Shaina'nın ağzından:
Harry'i yatakta geride bırakıp yeniden odada dört dönmeye başladım. Karnım ağrıyordu ve kollarım sızlıyordu. Kendimi uyumak için bile halsiz hissediyordum. Zaten günümün yarısını uyuyarak geçirdiğim için şu an hiç uykum yoktu. Üzerimdeki rahatsız edici pantolondan kurtuldum ve daha bol bir tişört bulmak için odada bulunan dolabın kapağını araladım. Harry'nin tişörtlerinden birkaç tanesi özenli bir şekilde raflarda duruyordu. Onlardan bir tanesini alıp üzerimdekiyle değiştirdim.
Şimdi koridorda yalnızdım. Harry'nin uyanıp nerede olduğumu merak etmesini istemiyordum, bu yüzden hızlıca boş koridoru geçtim. Nereye ulaşmak istediğimi bilmiyordum ama odadan çıktığım anda duyduğum uğultu seslerini takip ediyordum. Merdivenleri aştım ve geldiğimin tamamiyle aynısı koridorda yürüdüm. Köşede, aralık kapının arkasından gelen seslerin kaynağını görebilmek için içeriye kafamı uzattım.
Uzun siyah takım elbisesinin içerisinde Bay Lee dikiliyordu. Elinde kanlı bir bez ve bıçak vardı. Bıçağı özenle temizlerken yatağa bakıyordu. Görüş açımda olmayan yatağı görebilmek için kendimi zorladım. İşte o an nutkum tutuldu. Elimle ağzımı kapattım ve göz yaşlarımı geri itmeye çalıştım. Bayan Styles'ın açık renkli gözleri açıktı ve bana bakıyordu. Boynundan yatağa akan oluk oluk kanı görünce miden bulandı. Tam kaçmak için geriye giderken sendeledim ve sessizliğin içinde fark edilebilecek bir gürültü çıkardım.
O an Bay Lee beni gördü. Yanıma doğru koşarken bıçağını kavramıştı. İlk şoku atlattığımda henüz bana ulaşamamıştı. Harry'nin yanına, odaya koştum. Bacak kaslarım birkaç metre içinde bile ağrımaya başlamıştı. Odaya sessizce girdim ve arkamdan kapıyı aynı şekilde kapatıp kilitledim. Dizlerimin üzerine çökerken ağlamaya başlamıştım. Her ne kadar o kadını tanımasam da saatlerce yerde öylece oturup ağlamıştım.
Sabaha doğru uyuyakaldım. Harry'nin beni yatağa taşıyışını hissetmiştim ama ona uyanık olduğumu fark ettirmemiştim. Yatakta yatıyordum. Başıma kadar çektiğim yorganın altında saklanıyordum ve dümdüz bir ifadeyle boşluğu izliyordum. Çok korktuğum aşikardı. Ne tepki vereceğimi bilmediğim kadar Harry'nin annesini sorduğunda ne demem gerektiğini de bilmiyordum. Muhtemelen Bay Lee tarafından tehdit edilecektim ama Harry'nin bunu öğreneceğini biliyordum.
Sessizce yatakta yatmaya devam ederken onun yatağa yattığını hissettim. "Shaina." dedi. Doğrulmadım veya herhangi bir tepki vermedim. "Annem ortada yok. Onu aramamız lazım. Lütfen kalk." Büyük eli omzumdaydı ve beni dürtüyordu. Tekrar ağlama isteği baş gösterdi. Harry'e bakmak için yorganın altından çıktım.
Puslu gözler ve korkmuş bakışlar... Bu görmek istemediğim bir şeydi. Tekrar yatağın altına girip orada yaşamak istedim ama artık çok geçti. "Neden gece kalkıp kapı eşiğine yattın?" diye sordu. Sesi boğuktu ve hasta gibi çıkıyordu. Gözlerinin altı kızarmıştı. Tekrar bir ağlama isteğinin ardından onunla başa çıktım ve "Bilmem, hatırlamıyorum." dedim. Yalanıma kanmasını umarım öylece bekledim ve bir oyuncunun yalanını desteklemek veya yutturabilmek yapabileceği şeyi yaptım: Normal bir şekilde devam ettim.
"Kalktığını duymadım." dedi. İçimden söylenmeye başladım. "Gerçekten hatırlamıyorum." dedim. Sesimi normal tutmaya çalışıyordum ama alt dudağım inatla titriyordu. Onu dişlerimin arasına alarak durdurmayı denedim ve başarılı oldum.
"Şimdi, beraber annemi arasak olur mu?" diye sordu. Anlatmam gerekti. Dudaklarımı araladım ama ben konuşamadan içeriye Bay Lee girdi. "Annen," dedi nefes kesen bir sesle. "İntihar etmiş." dedi. Harry'nin yanımdan kelimenin tam anlamıyla uçarak koşması Bay Lee'nin konuşması bittikten hemen sonra oldu. Bay Lee hızlıca kapıya yöneldi ve Harry'e "Arka bahçede!" diye bağırdı. Odada onunla yalnız olmamın verdiği gerginlikle alnımda terler birikmeye başladı.
"Bana bak." dedi. "Eğer Harry'e gördüklerini anlatırsan acılı bir ölüm yaşarsın. Sakın!" diye gürledi. Korkuyla yerime sinmiştim. Ne yapmam gerektiğini ne yapacağımı bilmiyordum. Onu odadan çıkarken dikkatle izledim ve öldürücü bakışlarının üzerimden çekilmesinin verdiği rahatlama ile yataktan kalktım. Arka bahçeyi bulup Harry'nin yanına ulaşmam yaklaşık on dakikamı aldı. Annesinin bedenini kucağına almıştı. Yerde kanlı bir bıçak vardı. Bayan Styles'ın boynundaki yaradan dün akşam akan kanlar durmuştu. Yüzü neredeyse mordu. Harry'nin gözyaşları düzenli olarak annesinin yüzüne damlıyordu.
Saatlerce öyle oturduk. Nemli çimenler bütün kıyafetlerimi ıslattı. Muhtemelen Harry'nin de o şekildeydi. Annesinin geriye kalan kanı ellerine bulaşmıştı. Bay Lee bir süre boyunca bizi izleyip gitmişti. Şimdi yanımızda ölü bir bedenle yalnızdık. Etrafta kuşların sesinden başka ses yoktu.
Kanlı elleriyle gözyaşlarını temizledi. Sonra bana baktı ve buruk bir şekilde gülümsedi. "Neden?" diye sordu tekrar annesine bakarken. "En azından şimdi güvende olduğundan eminim."
Annesinin kanlı suratına birkaç öpücük kondurdu ve onu alması için duran adamlardan birine işaret verdi. Adam gelirken Harry annesinden bir şekilde uzaklaşmayı başardı. Onun koluna girdim ve odaya çıkana kadar yürümesine yardım ettim. O kanlı ellerini yıkamak için banyoya girdiği zaman onunla birlikte girdim ve duş alması için ısrar ettim.
Suyu açtım ve o üzerini çıkartıp küvete girene kadar bekledim. Çıplak vücuduna bakmamak için kendimi zorladım. Onu yıkarken beni izledi ve ağlamaya devam etti. Onun ağladığını gören sayılı kişilerden biri olduğumu düşünüyordum. "Neden bunu yaptı?" diye sordu. Konuşmak için ağzımı açmamla kapatmam bir oldu. Orta yaşlı, takım elbiseli bir adam tarafından işkence edilerek öldürülmekten korktuğum doğrudur. Sadece bilmiyormuş gibi davranmalıydım. O, bunu bir şekilde öğrenecekti ama benim ağzımdan değil.
Sessiz kalıp onu yıkamaya devam ettim. Beni sakince izleyerek ağlamaya devam etti. Nasıl hissettiğini biliyordum, annem ve babam öldüğünde ben de aynen onun gibiydim. Artık hiçbir şeye sahip olmadığımı düşünüyordum ama hep birileri vardı. Edmond vardı, Grace-Grave ikisi, Lindsley, Lucia... Ve Harry vardı. Olmaması gereken bir sevgi. Dıştan bakıldığında kızların sadece yapılı vücuduna bakacağı ve onu tanıdıktan sonra bırakıp gideceği o adam. Ama ben onu hiçbir zaman dış görünüşüne göre sevmedim. O sadece yardıma muhtaç bir kedi yavrusu gibiydi. Başkalarına kükrerken bana miyavlayan bir kedi...
Düşüncelerimi sıyırdım ve onun için bir havlu hazırladım. Yatağa gidene kadar da yanındaydım. Havanın kararmış olması bizim bahçede çok uzun bir süre boyunca oturduğumuzun ispatıydı. Harry yatakta boylu boyunca yatarken ona kıyafet bulan taraf yine ben oldum. Ben onu giydirmek için uğraşırken o hüngür hüngür ağlamaya devam etti. Sonra ben de ona katıldım. Siyah bir tişörtü üzerine giydirmeye çalışırken ben de onunla birlikte gözyaşı döktüm.
Beraber sarılarak yattık. Düşünebildiğim tek şey Bayan Styles'ın yatakta yatan cesediydi.
***
1 haftadır hiçbir şey yayımlamadığıma bakmayın ben finale kadar yazdım. Şunu fark ettim finale kadar bölümler genellikle kısa oldu ama bir şekilde sonuca varabildim. Kötü son mu iyi son mu diye sormazsanız sevinirim. Okuduğunuzda anlarsınız zaten.
Yorum yapın ya, Wattpad'de tek yorum dilenen yazan ben kaldım.
Bu arada multideki gif feels arkadaşlar.
Öpüldünüz :*
-yaren
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayakta Duran Ölü Adam (Harry Styles FanFic.)
FanfictionOnu seviyorum, ama sevmemem lazım. O kimseyi sevmez. Ölü biri o, ayakta duran ölü biri. © Tüm Hakları Saklıdır. Kapak Tasarım: @BuzullardakiDeve