Twins

1.2K 84 16
                                    

*Hikaye kapağıyla Louise'ı tasarlayan arkadaşım Yağmur'a ve yorumları ile beni mutlu eden başta @ksudeugur olmak üzere herkese teşekkürler.

Bu sabah tam bir faciaydı. Evet, Alfa ikizlerden bahsediyorum. Onlara bakıcıya ihtiyacım olmadığını söyledim. Onlarda neden bakıcıya ihtiyacım olduğu konusunda neredeyse yirmi bahane sıraladılar. Ayaklı bela mıknatısı gibi her türlü şeyi kendime çekiyormuşum. Buna onlarda dahil ama haberleri yok.

Hem ben ayaklı bela falan değilim. Belanın kendisi ayaklı.

Her neyse, dediğim gibi bu akşamki değerli zamanımı ikizlerle harcayacağım. En azından Stiles'ın anlattığı bir-iki eğlenceli şeyi kullanabilirim.

Ceketimin cebinde titreşen telefonumu fark etmem uzun sürmedi. Derste sessize almıştım. Bu aralar sürekli bir şeyler unutuyorum. Bugün yemek yemeyi unuttuğum gibi. Kendi kendime isyan edip telefonumu açtım.

"Eve geldim de, seni ve ağabeyini göremeyince merak ettim."

Telefonu açarken kimin aradığına bakmalıydım.

"Scott haber vermeyi unutmuş olmalı. Bir arkadaşının partisine gidiyoruz."

Yalan.

"Ah, pekala. Geç kalmayın."

"Akşam 12'den önce görüşürüz."

Bu da yalan.

Aramayı sonlandırıp telefonu tekrar cebime koydum.

"İyi yalancısın."

"Yalan söylemekten nefret ediyorum ama teşekkürler..?"

"Aiden."

Gözlerimi kıstım. "İkinizi nasıl ayırt edeceğim? Belirgin, ayırt edici bir özelliğiniz falan yok mu?"

Bu soruya cevap veremeyeceklerine eminim. Tanrım klon gibiler onlar bile kendilerini ayırt edemi-

"Ethan deyince o, Aiden deyince ben bakıyorum. Yeterince ayırt edici bir özellik."

Ağzım O şeklini aldı.

"Dehşet içerisindeyim."

"O kadar kötü değildi."

Dudaklarımı birbirlerine bastırdım.

"Ee? Madem bana bakıcılık yapacaksınız o zaman görelim meşhur dönüşümü."

"Neyi?"

"Hani şu birleşme şeyinizi. Stiles berbat bir estetik doktorunun yeşil olmayan Hulk eserine dönüştüğünüzü söylemişti."

Koltuğa oturup bağdaş kurdum.

"Şov başlasın yoksa Scott'a beni yemeye çalıştığınızı söylerim."

"Ciddi misin?"

"Onu gerçekten yiyebilirim." dedi Aiden.

Yani tahminime göre Aiden. Geldiğimden beri bana iğneleyici laflar sokuyor da. Ayırt edici bir özellik daha buldum, Aiden deyince o, Ethan deyince bu bakıyor dışında.

*

Kendimi fazlasıyla gergin hissediyorum. Böyle hissetmem normal çünkü fazlasıyla gerginim. Aiden beni ciddi ciddi yemeye kalktı. Alt tarafı dönüşmelerini hakkında birazcık baskı yapıyordum. Meraklı bir insanım. Ne var yani merak ettiysem. Zaten tüm günüm berbat geçiyor. Doğaüstü sürüsü ile takılmak hiç eğlenceli değil. Isaac ve Tristan'ın kavgalarını izlemek, Malia'nın tuhaf konuşmalarını dinlemek, Liam'ın egosunu çekmek, Derek'in huysuz suratını görmek... Gerçekten insanı bir süre sonra bayıyor bunlar. Ellie ile tekrar konuşuyoruz ama onunda söylediği her 10 cümleden 20 tanesinde Scott geçiyor. Malik bu aralar etrafımda dolanıyor, ki bu beni rahatsız ediyor. Daha doğrusu benden çok Liam ve Scott'ı rahatsız ediyor. Birde Chad var tabi. Jade'in gece yarısı ormanda gezen kuzeni. Ormana uyuşturucu gömdüğü için Şerif'e şikayet etmeyi düşünüyorum.

Koçun kulağımın dibinde öttürdüğü düdüğü ile yerimden sıçradım.

"McCall! Neyin var senin?"

Neyim yok ki. Huzursuzca yerimde kıpırdandım.

"Üzgünüm, dün gece pek uyuyamadım."

"Seni severim Amelia. Sen zeki McCall'sın."

"Teşekkürler..."

Ne alaka olduğunu sorgulamayacağım ama ben zeki McCall'ım. Birazda meraklı.

"Amelia?"

Sırtımı dikleştirip etrafıma baktım. Herkes önlerindeki kitaba odaklanmış. Birinin adımı söylediğini duydum.

"Amelia?"

Gözlerime saplanan keskin ağrı ile yüzümü kitaba gömdüm. Ne oluyor be!

"Üzgünüm... Bu insanlarda biraz acı verebiliyor."

"Adım Louise. Yardımına ihtiyacım var."

Kafamı hızla kitaptan kaldırdım. Yeniden hayal görüyorum. Doğaüstü sürüsü ile takılmak bana yaramıyor. Aklım gidip gelmeye bile başladı. Bu sefer kesin Eichen Evine gideceğim.

"Hayal görmüyorsun."

Düşüncelerimi mi okuyor? Saçmalama! Kafayı yiyorsun hepsi bu.

"Birileri beni görmeden gitmeliyiz... Alfa'yı bulmalıyım."

Ha? Alfa'mı? Gerçekten mi? Yine mi Alfa! Her yerde Alfa var. Yeter.

"Onu bulmalıyız."

Kendileri şuan beden dersinde. Gidip kendin bulsana!

Kendi kendine konuşuyorsun aptal! Suratımı buruşturup kafamı tekrar kitaba gömdüm.

"Bu şekilde hiç bir yere gidemem."

"En sonunda beni sonsuza kadar Eichen Evine kapatacaklar!"

Kitapları çantama koyup sınıfın şaşkın bakışlarıyla birlikte sınıftan çıktım.

Yarım litre kahve içip ayılmam lazım. Uykusuzluktan hayal görüyorum. Telefonumu çantamdan çıkarıp cebime koydum.

"Amelia?"

Yürümeyi bırakıp kafamı kaldırdım.

"Benim Louise."

Bu kesinlikle kafamın içinden gelmiyordu. Tam arkamda duruyor değil mi? Ağır adımlarla arkama döndüm. Karşımda gördüğüm şeyle ağzım aralandı.

"Aman Tanrım!"

"Sakin ol."

"Aman Tanrım..."

"Ağlıyor musun? O kadar mı kötü görünüyorum?"

Elimle yüzümü kapatıp tekrar arkamı döndüm. Hayal görüyorsun Amelia. Öyle biri yok. Sakin ol.

"Birileri beni görmeden gitmeliyiz Amelia."

Tanrım benimle dalgamı geçiyorsun? Kimseye -Scott'ı Tristan'a satıp Alfa'nın yerini ispiyonlamak dışında- kötü bir şey yapmadım.

"Birde şu yaradan gümüş parçasını çıkarmalıyız yoksa öleceğim."

Hayal görmediğimi anladığımda gözlerimi büyütüp arkama döndüm.

"Sende mi Alfa'sın?"

Zorlukla gülümsedi.

"Ah, hayır. Ben bir Kianisial'ım"

Cebimden çabucak telefonumu çıkarıp Bay Gereksiz McCall yazısına tıkladım.

"Kazan dairesine gelebilir misin? Dehşet verici bir problemimiz daha var."


*Öncelikle bölüm biraz aceleye geldi. TTNET ile ciddi sorunlarım varda. Ayrıca Louise'ın ne olduğunu anlamak için Google'da boşu boşuna arama yapmayın çünkü bu türü ben uydurdum. O ismi nasıl uydurduğumu ben bile henüz çözmüş değilim ama nasıl okunduğunu anlayamayanlar için söyleyeyim "Kiyanizyıl" diye okunuyor.

WolfsbaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin