Madra'dan;
Çiçeklerle bürünmüş bir çayır bütün güzellikleriyle karşımda duruyordu. Yaklaşık 500 metre ötemdeki eve gitmeyi düşünmüyordum. Çünkü fazla ürkütücü bir görüntüsü vardı. Kulağıma çalınan bir inilti duymuştum. Bu bir köpekten geliyordu. Zor durumda olduğu, iniltisinin acı acı çıkışından belliydi. Gözlerim her tarafta onu ararken kulağıma gelen sese yakınlaşmaya çalıştım. Evet, onu görüyordum. Bir ağacın dibinde duruyordu. Koşarak ilerledim. Önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına ittim. Yanına vardığımda ürkekçe bana bakıyordu. Dibine çökerek onu ayağa kaldırmaya çalıştım. Bu köpekten biraz daha farklıydı. Uzun ağız yapısı ve dik kulakları vardı. Simsiyah parıldayan tüyleri güzel bakıldığını gösteriyordu. Ayağa kaldırdığımda hızla kaçmaya başlamıştı. Ormanın içine girene kadar koşarak onu takip ettim. Durmamın sebebi ise yavaş ve ürkütücü bir hırlama sesiydi. Aniden durduğumda ağzım aralık, etrafa bakıyordum. Boğazımdan aşağıya doğru inen sıcaklık korkumu sergiliyordu. Yavaşça geriye bir adım attım hırlama daha da şiddetlenmişti. Onu göremiyordum ama hırlamasından ne kadar büyük ve zarar verici olduğunu sezebiliyordum. Tekrar arkaya doğru adımlar attıktan sonra hızla geriye doğru dönerek koşmaya başladım. Nefes nefese kalsamda arkama bakmadan koşuyordum. Sesi kulağımın dibinden geldikçe ben daha hızlı koşuyordum. Belli bir müddet sonra ses kaybolmuştu. Başımı arkaya çevirdiğimde hiç birşey görememiştim. Tekrar yüzümü öne döndürdüğümde ise aniden durmama sebep olan babamdı. O an güveni etrafımda hissede biliyordum. Ben gülümserken babam tam tersi öfkeyle bana bakıyordu. Ne olduğunu anlayamadan bedenimin bir boşluğa düştüğünü hissettim. O boşluğu hissederken görebildiğim son şey babamın koluna "V" harfinin kazınmış oluşuydu.
Yataktan düşmekten kurtulamamıştım. Kafamın yere temas etmesiyle çıkardığı ses, acısından daha büyüktü. Zorluk içerisinde açtığım gözlerimle etrafı kontrol ettim. Neyse ki başımın ucunda beni yakalamış bir yaratık ya da babamın kanlar içinde kalmış kolu yoktu. Başımı tutarak ayağa kalktım. Derin bir iç çekerek herşeyin bir rüya olduğuna şükrettim. Düşmenin etkisiyle çabuk ayılmıştım. Tekrar yatağa uzandığımda başımın acısını görmezden geldim. Örtünün mis kokusunu içime derince çektiğimde bütün kabusu unutmaya hazırdım. Gözlerim iyice açıldığında dikkatimi ilk çeken yatak örtüsü olmuştu. Bembeyaz yumuşak kumaşın üzerinde altın rengi süslemeler vardı ve oldukça zengin gözüküyordu. Kaldığım oda ne küçük ne de büyüktü ama eski odamdan geniş olduğu kesindi. Tam bir genç odasıydı. Sadece biraz erkeksi döşenmişti. Avize de masa lambasında ve dolapta basketbol simgeleri vardı. Odamın nazikçe tıklatılmasının ardından içeriye bayan Skylar girmişti. Yaşı adeta göz ve boğazındaki kırışıklardan ibaretti. Fiziğinin ise yanında görülmeyecek kadar basit kalıyordum. Zayıf bedenimin yanı sıra zayıf bir ruhum vardı. Zayıf hissiyatlarım beni olmayacağım yere süreklerdi her zaman. İyilikle merak arasında bir yerdeydim. Despot insanlar tarafından çabuk elegeçirilebilirdim. Kendi düşüncelerini, hislerini hatta benim ne düşünmek istediğimi bile ayarlayabilirlerdi. Bunun anahtarıda sadece psikolojik baskıdan geçiyordu.
- Tatlım kahvaltıya gel hadi. İlk iş gününe geç kalmanı istemeyiz.
Gözlerimi ondan utançla alıp seri şekilde yerimden kalktım. Bu kadar göz tacizliğimi anlamıştır mutlaka.
- Üzerimi giyinip geliyorum.
Başıyla nazikçe onaylayıp dışarı çıkmıştı. Ne ezileceğim bir lise vardı ne de görmezden gelineceğim bir üniversite. Herşeye eski bir perde çekip yeni hayatıma adapte olmaya çalışıyordum.Gözlerimi ovuşturup telefonumu elime aldım. Babam arama rekorunu kırmış gözüküyordu. Onların sorumlu oluşuna karşı fazla hayırsız bir evlattım. Şimdiye kadar onları arayıp burayı nasıl bulduğumu anlatmam gerekiyordu. Babamın özleminden rüyamda bile görmüştüm. Ne yazık ki şuanda geç kalıyordum. Telefonu çalışma masasına bırakıp üzerime rastgele ama öğretmene yakışan şeyler giyindim. Dalgalı saçlarımı aynalı tarakla tarayıp aşağıya indim. Hızla yerime otururken:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT ÇETESİ
FantasyTüyleri o kadar parlaktı ki değil çamurlu, topraklı yolda bile yürümemiş gibiydi. Rüzgar, kürkünün arasından her geçtiğinde sanki en pahalı saç kremlerini kullanıyormuş gibi ahenkle sallanıyordu. Baktıkça bacaklarım titriyor hırladıkça nefesim kesil...