Bölüm 30

109 12 1
                                    


30. Bölümmmm

İyi okumalar🤭

Beyaz odanın duvarlarına boş gözlerle bakıyordum. Karşımda sıralanmış ekranlar boyunca, birer birer dizilmiş kendi fotoğraflarım... Her hareketim yakalanmış, her bakışım dondurulmuş gibiydi. Güvenlik kameraları, sanki beni izlemekle kalmıyor, ruhumu da çalıyordu. Kaç kez saydığımı hatırlamıyorum, ama yine de can sıkıntısından kameraları bir kez daha saymaya başladım. Kırk... Tam kırk kamera.

Ekranlar arasında gezinirken bir görüntü dikkatimi çekti. Evin önündeki güvenlik kamerası... Görüntü, annemle babamın perişan halini gösteriyordu. Babam... Soğuk bir taşın üzerine çökmüş, başını ellerinin arasına almıştı. Omuzları hafifçe titriyordu. Daha önce hiç görmediğim bir şekilde—sessizce, gizlice ağlıyordu. Bu, beni olduğum yere mıhladı.

Sonra Göktuğ abim göründü kamerada. Babamın yanına çömelip ona sarıldı. Ama babam, sert durmaya çalışmak yerine daha da kötü oldu. Omuzları büsbütün çöktü, yüzü tamamen çaresizliğe gömüldü. Annemin sesini duyamıyordum, ama babamın bu hali beni paramparça ediyordu.

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı, farkında olmadan sırtımı duvara yasladım. "Bu deli herif..." dedim içimden. O kadar planlıydı ki, her şeyimi izlemekle kalmamış, ailemi de bu hale sürüklemişti.

Ayağa kalkmaya çalıştım, ama sargılı ayağımı yere basmam mümkün değildi. Yavaşça, topallayarak ekranlara doğru ilerledim. Her adımda vücudum sanki beni durdurmaya çalışıyordu. Ellerimi bilgisayarlara uzattım, ama devasa monitörler gözlerimin içine bakıyordu sanki.

Ekranda babamın görüntüsüne yaklaştım. Daha önce güçlü gördüğüm o adam, şimdi tamamen dağılmış bir haldeydi. Ellerimi monitörün kenarına koyup, titreyen bir nefes verdim. "Baba..." diye fısıldadım, ama sesim kendi boğazımda hapsolmuştu.

O an anladım ki, bu ekranlar yalnızca beni değil, ailemi de esir almıştı. Babamın ve Göktuğ'un görüntüsü hâlâ önümdeydi, ama benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Gözlerim babamın ekrandaki görüntüsüne kitlenmişken, aniden bir tık sesiyle ekran karardı. Elim hâlâ monitörün kenarındaydı; parmaklarım boşluğa kaydı. Başımı çevirip geriye baktığımda Yavuz'u gördüm. Soğukkanlı bir şekilde monitörlerin başına geçmiş, sanki az önce olan hiçbir şey önemli değilmiş gibi ekranı kapatmıştı.

"Bu kadar yeter," dedi sakin bir sesle, ama gözlerindeki tuhaf bir parıltı, söylediklerinin altında yatan çarpıklığı ele veriyordu.

Nefesimi tutarak, bir şey söyleyip söylememem gerektiğini düşündüm. Ancak boğazımda düğümlenen kelimeler çıkmadı. Ellerim yumruk olmuştu, ama güçsüzdüm.

Yavuz, monitörlerin olduğu masanın köşesine yaslandı. Omuz silker gibi bir hareket yaptı ve parmak uçlarıyla birkaç düğmeye bastı. Kapalı ekranlar arasında, bir anda başka bir güvenlik kamerası görüntüsü belirdi. Bu kez evin içinde bir koridor. Başka bir açı, başka bir boşluk. Sonra başka bir düğmeye bastı; farklı bir görüntü. Oturma odası. Sonra başka bir yer.

Her tıklayışında midem daha da sıkıştı. O tuhaf sakinliğiyle, benim her adımımı izleyebilmenin keyfini çıkarıyordu. Kameralar arasında gezinirken yüzünde beliren küçük bir sırıtış, bu adamın ne kadar tehlikeli ve ne kadar delirmiş olduğunu apaçık ortaya koyuyordu.

"Bak, senin için ne kadar uğraşıyorum, fark ediyor musun?" dedi alaycı bir tonla. "Her şeyi kontrol altında tutmak kolay değil."

Gözlerim, kısa bir an ekrandan ekrana zıplayan görüntülere takıldı. Kendi görüntüm, bir anlığına beyaz odadaki köşeden belirdi. Bir saniye sonra tekrar yok oldu. Kendimi, bu soğuk izlenme zincirinin bir halkası gibi hissediyordum.

ŞİZOFREN//BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin