Truth

964 72 16
                                    

Ok yağmuruna tutulmuş gibi sayamadığım kadar ok ağaçlara saplanırken bazıları öylece havada süzülüp yere düşüyordu.

Isaac elini demirin üzerine getirdiğinde dehşetle ona baktım.

"Sakın sesini çıkarma, oku çıkaracağım." dediğinde yaranın acısı daha çok artmıştı sanki.

İçimdeki korku büyürken yalvaran gözlerle Isaac'e baktım ama o hiç bir tepki vermeden oku kavradı. Ceketimin yakasını dişlerimle kavradım. Isaac işaret parmağını kaldırıp bir, iki, üç diye sayacağını ve oku çıkaracağını söylediğinde yattığım yerden kalkıp depar atma isteği uyandı içimde. Derin bir nefes aldım ve parmaklarını izledim. Ben yüzük parmağını kaldırmasını büyük bir korkuyla bekleyip kendimi hazırlamaya çalıştığım sırada orta parmağını atlayıp yüzük parmağına geçmişti. Ok mide bulandırıcı bir sesle saplandığı yerden çıkarak havada savruldu ve bir ağacın gövdesine çarparak yere düştü. Omzuma yayılan ısı dalgasını keskin bir acı takip etti. Birilerinin bizi duymaması için dişlerimin arasındaki ceket sayesinde sessizce inledim. Bu çocuğun iki sayısından haberi yok mu!

Acıdı.

Kesinlikle acıdı!

Gözlerime hücum eden gözyaşlarımı bastırmak adına gözlerimi sıkıca kapattım. Sancılar içinde neredeyse doğum yapmak üzere olan kadınlar gibi derin derin nefes alıp vermeye başladım. Isaac elindeki kumaş parçasını kanayan yarama bastırdı ve yerden kalkmam için yardım etti.

"Üçe kadar sayacağım ve koşacağız." diyerek kulağıma fısıldadı.

Başımla onu onaylayıp acımı göz ardı etmeye çalıştım. Parmaklarını takip ediyordum, orta parmağı havaya kalktığı an koşmak için hareketlendim ama Isaac olduğu yerde durduğu için yüzüm toprağa gömülmüştü. Tek kolumdan destek alarak kendimi çevirdim.

"Ne yapıyorsun? Üçe kadar sayacağım demiştim!"

Sinirle burnumdan soluyup yerden kalkmaya çalıştım. Tabi ki kalkamadım. Kolumun giderek hissizleşmesi bunun en büyük sebebiydi. Canım daha önce hiç yanmadığı kadar yanıyordu. Üstüne birde Isaac bu işkencenin başrolü oluyor.

"Az öncede öyle demiştin seni geri zekalı!"

Dizlerimin üstüne çöküp omzumdan çıkan oku unutmaya çalıştım.

Acı çok yoğundu.

Herşey bir anda gerçekleşiyor nefes almama fırsat dahi vermiyordu.

"Havadaki ölüm kokusunu alıyor musun Amy?" diye haykırdı ormanın derinliklerinden gelen boğuk ses.

Isaac avucunda ki elimi öyle sıktıki kemiklerimin birbirlerine geçtiğini hissettim.

"Mükemmel bir plan senin sayende mahvoldu.."

"Ama unutma içinizdeki şeytan çıkmadan geri döneceğim ve ilk seni öldüreceğim."

*

Kafamın içinde dönüp duran görüntüleri bir kenara atıp sınıftan çıktım.

Tam hayatınızın en güzel döneminde hayatınız kabusa dönüyor ve bir anda pembe panjurlu evinizin yıkıntıları altında kalıyorsunuz. İnsanı bitirecek bir olay.

Özellikle benim gibi birisi için bu oldukça zor bir durum. Hayatla alay etmeyi seviyordum ama hayat demek öyle ha diyerek kıçıma tekmeyi bastı.

"Yine dalıp gittin."

Günde en az elli kere falan duyduğum cümleyi söyleyen bu sefer Tristan oldu. Aklımdan neler geçtiğini biliyor gibi buçukta gülümseyip elindeki kahveyi bana uzattı.

WolfsbaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin