Kötü olan, kokusunu dokunuşlarını bilip de kaybetmek miydi?
Yoksa, ona dokumadan hiç kavuşamamış olmak mı?
Yaşanmışlıkları mı özlerdi insan, yoksa hiç sahip olmadıklarını mı?
He ne olursa olsun, ayrı olmak kötüydü işte. İnsana bazen nefes aldırmıyordu, olur da rüyamda görürüm diye uyutmuyordu. Hiç sevdiğiniz bir insanı rüyanızda görüp, ona dokunup onu kokladınız mı? Ve bunun gerçek olmadığını anladığınızda hıçkırarak uyandınız mı?
Bir daha asla size gülmeyecek olması ve mükemmel kahkahasının sadece puslu birer anı olacağı...
Evde her yere sinen kokusu burnunuza geldiğinde nerede olursanız olun, çöküp saatlerce ağladınız mı?
İhtimalini bile düşünmemek isterken, bu acımasız gerçek elbet bir gün kapıyı çalıyordu. Neyi en çok sevdiysek elimizden alınmadı mı zaten?
"Damla."
Arkadaşının sesini duyuyordu ama tepki vermek için bir çabaya girmemişti. Sadece biraz yalnız kalmak ve düşünmek istemişti. Bilge'nin evinden hiçbir şeyini almadan çıkıp buraya geldiğinden beri, odadan çıkmamıştı neredeyse.
'Bana sadece bir kaç gün izin verin, rahatsız edeceksem hiç girmeyeyim abime giderim.' demişti ama Eylül tabi ki arkadaşını yalnız bırakacak değildi. Çünkü biliyordu ki ağlama krizine girdiği zaman yanında olmasını isteyecekti.
"Ben okula gideceğim, ama istemiyorsan..."
"Ben de geleceğim, bekler misin?"
Eylül itiraz edecek gibi oldu ama kendine neyin iyi geleceğini sadece Damla bilebilirdi. Okulda Bilge'yi görecekti ve belki de herkesin içinde kendini kaybedecekti. Bu büyük aşkın başladığı kadar hızlı bitmesi şaşırtmamıştı ama böyle olması isteyeceği son şeydi. Sadece birbirlerine biraz 'normal' zaman ayırıp her şeyi ağırdan tekrar başlatmaları gerekiyordu ama bunun yerine dünyanın en saçma kavgasını yapıp ayrılmışlardı.
'İyi misin' diye sormayacaktı çünkü acı çeken biri için bu dünyanın en saçma sorusuydu. Bilge'ye öyle kızıyordu ki... İlk gördüğü yerde yapışacaktı yakasına ama yalnızken.
Damla genel olarak konuşmuyordu, hatta girdiği dersleri bile dinlemiyordu. Belki de gerçekten sadece Bilge'yi özleyip gelmiş diyecekti ama, kadın derse girdiğinden beri kafasını önünden kaldırmamıştı. Asıl Bilge'ye şaşırıyordu çünkü hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu sanki, fazla normaldi.
Bir kez bile dönüp Damla'ya bakmamıştı, hatta ona bakıyor olmamak için sınıfa bile dönmemişti neredeyse.
"Damla, benim öğrenci işlerinde biraz işim var. Sen Nihal'le kalabilir misin biraz?"
Nihal dediği henüz yeni samimi olduğu bir kızdı. Naz tüm sınıfın önünde ayağa kalkıp onları rezil etmeye çalışırken onun çevirdiği oyunu anlatmıştı.
"Çocuk değilim Eylül, yanımda biri yokken de durabilirim."
Arkadaşının sırtını sıvazladıktan sonra kendine cesaret vere vere Bilge'nin odasının önünde aldı soluğu. Kapısı açıktı ve eşyalarını toparlıyordu, tam da çıkmak üzereyken yakalamış olması iyiydi.
'Ya hak' diyerekten baskın yapar gibi daldı odaya ve gidip kadının tam karşısında durdu. Ellerini de sertçe masaya koyduğunda Bilge'nin iç çektiğini duymuştu.
"Ne var Eylül?"
"Senin derdin ne Bilge? Damla'ya bu hayatı dar ettiğin yetmedi mi? Ne istiyorsun kızdan daha?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ (GxG)
Romance"Uslu durmazsan cezanı çekersin." ~ Uyarı: Hikaye cinsel içerik ağırlıklı olacaktır. Bazen rahatsız edici sahneler de olabilir, 'ya çok tatlılar' dediğiniz güzel anlar da.