ÖLÜM YOLU

20. Bölüm

Bolu-İstanbul otobanının sekizinci kilometresinde bulunan yol kenarındaki park alanını, orada duran beş altı arabanın farları aydınlatıyordu.

Akşam üstü yedi yaşındaki oğlan çocuğunun ihtiyacını yapması için yol kenarında durdukları sırada, çocuğun yolun aşağısında ki yamaçta yüzükoyun yatan adamı görüp annesine söylemesi üzerine, annesi çocuğun kıyafetlerini acelece düzeltip kocasına seslenmişti.

Kadın korkudan sapsarı kesilmiş halde arabanın arkasına oturup kapıları kilitlemişti.

Kocası adamı görür görmez telefonunu çıkarıp polisi aramıştı. Yirmi dakika sonra bir polis ekip arabası olay yerine vardığında hemen etrafta durup merakla olayı izleyenleri oradan uzaklaştırmışlardı.

Gelen üç polisten çavuş olanı yerde yatan maktulü gördükten sonra telsizden anons geçiyordu.

-" 82 00, 82 55?"

-" 82 00 dinlemede."

-" Bahse konu olay yerinde 10 45 vakası. Maktul ellili yaşlarında esmer. Olay Yeri İnceleme ekibi istiyorum. "

-" Anlaşıldı, hemen gönderiyorum. "

Bir saat sonra Olay Yeri İnceleme ekibi işini bitirmiş, soruşturma için oraya gelen savcıya hazırlamış oldukları raporu sözlü olarak iletiyorlardı.

-" Efendim, maktulün üzerinden çıkan kimlik bilgilerine göre 1962 Lazkiye Suriye doğumlu Farouk Haddad. Esmer, 170 santimetre boyunda.

Yakın mesafeden başının arkasından ateşlenen bir tabanca ile öldürüldüğünü düşünüyoruz. Mermi maktulün ense kökünden girip üst çene kemiği ve ön dişleri parçalayarak ön taraftan çıkmış gibi görülüyor. Çevrede yapılan aramada bir adet kovan bulunmuştur.

Maktulün otopsisinin yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu'na sevki ve bulunan kovanın balistik inceleme için Emniyet Müdürlüğü'ne gönderilmesi için izninizi bekliyoruz."

-" Tamam anlaşıldı. Sonuçları en kısa zamanda masamda istiyorum. "

-" Başüstüne efendim. "

*********

Bütün günün koşuşturması, sabah Eda'nın nöbetinin tekrar etmesi ve gazeteden öğrendiği cinayet haberleri ve merakla beklediği yeni hastası Suriye'li küçük kız Süreyya ile eski öğrencisi Ali geldikten sonra, onunla beraber zamanın nasıl geçtiğini bilmeden akşamı bulmuşlardı.

Yorgunluktan ayakları tutmaz olmuş arasıra da olsa birkaç dakika boşluk bulup koltuğuna oturduğunda parmaklarına masaj yapmıştı.

Gün içerisinde Serdar Başkomiser'in gönderdiği iki polis, kendisine geldiklerini haber vermiş ve sonrasında etrafta pek görünmemişlerdi. Bunun için akşam kendisine telefon edip teşekkür etmeyi düşünüyordu.

Akşam hastahaneden Ali ile beraber ayrılmışlar, geceyi daha önceden söz verdiği bir arkadaşında geçirmek isteyen Ali'yi Avcılar'da yol üzerinde indirmişti.

Eve geldiğinde açlıktan ölmek üzereydi. Doğruca buzdolabına gidip karıştırmaya başlamıştı. Bu saatten sonra bu açlıkla hiç yemek yapacak durumda değildi.
Dün sipariş verdiği sebzeli pizzadan kalan iki dilimi ısıtmaya gerek duymadan mideye indirmişti. Yanında içtiği bir bardak meyve suyundan sonra kan şekeri biraz yükselmiş kendine gelmişti.

Banyoya doğru gidip suyun biraz ılıması için musluğu az akacak şekilde açtı. Evde kullandığı ses sistemine bağlı olan laptop'unu açıp Youtube'a girdi. En sevdiği sanatçı olan Frank Sinatra playlist'ini tıklayıp dinlemek için kulak kabarttı. İlk sırada daima "New York, New York " olurdu. Ses sistemini öyle bir ayarlamıştı ki evin her odasından çalan müziğin sesi duyuluyordu.