27. Bölüm

480 17 0
                                    

Odadan çıktıkları anda Serdar, hemen sağındaki kenarda bulduğu banka çöküp kaldı. Konuşmak istiyor fakat ağzından tek bir kelime dahi çıkmıyordu.
İçindeki acı tarif edilemez bir şekilde göğsünde büyümüş boğazı düğümlenmişti. Bağırmak, isyan etmek, haykırmak istiyor fakat yapamıyordu. İstem dışı elini yumruk yapıp ağzına götürdüğünde, eli ile ağzını kapatıp ısırarak bağırdı. Bağırması bitip gözünü açtığında, Işık önünde durmuş endişeli gözlerle kendisine bakıyordu.

-" Serdar, bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum fakat gidişat maalesef iyi değil. Korkarım dönüşü olmayan yola girdik. İnşallah yanılırım ama düşündüklerim doğru ise Eda'nın ciğerleri iflas etmiş olmalı. Birazdan bir grafik alacaklar, sonucu daha iyi göreceğiz. Lakin bundan sonra makineler olmadan nefes alamaz. Üzgünüm, en az senin kadar bende üzgünüm. "

Serdar ansızın kendisinden hiç beklenilmeyecek bir hareket yaparak Işık'a sarıldı. Işık, daha ne olduğunu anlamadan Serdar'ın ağzından sözler dökülmeye başlamıştı.

-" Işık, ne olursun ona bir şey olmasına izin verme. Eda olmazsa ben yaşayamam. Hayatımda ondan başka hiç kimsem yok. "

O koca yürekli korkusuz adam sımsıkı sarılmış bir şekilde Işık'ın kollarında öylece kalakalmıştı. Birbirlerinin yüzlerini göremiyorlardı. Odadan çıkan Canan hemşire onları görünce şaşkınlıktan olduğu yerde kaldı.

-" Öhö, şey efendim. " deyince Serdar hemen kendine geldi. Bıraktıktan sonra Işık'ın gözlerine bakmadan;

-" Öz- özür dilerim Işık hanım. Lütfen kusura bakmayın. Kendimi kaybetmişim. "

-" Önemli değil Serdar bey. Sanırım bir sinir boşalması yaşadınız. Neyse işimize bakalım. Söyle Canan."

-" Efendim, diğer hastaların durumu aynen devam ediyor. Fakat Süreyya'yı bir kontrol ederseniz iyi olur. Bugün biraz ateşi yükseldi ve ilaçların etkisiyle saçları dökülmeye başladı. Sanırım bundan dolayı biraz huysuz."

-" Tamam geliyorum. Burada iken onuda kontrol edelim." diyerek hemen yanlarında bulunan Süreyya'nın odasına geçmeye hazırlanırken Serdar'ın telefonu çaldı. Ekranda arayanın Erdinç olduğunu görünce hemen cevap verdi.

-" Alo, söyle Erdinç. Evet hastanedeyim. Nerede? Tamam hemen geliyorum. "

Işık'ın meraklı gözlerle kendisine baktığını görünce ;

-" Bizim Erdinç galiba birşey bulmuş. Kameraların bulunduğu güvenlik odası altıncı katta idi değil mi?"

-" Evet. Bana da haber verirsin değil mi?"

-" Tabi ki, ben hemen gidip bakayım. Işık, ne olursun kusura bakma. Özür dilerim. "

Koşar adımlarla servisten çıkıp asansörle altıncı kata çıktığında, koridorun sağ tarafındaki son kapının üzerinde "GÜVENLİK" yazan odayı bulması zor olmadı. Kapıyı çalıp içeriye girdiğinde Erdinç bilgisayarın bulunduğu masaya oturmuş kamera görüntülerinin olduğu videoları izliyordu. Amirinin geldiğini görünce ;

-" Gelin amirim, bakın onları buldum. On üç numaralı otopark kamerası."

Videoyu başa sardığında, otoparkta bulunan arabaların görüntüleri ekranı kapladı. Önce sadece park edilmiş arabalar vardı. Sonra Mersedes marka gri bir araba görüntüye geldi. Dr. Ali'nin arabası olduğunu anladı. Araba park edip kapısını açtığı anda kareye birisi tekerlekli sandalyede iki kişi girdi. Yapılarından erkek oldukları anlaşılıyordu. Ayakta olan Dr. Ali'ye yanaşıp birşeyler söyleyince, Dr. Ali eliyle karşı tarafta bir yeri gösterirken tekerlekli sandalyede oturan adam ayağa kalkıp arkadan elinde tuttuğu bir bezi doktorun ağzına tuttuğu görülüyordu. Birkaç saniye sonra doktor bayıldığında, iki adam onu sandalyeye oturtup etrafı kolaçan ederek görüntüden çıkıyorlar. İki dakikalık görüntü her şeyi açıklıyordu. Serdar görüntüleri izledikten sonra ekrana doğru biraz daha yaklaşıp;

ÖLÜM YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin