Sonia ve Alec gelmişti. Sözde birlikte ödev yapacaktık ama Sonia sürekli telefonuyla oynuyor, Alec ise beş karış suratıyla oturuyordu. İçinden fotoğraf çalmış olduğum ödünç kitabı çantama koyup koltuğun kenarına bıraktım. Sonia'nın merak edip kitaba bakması an meselesiydi.
Bu iş benim için inanılmaz derecede can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı şimdiden. Sanki rüyalarımdaki her şey gerçekten yaşanmış gibi hissediyorum. Fakat bunların yaşanamayacak kadar imkansız birer hayal ürünü olduğununda farkındayım. Kafamı kaldırıp geriye doğru yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirdim.
Bir yandan aklım sürekli Brett'e gidiyor. Yani gitmemesi mümkün değil çünkü ne zaman yalnız kalsam enteresan bir şekilde dibimde bitiveriyor. Onunla ormanda karşılaşmam, antrenman maçına geç kaldığım için beni merak etmesi de tuhaftı zaten bugüne kadar çok bir muhabbetimiz olmamıştı. Günde 50 sefer çarpışmamız dışında yani.
"Kapı çalıyor!"
Sonia'nın sesiyle sonunda kendime gelebilmiş ve kapıya koşmuştum. Kapıyı açıp bir kaç saniye durdum. Geri kapatsam olur muydu acaba?
"Stiles... ve onun asla yanından ayrılmayan arkadaşları, hoşgeldiniz." dedim gülümsemeye çalışarak.
Harika. Cidden bir bunlar eksikti. Bir sürü dolusu erkek. Hemde birisi benim abim.
"Sonia bu abim Stiles. Bunlarda onun arkadaşları Scott, Isaac, Ethan, Aiden, Liam, Mason... Daha gelen var mı?"
İsimlerini sayarken nefesim kesildi resmen.
Sonia "Alec var." diyerek Alec'i işaret edince içimden kendime küfürler yağdırdım.
"Ve Alec." diyerek gülümsedim ve ikisinin elinden tutup merdivenlere doğru yürüdüm.
"Biz yukarıdayız, size iyi eğlenceler."
Nefes nefese içeri giren Sonia heyecanla bana baktı. Ne yapacağını bilmez bir havası var şuan. Kapıyı kapatıp yaslandım.
"Geleceklerini bilmiyordum."
Geleceklerini gerçekten bilmiyordum ki Stiles'ı evde görmek benim için mucize gibi bir şeydi zaten.
"Hayır bu harika. Hepsi çok yakışıklı. Lütfen birini bana ayarla." diyerek bağırınca Alec yatağımın üzerinden aldığı yastığı ona fırlattı.
"Sağır olduklarını sanmıyorum. Bağırıp durma." diye mırıldandı Alec.
Heyecandan eli ayağına dolanmış odanın içinde dört dönüyor olması beni de bir miktar endişelendirdi.
Kazağıma yapışıp "Lütfen mutfağa gidip geleyim. Lütfen, lütfen."
"Tamam! Kes şunu. Poşeti al ve aşağı in. Bir şeyler hazırlıyor gibi yap. Ben birazdan geleceğim." dedim ve poşeti eline tutuşturdum. Çıkması için kapıyı açacağım sıra diğer taraftan biri kapıyı açınca ayağım ikinci kez takıldı ve yere düştüm. Delirmek üzereyim.
Bugün bir kez daha yere düşersem kendimi camdan aşağı atacağım.
Stiles gülerek içeri girerken dolaba tutunup ayağa kalktım.
"Gülüp durma Stiles."
Sonia'nın Stiles'a baktığını fark edince öksürüp ikisinin arasına girdim. En yakın arkadaşımın abime böyle bakması hiç hoş değil. Ayrıca Stiles'ın Alec'e öldürecek gibi bakması da hoş değil.
Tanrım bugün en mutlu günüm mü yoksa en kötü günüm mü olacak bilmiyorum.
Sonia yüzündeki ifadeyi silip bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfsbane
FanfictionÜç şey uzun süre gizli kalamaz: güneş, ay, gerçek. ▪️1 - #TeenWolf 20.10.2020