu kadar savunmasız birisine dönüşüp Jungkook'tan hoşlanmaya başlamıştım? Menajerleri olduğum ilk gün daha dün gibi aklımdaydı. Bana yapmadığını bırakmamıştı ki Jin de onu desteklemişti. Ancak şimdi her şey 180 derece dönmüştü. Jin'in bir zamanlar benim gibi tiksindirici bir insandan hoşlandığını öğrenmiş, Jungkook'un bana aşık olduğunu kendi ağzından duymuştum. Sorun bende miydi? Onlara fazla mı yüz vermiştim?
"Bana artık maknae deme."
Kaşlarım havaya kalkmış bir şekilde yanımdakine döndüm. "Öyle mi? Belki bundan 6 yaş daha büyük olsaydın demezdim. Kusura bakma maknae ama öpüşmemiz ve birbirimize yaptığımız ilan-ı aşklar aramızdaki yaşı ve senin gruptaki konumunu değiştirmiyor."
Jungkook sinirle karışık iç geçirdi. "Cidden, senin sorunun ne, Young? Yine ergen olduğumu tekrar edeceksen söyleyeyim, artık bunlara karnım tok."
Tanrı aşkına, kimi kandırıyordu? Yaşı nedeniyle -elbette benim sayemde- büyük bir kompleksi olduğunu tüm dünya biliyordu.
"Değil."
Tek bir saniye geçmeden onayladı. "Hayır, değil."
Uzun kirpiklerini kırparak kıkırdadığında ben de karşılık vererek güldüm. Eğer birkaç ay önce biri kalkıp da maknaeyle böyle bir diyaloğa gireceğimi söylese ona şöyle bir bakar, Namjoon misali 'you got no jams' derdim. Tanrının sopası yoktu işte.
"Biliyor musun, Young?" Suratındaki gülümseme gözle görülür bir biçimde ciddiyet kazanırken konuştu. "Ben hayatımda ilk defa birisine karşı böyle hissediyorum. Onu sadece kendime saklamak istiyorum, başka kimse görmesin istiyorum." Sessizce ekledi. "Sanırım fazla bencilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAFTY |Jungkook| ✓
HumorBangtan'ın geçici menajeri olmakta ne gibi bir sorun çıkabilirdi ki? |Tür: Komedi| Story by Divörz. Başlangıç: 7 Eylül 2014 Bitiş: 8 Eylül 2019