CRAFTY -62-

9K 843 483
                                    







Siz ne kadar yorum atarsanız ben o kadar yazmak için şevkleniyorum. Lütfen yorumlarınızı benimle paylaşmaktan çekinmeyin *-*

Keyifli okumalar!






ÖNCEKİ BÖLÜMDE;
Ekrandaki arayanı gördüğümde "Hayır." diye mırıldandım kendi kendime. "Bu muhtemelen şirketteki birinden numaramı bulan sıradan bir BTS hayranı. Kesinlikle ama kesinlikle o değil."

Bir an için açıp açmama konusunda ikileme düştüm. Fakat düşüncemin doğruluğunu kendime ispatlamalıydım. Daha kötü bir gün olamazdı. En kötüsü buydu.

Telefon ekranını yana kaydırıp kulağıma götürdüm. "Kimsiniz?"

Karşı taraftan bir kıkırtı yükseldiğinde gözlerimin karardığına yemin edebilirdim. "Min Xi. Park Min Xi. Umarım beni unutmamışsındır, Pa Do Young?"

Ne diyebilirim ki? Bugün ölmesem iyiydi.







"Ne istiyorsun?" diye tısladım. Umarım sadece tıslamakla kalmaz, sokabilirdim de. "Yine aklında Jungkook'u veya bir başkasını alıkoymak varsa seni öldürürüm, kicibe. Ve cesedini kimse bulamaz."

Fazla iddialı konuştuğumun farkındaydım. Ancak gergin bir gün geçirdiğim yetmezmiş gibi bu şimdi de Min Xi ve onun cüce babası yüzünden yaşadığım zehir dolu saatler aklıma şimşek misali çakmıştı: Resmen mahzen gibi bir yere kilitlenmiş; maknaeyle elimiz kolumuz bağlanmıştı. Bununla da kalsa iyiydi; o kicibe Bangtan'ın henüz uyanan menajer hyungunu kaçırarak şantaj yapmayı da es geçmemişti. Ve tanrım... Tarzan gibi dönme dolaba atladığım anı gayet net hatırlıyordum. Bu kız o masum gibi görünen timsah tavırlarıyla o kadar sinirimi bozuyordu ki sağlıklı düşünemememe sebep oluyordu. Hoş, normal şartlarda zaten aksi de pek gerçekleşmiyordu ya neyse.

Min Xi yine kıkırdadı. O gülmeye benzeyen her ses çıkarışında tüm suratım kasılıyor, içimden onu öldürmek geliyordu.

"Bana kalsa çoktan bunu yapmıştım, ancak babacığım daha fazla oyun oynamama izin vermiyor."

Oyun mu? Bu psikopat kız adam kaçırmayı bir oyun olarak mı görüyordu?

Kapıyı açıp hızla ofisime girdim. Yerin kulağı vardı. Koridorda konuşmamı maknae veya Si Hyuk duyarsa onlara bu halde hesap vermek zorunda kalırdım ki şu an istediğim son şeylerden biri buydu.

"Ya, sen hastasın, kicibe!" Çantamı masaya bırakarak misafir koltuklarımın birine oturdum. Ancak ayağım durmak bilmiyordu, istemsizce sallanmaya başlamıştı. "O Hobbit baban izin versin ya da vermesin, tanrıya yeminim olsun ki bir daha öyle bir şey yap bunu senin yanına bırakmam. Güney Kore polis teşkilatı da en az adaleti kadar iyi işler, yaptıklarını hayatın boyunca ödersin."

"Uhm, bilemiyorum." Sesi neden 10 yaşındaki bir çocuk kadar inceydi? "Babam benim için her şeyi yapabileceğini söylüyor. Eminim onlar hakkında da bir şeyler düşünmüştür."

İyi değildim, gerçekten değildim. Ona var gücümle sövmek; olur da bir gün karşılaşırsak o küçük ve beyaz suratını ezmek istiyordum.

İçimden 3'e kadar saydım. Çoğu kişi sakinleşmek için bu yöntemi denediğini söylüyordu, fakat bende işlemiş miydi; bunu cevaplamama bile gerek yoktu.

CRAFTY |Jungkook| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin