*Multi'de Shaina ve Harry. İnternette gezinirken buldum, çok tatlı değiller mi? *-*
Mutfakta mısır gevreğini yerken Harry kapıdan içeriye bir kere daha girdi. Bugün üç kere gizemli bir halde evden kaybolduğunu söyleyebilirim. Daha önceden de böyle miydi diye uzun süre düşünmüştüm. Bunun cevabının hayır olduğunu her zaman biliyordum ama Harry'nin her zaman bu şekilde aniden kaybolmalarının olduğuna inanmak istiyordum. Anahtarın masanın üzerine sertçe bırakıldığını görünce kaşlarımı çatarak Harry'e baktım.
Ceketini omuzlarından çekip çıkarırken tepkisizce bana bakmakla yetindi. Ceketi de masaya sertçe bıraktı ve aniden sandalyeye oturdu. Tepkileri karşısında çatık kaşlarla ona bakıyordum sadece. Bir kere dışarıya gidip gelmekle perişan bir hale bürünmüştü. Saçları birbirine girmiş, üstü dağılmıştı. Neredeyse kavgadan çıkmış bir hali vardı.
''Bu kadar direneceğini düşünememiştim.'' dedi boynunu sağa eğerek çıtlatırken. Sanırım bunu duymamış olmamı diliyordu. Ama yüz ifademdeki belirsizliğin ve bir cevap alma isteğimin ona umduğunun olmayacağının sinyallerini vermeye yetmiş olacağını biliyordum.
''Sadece bir köpek. Yolun ortasına yatmıştı, kaldırmam gerekti.'' Söze başlamasının ardından kaçırdığı gözleri yalan söylediğini hemen ele veriyordu. Peki neden yalan söyleme gereği duyuyordu. Yalan söylemesini gerektirecek ne yapmış olabilirdi ki benim illa ki öğrenmemi istemiyordu.
Bugün sıkça onun bir haltlar karıştırdığını düşünürken buluyorum kendimi.
İnanmış gibi yapmanın doğru bir seçenek olduğuna karar verdim. Yarın neden olduğunu onu takip ederek öğrenebilirdim. Açıkçası Harry'i takip etmemin yanlış olduğunu düşünmüyordum. En başta yalan söyleyerek şüpheye düşmemi sağlayan oydu.
Umursamadım mısır gevreğimi yemeğe devam ettim. Mısır gevreğinin tadına odaklandım. Ağzıma aldığımda dağılışını ve dilime yayılan şeker tadını. Başım zonklamaya başlayınca gözlerimi kapattım, geçici hafıza kaybının ve diğer şeylerin -buna ağrılar da dahil- ne zaman geçeceğini merak ediyordum. Uzun süre acı devam edince önemsememeye başladım. Kısa sürede acıya alışmaya başlamıştım. Tekrar mısır gevreğine odaklanmam uzun sürmemişti.
Harry muhtemelen ona yokmuşum gibi davranmamdan rahatsız olmuştu. Sandalyesinde hareket edince ona baktım. Çenesi gergindi, ona küsmüş olabileceğim gerçeğiyle karşılaşmış olsa gerek. Mısır gevreğinin boş kasesini alıp tezgaha bıraktım.
Onun orada olduğunu umursamadan kendimi salona yönlendirdim. Muhtemelen beni takip edecekti. Salona geçip kendimi koltuğa bıraktığımda gelmesini bekledim. Tahmin ettiğimin aksine ceketini sinirle üstüne geçirirken kapıya doğru yeri yaracakmış gibi basarak ilerledi. Kapıyı açtı ve kendini dışarı attı. Arkasından kapatırken bana delici bir bakış attı.
Asıl sinirlenmesi gereken benken ona ne oluyordu?
Anahtarımı ceketimi alıp arkasından gittim. Nereye gittiğini merak ettiğim için peşine takılmıştım. Bu kadar sinirlenip de nereye gidiyordu acaba? Arabasını henüz çalıştırmıştı, sokağın sonundaydı ve kırmızı ışığı bekliyordu. Kapının önünde duran taksiye koşar adım ilerledim. O an ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Taksiye binmeden önce cebimde para olup olmadığını kontrol ettim. Yaklaşık otuz dolar kadar para olduğunu görünce yeteceğini düşünüp kendimi taksiye attım.
Şoföre Harry'nin arabasını takip etmesini söyledim. Evime hastaneden gelirken bu arabayla geldiğimiz için Harry'nin arabasını tanıyordum. Taksi bir süre Harry'i takip etti ve daha sonra durdu. Taksiye gereken parayı verip arabadan indim. Harry karşıdaydı. Yanındaki sarışın kızı görünce içim sızladı. Kız Harry'nin tişörtünden tutup onu kendine çekti ve yanağına gereksiz sulu bir öpücük bıraktı. Harry sinirli yüz ifadesini koruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayakta Duran Ölü Adam (Harry Styles FanFic.)
FanfictionOnu seviyorum, ama sevmemem lazım. O kimseyi sevmez. Ölü biri o, ayakta duran ölü biri. © Tüm Hakları Saklıdır. Kapak Tasarım: @BuzullardakiDeve