Tekrar tekrar söyledim ama Hirata Yousuke gerçekten harika bir adam. Görünüşünden bahsetmiyorum bile, daha ziyade ilkeli davranışlarından bahsediyorum. Sıradan insanların yapmak istemediği sıkıntılı şeyleri yapmak için inisiyatif aldı ve rakiplerine yanıt verirken bile saygılı bir şekilde davrandı. Hirata, kızlarla işbirliği içinde, iki çadırı erkeklerden daha uzağa kuruyordu. Bu arada ben de çadır kazıklarını taşımak, yere çakmak ve yerlerine sabitlemekle görevlendirilmiştim.
İlk başta kazıkların gevşemesinden dolayı zorlansam da, kısa sürede ilk çadırı sabitlemeyi başardım. Şaşırtıcı derecede kolaydı. Şu anda ter içindeydim ve ikinci çadırın kazıklarını çekiçle çakıyordum. Hirata yanıma gelip ipi gererek ve kazıkları çakmama destek olarak bana yardım etti.
"Özür dilerim. Seni yine zor bir duruma soktum."
Diğer çocuklar dışarıda eğleniyor ya da balık tutuyorlardı.
"Ah, sorun değil. Özür dilemene gerek yok Hirata. Her şeyi sana bıraktığım için kendimi kötü hissederdim."
"O kadar da kötü değil. Bunu içimden gelerek yapıyorum." İçten gülümsemesi soğukkanlılığını daha da artırdı.
"Bu soru tuhaf gelebilir ama neden bu kadar çok çalışıyorsun?"
"Çok çalışmak mı? O kadar çok çalışmak gibi bir niyetim yok. Sadece yapılması gerekeni yapıyorum." Hirata bunu böbürlenmeden söylemişti. Terden sırılsıklam olmuştu ve boynuna astığı havluyla kendini sildi. "Bence bu özel sınav aslında bir tür savaş değil, daha çok hepimizin yakınlaşması için önemli bir fırsat. Bu yüzden bu anın kıymetini bilmek istiyorum. Bunun için çok çalışmaktan memnunum."
Sıradan bir insanın aslında iki yüzlü olmadan nasıl bu kadar iyi niyetle dolup taşabildiğini merak ettim. Başkaları tarafından sevilmek, ilgi görmek isteyen çoğu insan böyle düşünürdü ama Hirata'dan hiç de böyle bir izlenim almadım. Onun sadece iyi olmak istediğini hissettim.
"Pekâlâ, yaklaşık yarısı kaldı. Acele edelim ve şu işi bitirelim."
İkimiz kalan kazıkları çakmak için diğer tarafa geçtik.
"Hirata-kun! Bir dakika buraya gel!"
Karuizawa ve diğer kızlar Hirata'nın adını çağırdılar. Bir anda etrafını sarmışlar ve kollarından çekiştirmeye başlamışlardı.
"Hey, hadi, buraya gel!"
"Ah, yine de yapmam gereken işler var," dedi.
"Bunu Ayanokouji-kun'a bıraksan olmaz mı? Yapamaz mısın?" dediler, onu zorla çekiştirerek.
Hirata'nın sıkıntılı yüzünü görünce, zahmetli olacağını düşünmeme rağmen gitmesine izin verdim.
"Bunu yapabilirim. Git."
"Hayır, ama bir kişi için zor."
"Sorun değil, çok az kaldı."
"Ü-üzgünüm. Teşekkür ederim. Hemen döneceğim."
Kızların bir art niyeti olduğu izlenimine kapılsam da, Hirata'yı o kadar hızlı ormana çektiler ki sözlerimi anlamadı. Muhtemelen hemen geri dönmeyecekti. Hirata'nın uzaklaşmasını izledim, sonra çekici elime aldım ve onun birçok gizemini çözmek için başka bir şansım olacağını umdum. İşime devam ettim ve Hirata dönmeden önce hepsini kendim bitirmeyi başardım.
"Tek başıma bitirmek düşündüğümden daha fazla zaman aldı..."
Çadırın yönü, kazıkların yerleşimi ve ipin gerginliği gibi beni endişelendiren pek çok şey vardı. Saat neredeyse on olmuştu. Şimdi ne yapmalıydım? Durum tehlikeli bir hal almaya başlamışken bir hata yapmayı göze alamazdım. Ama önce fiziksel gücümü tazelemem gerekiyordu. Kızgın güneşin altında çalışmak çok zordu.
"Bir dakikan var mı?" diye sordu Ibuki.
Bir süre dinleneceğimi düşünmüştüm ama sanırım öyle olmayacaktı.
"Bu sabah konuştuklarınız kulağa çok ciddi geliyordu. İç çamaşırı olayı yani. Demek istediğim, D sınıfı bir bütün gibi gözükmüyor."
"Şey, sanırım. Çeşitli sorunlarımız hiç bitmiyor."
"Sebebi ne olursa olsun, bir kızın iç çamaşırını çalmak affedilemez."
Doğru, ama neden benimle bu konuda konuşuyordu? Ibuki'yi ben değil Yamauchi almıştı ve onunla Kushida'nın grubu ilgileniyordu. Daha önce sadece biraz konuşmuştuk, bu yüzden benimle konuşması için özel bir neden olmamalıydı.
"Benden şüphe ediyor olabilir misin?"
Anlaşılan Ibuki bu sabah Shinohara ve diğerlerinin bana bir suçlu gibi davrandığını görmüştü.
"Suçlu sen misin?" diye sordu.
"Hayır, değilim."
"Tamam, bu iyi. Elimde kanıt falan da yok. Görünüşe göre bazı kızlar sana ve Hirata denen çocuğa güveniyor. Bence senin kötü biri olma ihtimalin düşük."
Muhtemelen Karuizawa ve Horikita arasındaki konuşmayı duyduktan sonra bu sonuca varmıştı.
"Suçlunun kim olduğuna dair bir fikriniz var mı?"
"Şu anda hayır. Diğer çocuklardan şüphe etmek istemiyorum."
"Peki sizce kim yaptı?"
Bu soruyu sanki beni test ediyormuş gibi sormuştu. Ibuki bunu söylerken göz ucuyla bana baktı. Ben yanıt vermeyince Ibuki konuşmaya devam etti.
"Eğer suçlu bir çocuk değilse, o zaman benden—yabancıdan—şüpheleneceklerdir. Bazı insanların benim hakkımda bir şeyler söylediğinden kesinlikle eminim. Ne de olsa iç çamaşırlarını çocuklar çalmış gibi gösterebilirdim. Değil mi?"
Ibuki kendini küçümseyerek güldü, belki de zaten bir şüpheli olduğunun tamamen farkında olduğu için. Bunun üzerine ben de düşüncesizce konuştum.
"Sanırım en azından ben sana güveniyorum. Suçlunun sen olamayacağından eminim."
Ibuki'ye tereddüt etmeden cevap verdim. Biraz şaşırmış görünüyordu, sanki söylediklerimin doğruluğunu teyit etmek ister gibiydi. Gözlerimiz karşılaştığında gözlerini kaçırdı.
"Teşekkür ederim. Böyle bir şey söyleyeceğini düşünmemiştim."
"Sadece dürüst bir cevap verdim."
Sadece gözlerinin içine bakarak Ibuki'yi kolayca çözümleyebiliyordum.
Ibuki'nin, Karuizawa'nın çantasından iç çamaşırını çaldığı ve Ike'nin bavuluna sakladığı sonucuna vardım.
-PARÇA SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elitler Sınıfı (Classroom of The Elite) 3. Cilt - Türkçe Çeviri
Teen FictionOrijinal Japonca Özeti: Manga uyarlama serisi başlıyor! Mevsim yaz. Kiyotaka ve diğerleri, dönem sonu sınavlarının üstesinden geldikten sonra, İleri Düzey Yetiştirme Lisesinin hazırladığı son derece lüks bir gemiyle 2 haftalık bir deniz gezisi kazan...