Kafanız karışmış olabilir diye söylüyorum Amelia'nın öldürmekle suçlandığı kişiler Allison ve Lydia değil. Ormanda bulunan cesetler onlara ait değildi yani Allison ve Lydia yaşıyor. Ormanda bulunan o iki kızı Amelia'nın öldürdüğü düşünülüyordu çünkü ormanda Isaac'in cesedi bulunamamıştı. Bu yüzden Amelia'nın suçu üzerinden atmak için her şeyi uydurduğunu düşünüyorlardı. Sonra Amelia'nın kimseyi öldürmediği ortaya çıkıyor tabi. Neyse bu bölümü okuduğunuzda her şeyi daha net anlayacaksınız zaten.
Ayrıca multimedia'da Tristan var.
"Daha ne kadar orada kalmayı planlıyorsun?"
Annem tüm iyi niyetiyle beni yatağımdan çıkarmak için çabalıyor. Bende tüm huysuzluğumla yatağımdan çıkmamak için karşı koyuyorum.
"Sonsuza kadar." dedim yorganı boğazıma kadar çekerken.
"Seni bu şeylerden uzak tutmaya çalışıyorlar. Onlara bu kadar kızgın olmamalısın."
"O yüzden mi iki kişiyi öldürmekle suçlanıp akıl hastanesine kapatıldım? Anne ben orada onların gerçekten öldüğünü sanıp kendime acı çektiriyordum."
Ben vicdan azabı ile günlerce uyuyamıyorum. Onlar bir sabah gelip bana her şeyin bir plan olduğunu aslında kimsenin ölmediğini söylüyorlar. Amaçları beni bunlardan uzak tutmakmış. Hah! Bende o kadar aptal biriyim ya buna inanacağım.
"Sadece kalk ve okula git."
Okul gitmek istemeyeceğim son yer. Bunlar azmış gibi Ellie ile uğraşıyorum birde. Ellie'nin Scott'tan hoşlandığını biliyor muydunuz? Bende dün gece gelip bana her şeyi anlatana kadar bilmiyordum. Scott'la konuşmak için konu bulması gerekiyormuş bu yüzden gidip ona bir sevgilim olduğunu söylemiş. Scott'ı gördüğüm yerde ondan kaçmamın sebebinin kendisi olduğunu sandığı için özür diledi. Bunu ilk duyduğumda kendimi pencereden atacaktım. Tanrım ben pes ediyorum. Anneme beni aldırmak için çok geç olup olmadığını soracağım. Embriyo halim bile şimdiki halimden daha mutluydu bence. Şu dünyaya Kral Julien olarak gelmek vardı ya.
Dolaptan çıkardığım siyah taytımı ve beyaz kazağımı üzerime geçirip aynanın karşısına geçtim. En azından hala insana benziyorum.
"Seni bir Alfa olarak düşünüyorum da gerçekten inanılmaz bir şey olurdun."
"Kırmızı gözler..."
Tristan'ın saçma sapan cümlelerini kafamdan atıp aşağı indim. Ona da sinirliyim. Şuan kendim dışında herkese sinirliyim. Hatta kendime de sinirliyim. Sinirlenmek bedava değil mi. İstediğime sinirlenirim.
"Baban dışarıda bekliyor. Seni okula o bırakacak."
"Kendim gidebilirim biliyorsunuz değil mi? Bakıcılık yapmanıza gerek yok."
*
Ne sıkıcı bir okul. Gözlerimi ovuşturup sahada lakros oynayan erkek topluluğa baktım.
Sıkıcı.
Hasta olduğumu söyleyerek okuldan kaçma planımı mahveden babama teşekkürlerimi ileteceğim. Bir insan neden durduk yere müdürü arayıp kızının mükemmel olduğunu söyler ki? Kimsenin amacını çözebilmiş değilim. Kendiminkini bile. Şuan neden burada oturduğumu da bilmiyorum. Hayır onu biliyorum. Ders beden.
"Kaldır kıçını McCall!"
Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlıyormuş gibi yapmayı bırakıp Brittany ve Jade'in arkalarına geçtim.
"Koşmaktan nefret ediyorum."
"Birde bana sor. Bu ayaklar topuklu ayakkabılar için yaratılmış koşmak için değil." dedi Jade.
Evinde eşyadan çok topuklu ayakkabı var. Ciddiyim. Evine gittim ve gördüğüm manzara ile ağzım bir iki belkide üç metre açılmıştır. Ayakkabılarına özel dolabı bile var. Onların benden bile değerli olduğuna eminim. 'Sakın bebeklerime dokunma Amy!'
"Kardeşinin arkadaşları ile aranda ne var? Hepsini aynı anda götürmüyorsun değil mi?"
"Ne? Onlarla aramda hiç bir şey yok Britt!"
Brittany adımlarını yavaşlatıp yanıma geçti. Jade ise koşmaktan daha çok bana bakıp gülüyordu.
"Çaktırmadan koçun olduğu yere bak."
Dediği gibi yapıp etrafa bakarmış gibi koçun olduğu yere baktım.
Doğaüstü güçler erkek sürüsü...
Gözlerimi devirip tekrar koşmaya odaklandım.
"Onlar tipim değil. Ben daha çok Malik gibi çocuklardan hoşlanıyorum."
"Oo bak bunu itiraf ettiğin iyi oldu. Bu akşamki partiye Malik ile gidiyorsun bebeğim." deyip kıkırdadılar.
Aman ne güzel!
*
Camdan dışarıya bakarken bana her şeyi anlattıkları gün gözümün önünde canlandı. Babam beni o yerden kurtardıktan sonra sabah Isaac, Allison ve Lydia'yı karşımda görünce kalp krizi geçiriyordum. "Her şey bir plandı senin kaçıp polise gideceğini bilemezdik. Sadece seni korkutmaya çalışıyorduk. O cesetlerin orada olduğunu da bilemezdik. Özür dileriz Amelia." Hah! Eğer otopsi raporunda kızların günler önce öldükleri yazmasa hayatımın geri kalanını ya hapiste ya da akıl hastanesinde geçirecektim. Karşıma çıkıp özür dileyecek yüzü nereden buldular acaba. Sivri dişlerim ve pençelerim olsaydı onlara işkence edebilirdim. Tristan'a kendimi ısırtabilirim ama onu gördüğüm yerde boğmazsam. Bu işin içinde o olmazsa olmazdı.
"Seni bir Alfa olarak düşünüyorum da gerçekten inanılmaz bir şey olurdun."
"Kırmızı gözler..."
Aptal.
Malik inmem için kapımı açtığında geldiğimizi fark ettim. Uzattığı elini tutup indim.
"Doğru yere geldiğimizi sanmıyorum." dedim etrafı kontrol ederken.
Kağıtta yazan adresi kontrol etti.
"Adres burayı gösteriyor."
"Eski bir evi mi?"
"Galiba."
Ceketime sıkıca sarılıp yıkık eve doğru bir kaç adım attım. Böyle bir yerde hangi salak parti verir ki? Üflesem yıkılacak.
"Ormandaki cesetler için üzgünüm... ve bunun içinde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfsbane
FanfictionÜç şey uzun süre gizli kalamaz: güneş, ay, gerçek. ▪️1 - #TeenWolf 20.10.2020