Adsız Bölüm 19

852 22 1
                                    

İdlib Genel Hastahanesinin ikinci katında bulunan Çocuk Servisinin koridorunda yürüyen Dr. Muhammet Rabi, görevli olan hemşirelerden çocukların genel durumu hakkında bilgileri alıp elindeki dosyaya notlar alıyordu.

Fatıma'nın yatağının bulunduğu sıraya geldiğinde, yatakta boylu boyunca uzanmış bir kız çocuğu ve üzerinde ince ve yer yer kan lekelerinin bulunduğu beyaz gibi görünen solmuş bir çarşaf vardı.

Kızın yüzü ise aldığı ilaçların etkisiyle sürekli kusması ve yakalanmış olduğu hastalığın etkisiyle kanındaki immün dengesizliğinden dolayı en az üzerindeki çarşaf kadar solgundu. Uyguladığı İTP tedavisi hastalığın olası muhtemel kötü gidişatını durdurmuş olmasına rağmen sadece durumu stabil tutmasına yaramıştı.

Elindeki imkanlar sadece bunlarla sınırlıydı ve bunun getirdiği çaresizlikten dolayı kendi kendini yiyip bitiriyordu. Bir tedavi şekli daha vardı fakat ne bunun için elinde gerekli tıbbi malzeme ne de Başhekimlikten istediği ama 'çok pahalı' denilerek reddedilen ilaçlar mevcuttu.

En azından şimdilik tek yapabildiği Servisinde bulunan on beş küçük solmuş çocuğu bir çözüm yolu bulana kadar durumlarının daha kötüye gitmesini engellemek olacaktı.

Fatıma ve diğer çocukların kaybettikleri sıvı kayıplarını ve verilen ilaçları kollarına bağlanan serum ile vücutlarına enjekte ediyorlardı. Çocuklar bu durumda her biri acı ve çaresizlik içerisinde yataklarında yatarken koridorun dışında ise çocukların aileleri içeride neler olduğunu bilmeden öylece çaresizlik içinde bekliyorlardı.

Koridorun sonunda tek başına bir bankta oturan sivil giyimli ,gözünde çerçeveleri siyah camları muhtemelen numaralı olan gözlük takmış fakat çevresine yabancı bir adam etrafındaki insanların meraklı bakışları arasında öylece olanları izleyip not tutuyordu.

Biraz sonra tuttuğu notlarla hastahaneden çıkıp elçiliğin yolunu tutacak ve günlük tutanaklarını askeri ataşeye verecekti.

Her gün hem Dr. Muhammed Rabi hem de görevli memurdan gelen bilgileri kriptolayıp Langley'deki CIA merkezinin Orta doğu şefi Gary Fuller'in ofisine 'ÇOK GİZLİ' ibaresi ile gönderiyorlardı.

****************

Hatay Devlet Hastahanesi'ne giden Komiser Serkan , yanında beraber geldiği Polis memuru ile ikinci katta bulunan Çocuk Servisi'nin hemşire odasına doğruca yürüyorlardı. Odanın kapısına gelince aradıkları Elif hemşireyi masanın başında oturmuş, hastalarla ilgili aldığı notları dosyalarına işlerken dalmış bir şekilde bulmuşlardı. Beyaz, bir insana anca bu kadar yakışabilir diye düşünmeden duramamıştı.

-'' Merhaba hemşire hanım.''

-'' Merhaba Komiser, Komiser?''

-'' Serkan, sadece Serkan'ı tercih ederim. Sizde Elif hanımdı değil mi?'' bu arada elini uzatmış ve hemşire ile tokalaşmış ve uzun sayılacak bir süre bırakmamışlardı. Geçen seferden etkilenmiş fakat şimdi gerçekten ondan hoşlandığının farkına varmıştı.

-'' Evet Elif. Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?''

-'' Eğer müsaitseniz, sizden bir iki ayrıntı hakkında bilgi alacaktık.''

-'' Tabi ki seve seve .'' deyip gülümseyerek yanıtlamıştı.

-'' Bize ikinci adamı biraz daha ayrıntılı olarak söyleyebilir misiniz? Arkadaşım sizin verdiğiniz bilgiler doğrultusunda bir robot resim oluşturacak. ''

-'' Hatırladığım kadarıyla size anlatmaya çalışayım.''

Yaklaşık yarım saat sonra ellerinde Bin Halim'in çizilmiş bulunduğu bir robot resim ve ayrıca Komiser Serkan'ın cebinde Elif hemşirenin telefon numarası ile ilk buluşma teklifi, Serkan'ın gülen gözleriyle hastahanenin kapısından çıkarak ekip arabası ile merkeze doğru yol alıyorlardı.

Robot resmi bir an önce Serdar Başkomiser'e göndermeliydi.

Güneş artık son ışıklarını şehrin üzerinde bırakıp batarken akşamın ilk saatlerinde uzaklardaki diğer şehir İstanbul'a Anadolu'dan bağlanan yolların birinde , beraber yolculuk ettiği arkadaşını geride bırakıp tek başına yola devam eden Bin Halim'in cep telefonuna bir mesaj gelmişti.

'' Otoban Gişeleri , Üç numaralı HGS gişesi. Siyah Takım Elbiseli bir arkadaş seni karşılayacak. Sana isminle seslenecek. ''

Yol üstünde yazan tabelalarda otuz beş kilometre daha olduğu yazıyordu. Bu hızla devam ederse yaklaşık yirmi dakika sonra orada olacaktı. Akşamın karanlığında ışıl ışıl parlayan bu şehre ilk defa geliyordu. Sürekli ismini duyar ve bazı televizyon programlarından izlerdi. Gerçekten televizyondakiler den daha güzel görünüyordu.

Henüz şehre tam anlamıyla girmeden bu şehirden hoşlanmıştı. Geniş geniş yollar , pahalı evler ve arabalar. 'Işıl ışıl parlayan bu şehir bakalım benim karanlığımı aydınlatabilecek mi?' diye düşünmüştü.

Kenardaki tabelalardan gişelere yaklaştığını anladığında üç numaraya doğru yoluna devam etti. Önündeki arabalar geçtikten sonra sıra kendisine geldiğinde kenardan arabaya doğru siyah takım elbiseli bir adam yaklaşmıştı.

-'' İstanbul'a hoş geldiniz bay Bin Halim. Bundan sonra yola beraber devam edeceğiz. Benim adım Murat.''

**************










ÖLÜM YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin