Sevgili Wattpad kaydettiğim onca şeyi hata vermesi sebebiyle sildiği için her şeyi en baştan tekrar yazmak zorunda kaldım. Ufak hatalarım olduysa kusura bakmayın lütfen, teşekkürleeer. Sanada teşekkürler Wattpad...
Heyecanla yanıma gelen Sonia'nın dediklerinden tek kelime bile anlamadığım halde anlıyormuş gibi yaparak gülümseyip başımı salladım. Büyük ihtimalle yine Stiles ve arkadaşları hakkında bir şey söylüyordur diye düşünüyordum ki Brett sinsice gülümseyerek yanımıza gelmişti.
"Sonia yeni insanlar göreceğin için baya heyecanlısın anlaşılan."
Gözlerimi devirip Brett'e baktım. Yeni insanlar diye iğnelediği kişiler büyük ihtimalle Beacon Hills Lisesinin lacrosse takımıydı.
Sonia "Beş takım kolay kolay bir arada görülmüyor Brett." diye burun kıvırınca şaşkınca kafamı kapıdan uzatıp sahaya baktım.
Sonia'nın bu kadar heyecanlanmasına neden olan şey bizimkiler değil koskoca beş lacrosse takımının tamamının şuan bizim sahada olmasıymış. İşte şimdi okullar arası savaş neymiş göreceğiz.
Sonia, beni kolumdan tutup sahaya doğru sürüklerken bu okulların arasında Beacon Hills'in olmaması için dua etmeye başladım.
"Kalabalık ortamlardan nefret ediyorum." dedim etrafta Stiles'ı ararken.
"Sen herşeyden nefret ediyorsun."
Yani kısmen doğru sayılır. Sıkıntıyla nefes verip etrafa bakınmaya devam ettim. Bu kadar insanın içinde kendi ağabeyimi şak diye bulmayı beklemiyordum tabi ki fakat formalarınıda seçememiştim. Görünüşe göre gelmemişlerdi. İçime biraz su serpilirken Sonia ile gözlerimiz aynı yere kilitlenmişti.
"Bizim yakışıklılar geldi."
Otobüsten sırayla inen Beacon Hills takımına Sonia'nın bizimkiler demesi sinirimi bozmuştu. Dahada sinirimi bozan şeyse bütün kızların aç aslan sürüsü gibi erkek arıyor olmasıydı.
Sonia'nın kolundan çıkıp hızlı adımlarla Stiles'a doğru yürümeye başladım. Kimsenin ağabeyime yiyecek gibi bakmasını istemiyorum, ona ve diğerlerine. Tek düşündüğüm şey bu olduğu için sahanın ortasından yürümemin ne kadar riskli olduğunun farkına çok geç varmıştım. Birisi yüzüme doğru gelmekte olan topu tek hamlede yakalayınca yani. Ben daha ne olup bittiğini anlayamadan çocuk bana göz kırpıp oyuna geri dönmüştü.
Tanrım az kalsın suratının ortasına topu yiyecek ve çarpmanın etkisiyle şekli şemali kayan burnum için estetik ameliyatı olmak zorunda kalacaktım.
Sahadan çıkmak için aceleyle etrafıma bakındım. Stiles'ı kaybetmiştim. Az önce şuralardı şimdi yoklar. Oflayarak sahadan çıkıp tribünlere geçtim ve bütün sahayı baştan aşağı tekrar taradım. Sonuç sıfır.
*
Sahada antrenman yapan takımı izlerken Brett'in her hareketini dikkatle inceliyordum. Refleksleri çok iyiydi, hatta normal olamayacak kadar iyiydi. Liam ne kadar sert davranırsa davransın o her seferinde mükemmel bir şekilde savunma yapıyor ve Liam'ı delirtiyordu. Ben olsam bende delirirdim şahsen. Birde şu 6 numaralı çocuk vardı. Sonia onun hakkında bir şeyler söylemişti ama bir kulağımdan girip diğerinden çıktığı için unutmuştum bile. Bu kadar iyi oynuyor olmaları karşı takımdaki herkes için sinir bozucu bir durum olsa gerek. Bunun başında Stiles'ta geliyordu tabi.
Tüm takımlar birbirleriyle antrenman yaparak kendilerini deniyordu ve ciddi anlamda bir kaos ortamı oluşuyordu. Her ne kadar kavga gürültüye bayılsamda içlerinden bir grupla haşır neşir olmam sebebiyle kavga çıkması şuan istediğim en son şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfsbane
FanfictionÜç şey uzun süre gizli kalamaz: güneş, ay, gerçek. ▪️1 - #TeenWolf 20.10.2020