Sizin cennetiniz buysa beni özgür kılın, kendi cehennemimde yanmaya razıyım.
Sahte mutluluklarınızda yaşamaya devam edin, ben gerçek acılarımı yaşayarak kendim olacağım.
~
Başkalarının bize sunduğu hayat ve bizim için biçtiği kalıplarda mutlu olmamızı, bunlara uymamızı bekliyorlar. İnsan kendisi için yaşamayacaksa, bir başkasının kölesi olacaksa neden var?
Damla'nın ailesinin 'iyi' tanımı başının üzerinde bir dam olması ve karnının tok olmasıydı. Bunların dışına çıktığı zaman 'asi' oluyordu, hayırsız evlat oluyordu. Çünkü o çevrede belirlenmiş bir takım kurallar vardı ve her kız gibi bunlara uyması gerekiyordu.
Babası ablasını istemediği biriyle evlendirirken çıkarmıştı sesini ilk önce ve o günden beri ailenin asisi olarak tanınıyordu. Ablası ise ailesinin sözünü dinleyip evlendiği için hayırlı evlat olmuştu. Kimse çektiği ve çekeceği acıları görmemişti.
Lise sona geldiğinde öğretmenlerinin de teşvikiyle 'üniversite' kavramıyla tanışmıştı. Bir meslek sahibi olup istediği gibi yaşayabilme fırsatı vardı. Bunun için deli gibi çalışıyordu ailesinin isteklerini yerine getirmediği zamanlarda. Geceleri geç uyuyor sadece bir kaç saatlik uykuyla ayakta durmaya çalışıyordu.
En başta buraya ait olmadığını düşünüyordu. 'Keşke ailem üvey olsa ve gerçek ailem gelip beni bunlardan alsa' diyordu çoğu zaman ama bunun gerçek olmayacağını adı gibi biliyordu.
Babası sürekli şehir dışında çalıştığı için pek evde olmazdı bu yüzden göremediği baba sevgisini abisinden edinmeye çalışıyordu. Abisi daha genç yaşta omzuna binen sorumluluklardan dolayı sert ve ketum birine dönüşmüştü. Liseye bile gidememiş sağda solda çalışmaya başlamıştı. Kendine ait bir hayatı olmamıştı, askerden dönünce bir fabrikada işe girmiş ve annesinin tanıdığı birinin kızıyla evlenmişti o genç yaşında. Daha gençliğini yaşayamadan baba olmuştu.
Bir abisi daha vardı Damla'nın hayal meyal hatırlıyordu. Daha Damla ilkokula yeni başlayacağı zaman evden ayrılmıştı. Ama anne babasına sorarsan, hayırsız olduğu için onlar göndermişti evden. O günden sonra görmemişti abisini neredeyse yüzünü unutacaktı çünkü annesi tüm fotoğrafları yırtıp atmıştı.
"Damla! Ne cehennemdesin kız?"
Okuduğu kitaptan aceleyle başını kaldırdı ve odasından çıkıp annesini karşıladı kapıda.
"Hoş geldin anne."
Kadın ters ters bakıp eve girmişti. Asla güldüğünü görmemişti Damla en azından kendine ya da çocuklarına. Gündüzleri bağ bahçede çalışır akşamları da köydeki kadınlarla toplanıp milleti çekiştirirlerdi.
"Hoş geldinmiş. Hiç utanmıyorsun değil mi? Ben sabahın köründe gidip çalışırken sen yayıla yayıla yatıyorsun. "
"Okula gidip geliyorum anne yatmıyorum ki."
"Kes cevap verme bana. Evi toparladın mı?"
"Toparladım anne."
Her gün okuldan gelip evi toparlayıp üstelik yemek yapmak onun göreviydi. Abisinin eşi 'erkek' çocuğa hamile olduğu için annesi onun gözünün içine bakıyordu ve prensesler gibi bakıyordu. Daha doğrusu Damla'ya yaptırıyordu tüm işleri. İlk zamanlarda sessiz sakin olan kız bu evde herkesin Damla'ya eziyet etmekten zevk aldığını görünce aralarına o da katılmıştı.
"Damla'cım burada mıydın? Yarım saattir sesleniyorum duymadın sanırım. Su getirir misin diyecektim."
Yengesinin seslenmediğine yemin edebilirdi. Annesi bunu duyduğunda öfkeden kızarmıştı gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ (GxG)
Romance"Uslu durmazsan cezanı çekersin." ~ Uyarı: Hikaye cinsel içerik ağırlıklı olacaktır. Bazen rahatsız edici sahneler de olabilir, 'ya çok tatlılar' dediğiniz güzel anlar da.