''Şu an gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum.'' dedim Linsley'e bakarken.
Küçük bir mandalina parçasını da ağzına attı ve bir süre öylece çiğedi.
''Doğru duyduğuna emin misin?''
''Kıskanmak kelimesini neyle karıştırmış olabilirim ki?''
''Haşlanmak.''
''Harry bana haşlandım oldu mu, dedi yani?''
Omuz silkerek gülümsedi. Bir tane daha mandalinayı ağzına attıktan sonra kalanı masaya bırakarak elmalardan birine uzandı. Kareli kırmızı gömleğinde yeşil elmayı temizleyerek kocaman bir ısırık aldı.
''Bu çocuk seni seviyor olabilir mi?''
''Harry mi? Hiç sanmıyorum.''
Edd birkaç saat önce çıkıp gitmişti. Karakoldan aradıklarını söylediklerinde onu daha fazla oyalamadım. Sonuçta bu onun işiydi, işini tehlikeye atmak istemezdim.
Dün gece Linsley'e eve geldikten sonra mesaj atmıştım, ondan önce de Grace ve Grave'e uğramıştım. Sonra bir anda Linsley'in sürpriz kırmızı saçlarıyla karşılaşmıştım. Gceyi burada geçirmişti, sabah kahvaltısından bir tane bile tabak kaldırmadan kalkmıştı, şimdi ise dolabımdaki neredeyse büyün meyveleri yemişti. Ne kadar da iştahı açılmış bu kızın. Normalde yemeği sevmezdi. Kilo alır diye hep diyette olurdu ama bu sefer bunu pek de sorun ediyormuş gibi yemiyordu.
''Onun yanına gitmeye ne dersin?'' diye fikrini söyledi. İlk başta dalga geçtiğini veya alay ettiğini sanmıştım ama ciddi bir yüz ifadesi takınmıştı.
''Belki beni istemez.''
''Belki sevişirsiniz.''
Gözlerimi kapatıp kafamı hafifçe duvara vurdum. Ona saçma sapan konuşmamasını söylemek istiyordum ama söyleyemedim.
''Hadi kalk.'' dedi telefonumu kucağıma atarken. ''Hadi git de komşunu ziyaret et.''
''Evde değilse?'' diye bir bahane uydurmaya çalıştım ama o kafasını sallayarak illa ki Harry'nin evini ziyaret etmem gerektiğini söyledi.
Çarşafları dağılmış yatağımdan kalkarak telefonumu cebime koydum. Odamın akapısından çıkmadan önce Linsley bana bir öpücük verdi. Bahçenin demir kapısından da çıktıktan sonra Sol tarafa dönerek yüzümü Harry'nin evine vermiş oldum. Sekiz uzun adımla kapının önünde durunca telefonun ekranından kendime çeki düzen verdim. Ağzımın kokup kokmadığını da kontrol edince yumruğumu kapıya yaklaştırdım.
Çelik kapıyı çaldıktan sonra açılmasını bekledim. Üç dakika kadar bir müddet sonrasında kapı açılmadığında umudumu yitirerek arkama döndüm. İki basamaktan aynı anda atlıyarak ellerim cebimde bahçe kapısına doğru adımladım.
Çelik kapnın açılma sesini duyduğumda bahçe kapısını açıyordum. Harry'nin boğuk sesini duyduğumda arkama döndüm.
''Hey!''
''Hey!''
Kapıyı tam açmamıştı ve sadece kafası dışarıdaydı.
''İçeri gelsene.'' dediğinde kafasını içeri soktu. Kapının yanından ayrıldığını anlamıştım ama kapıyı açık bırakmıştı.
Bahçe kapısını bırakarak ev kapısına koştum. İçeriye girdikten sonra kapıyı arkamdan kapattım.
''Çıplaktım, giyinmeye vaktim olmadı.'' diye bağırdı yukardan. Tahminimde odasındaydı. ''Yani, yeni uyandım. Ama sen kapıyı çalmasaydın daha da fazla uyurdum.''
Bu uyku halini bugün havanın sıcak olmasına veriyordum. Benim de bügun arada sırada bedenime büyük bir uyuşukluk biniyordu. Harry merdivenlerin sonunda bir anda belirdi. Altında siyah bir pantolon vardı ve üzerine tişört giymemişti.
''Keşke pantolon giymeseydin hava çok sıcak. Daha kısa bir kapri falan.''
''Lanet çamaşır makinası bozuldu, elimdeki tek temiz şey bu.''
''Yaptırt.'' diye öneride bulundum.
''Yeni bir tane almayı tercih ederim. Bozulan çok eskiydi.'' dedi alnındaki terleri koluyla temizlerken.
''İstersen çamaşırlarını alayım ben yıkarım.''
''Bilmem, belki.'' dedi alt dudağını dişlemeden önce. ''Sen neden geldin?''
Sırtımı duvara yaslarken ''Linsley yolladı.'' dedim.
''O kim?''
''Arkadaşım.''
''Neden seni buraya yolladı ki?''
''Seni görmek isteyeceğimi düşündü.''
''İstedin mi?''
Onu onaylarcasına başımı salladığımda dudaklarının kenarları hafifce aralandı. Bunu gördüğüm an istemeden de olsa kaşlarım havalandı.
''Gülümsedin.'' dedim onun gibi gülümserken.
''Hoşlandığı insanın gözlerine bakan herkes gülümser.''
Bir adım daha bana yaklaştığında aramızdaki uzun mesafe azaldı. Kolları belimi çevrelediğinde ben de ona bir adım attım. Ben ellerimi onun ensesine yerleştirdiğimde o bana doğru eğilmişti. Tam dudaklarıyla dudaklarımı hapsedeceği sırada kapı sertçe çalmaya başladı. Ve kulaklarıma Edd'in ciddi sesi doldu; ''Shaina, aç kapıyı polis.''
Kısa olduğunu biliyorum ama ben uzun yazınca sıkılıyorum aynı uzun okuduğumda olduğu gibi. Eğer her gün paylaşacağıma söz versem kısa yazsam olur mu? Çünkü eğer uzun yazacaksam yazma isteğim de olmuyor. Dün zaten yb yükledim. Ve yeni hikayem var. Okumak için http://www.wattpad.com/story/21229404-when-i-look-at-you Ve bu bölüm güzel yorumu için Smilectioner2301'e ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayakta Duran Ölü Adam (Harry Styles FanFic.)
FanfictionOnu seviyorum, ama sevmemem lazım. O kimseyi sevmez. Ölü biri o, ayakta duran ölü biri. © Tüm Hakları Saklıdır. Kapak Tasarım: @BuzullardakiDeve