Adana

880 25 2
                                    


Üç gün olmuştu, hastahaneye geldikleri andan itibaren gözünü kızından bir an olsun ayırmamıştı.

Her gün altı saatte bir verilen ilaçlar, yapılan tetkikler ve hemşireler tarafından  saat başı yapılan kontroller.

Biraz önce hemşirenin verdiği ilaç sayesinde Süreyya önce mayışmış ardından derin bir uykuya dalmıştı.

Kızının başını usulca okşayan Necm ;

-" Hemşire hanım, kızım iyileşecek değil mi? "

-" Hiç merak etmeyin, doktorumuz çok iyi ve ilgili. Elimizden geleni yapacağız. "

-" Teşekkürler hemşire hanım, siz olmazsanız ben ne yapardım bilmiyorum. "

-" Rica ederim,  bakın size ne söyleyeyim. Süreyya ilaçların etkisiyle en az iki saatten önce uyanmaz. Sizde hiç dışarı çıkmadınız.

İsterseniz çıkın biraz hava alın değişiklik olur, merak etmeyin ben kızınız ile ilgilenirim."

-" Bilmem, ben buraları bilmiyorum ki. Daha önce hiç gelmedim."

-" Tamam işte, görmüş öğrenmiş olursunuz. Daha sonra Süreyya'ya da gösterirsiniz. Büyüksaat'i, Küçüksaat'i, Eski Vali Konağı'nı, Seyhan Nehri yanındaki  Merkez Camii ve Parkı'nı gezebilirsiniz.

 Hastahaneden çıkınca otobüsler var, onlara binip sorarsanız size yardımcı olurlar.''

-'' Tamam , teşekkür ederim. Sanırım bu biraz iyi gelebilir.''

Asansörle, aşağıya giriş katına inen Necm, asansörün kapısından çıkınca sağa sola koşuşturan insanlarla karşılaşmış ve ''Çıkış'' yazılı yazan tabelaları izleyerek dışarıya çıkan Necm, Adana'nın o kendine özgü ılık ve nemli havasıyla karşılaşmıştı.

Durakta bekleyenlerle beraber gelen otobüse binen Necm, Adana'nın  bilmediği sokaklarında meraklı gözlerle etrafı izleyerek yol alıyordu. Bu kalabalık şehirde Süreyya'nın iyileşmesinden sonra, kendi kendine neler yapabileceği konusunda düşüncelere dalmıştı.

Büyüksaat'te indikten sonra gezerek ve etrafına sorarak Küçüksaat ve sonrasında yürüyerek Merkez Camii'ne kadar gelmişti. Hastahaneden ayrıldığından beri yaklaşık iki saat kadar geçmişti.

Şehrin doğu tarafında ise , otobanda ilerleyen beyaz renkli Toyota marka arabada bulunan iki adam konuşmadan yollarına devam ediyorlardı.

Farouk Haddad cep telefonundan hastahanenin yerini tam olarak nerede olacağını öğrenmiş ve otobanın hangi çıkış noktasından ayrılacağını kendi kafasında belirlemişti. Yaklaşık yirmi, yirmibeş dakikalık yolları kalmıştı. 

Hastahaneye vardıktan sonra neler yapacaklarını Bin Halim ile anlaşmış ve bu sefer doktor ile konuşma işini kendisinin yapacağı konusunda mütabakata varmışlardı.

Hastahanenin Onkoloji servisindeki odasına giren Doç. Dr. Ali Başaran, Süreyya'nın çıkış belgelerini hazırlamaya başlamıştı.

 Birkaç tane tetkik ve tahlilleri dosyasından çıkaran doktor, hemşireyi çağırarak kızın babasına seslenmelerini ve kendisi ile konuşması için odasına göndermelerini istemişti.

Doktorun bu isteğine şaşkınlıkla bakan hemşire;

-'' Fakat doktor bey  bu nasıl olur, hastamız henüz tedavi sürecini tamamlamadı.''

-'' Biliyorum hemşire hanım, fakat yanlış teşhis koymuşum. Durum o kadar kötü değil, bunun neticesinde taburcu edilmesi için gerekli işlemleri ben yapıyorum. Sizde hastanın babasını çağırırmısınız lütfen.''

ÖLÜM YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin