26. Bölüm

2.4K 176 39
                                    

         Madra sinirlense mi ağlasa mı bilemedi. Duygu karmaşası içinde odasına çıktı. Evet korkuyordu. Çünkü Valerie'nin neler yapacağını kestiremiyordu. Nasıl olur hayatındaki asıl tehlike o olabilirdi. Kurtlar hakkında en iyi bilgiye sahip olan oydu. Herşeyin en iyisini biliyordu. Herkesi tanıyordu ve ara sıra ortalardan da kayboluyordu. Madra zanlısını bulmuştu. En başından ona yanaşarak kullanmıştı. Bu kitapla ilgili soruları araştırmaması için oldukça da ısrar etmişti. Herşey şimdi yerleşiyordu kafasına. Belkide oda kurttu. Rüyasında gördüğü tokayı sahiplenen birde kurtu hatırladı. Muhtemelen o tokaya önem veriyor olmalıydı ki sinirli şekilde Madra'yı rüyasında peşlemişti.
       Madra sinirden dudaklarını yemeye başlamıştı. Nasıl olurda bu kadar kör olabilirdi.  En kötü kişi yanı başındaydı. Madra'nın aklına daha farklı şeylerin gelmesiyle ağzıyla gözleri aynı anda açılmıştı. Valerie o kadar ileri gitmişti ki hatta onu yapacaklarına hazırlamak için psikolojisine bu tür şeyleri alıştırmıştı. Çünkü eğer böyle bir hazırlık yapmasaydı Madra hemen delirip kendinden geçecekti ve bu onu eğlendirmeyecekti.
      Madra gözlerini sertçe kapatarak ağzından nefes alıp verdi. Bu işlemi bir kaç kez daha yapıp kendini sakinleştirmeye çalıştı ama olmuyordu. Sakin olmayı başaramıyordu. Penceresini açıp derin derin havayı solumaya başlamıştı. Hava kararmış ve ay gökte belirmişti. Başını kaldırıp ayı izledi. Bir müddet öyle durdu. Aklını başka şeyleri düşünerek dağıtmaya çalıştı. Ama yapamıyordu. O kadar odaklanmıştı ki içeriye giren Jhon'u fark edememişti bile. Ansızın ayak sesini duyunca yerinden sıçrayıp arkasını döndü. "Seni korkutmak istemezdim." dedi Jhon. Madra gülümseyerek "yok hayır sorun değil." dedi. Jhon pencereye yanaşarak "burada olman güzel Madra" derken Madra adamda bir burukluk hissetmişti. Başını ona çevirdiğinde Jhon ormana doğru bakıyordu. İç çekerek devam etti. " Kapının önünden geçerken odadan gelen ışık beni mutlu ediyor. Sanki oğlum buradaymış gibi hissediyorum." Madra ne diyeceğini bilemeden hüzünle adama baktı. Ama adam ona aldırmadan devam etti. "Biliyor musun bunu pek söylemem ama onu gerçekten özledim." Genç kız adamın omuzuna elini koydu. Artık onun için olan olmuştu ve hiç birşeyi umursamayacak durumdaydı. "Jhon bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama..." dediğinde adam gülümseyerek Madra'ya döndü. Genç kızın ne söyleceğini hevesle beklerken derin nefes aldığını fark etti. Artık sırlarının üzerine attığı pis toprakları silkme zamanıydı. "Aslında ilk başlarda söyleyemiyordum ve bir müddet sonra gerçekten unutmuştum." Adam genç kızın rahat olmadığını anlayıp onu rahatlatmak için iyice gülümsedi. "Madra sen kızım gibisin, içini dök bana" dedi. Bu desteğin ardından kendini toplayan Madra gözlerini sıkarak "ben oğlunu gördüm." dedi aniden. Amiralin gülümsemesi solarken Madra'nın dilinin sürştüğünü umuyordu. "Bana kızma lütfen belli bir sebeplerden dolayı söyleyemedim." Amiralin iyice yüzü düştüğünde dengesinde sorun olmaya başlamıştı. Madra elinden ve dirseğinden tutarak onu yatağına oturttu. "Kötü birisi olduğumu düşünme lütfen. Bende hemen söylemek istedim ama..." Madra cümlesini tamamlayamadan dört kol onu çoktan sarmalamıştı. Bu konuşmaya kapıda dahil olan Angel ağlayarak, Jhon da gülerek Madra'ya bakıyorlardı. Binbir çeşit sorular sormaya başladıklarında Madra söylemekle doğru birşey mi yaptığını aklından geçirmeden edemedi. "Şey onu öğrencimle görmüştüm ama aylar oldu onu görmüyorum." dediğinde yinede ikiside mutluluklarını bozmamışlardı. İkili tekrardan nasıl olduğuyla ilgili sorular sorarken Madra oğullarını duymak isteyecekleri gibi anlatmıştı.
           *            *                                  *             *

Bradd önündeki bir avuç toprağa baktı. O herhangi bir toprak değildi. Kutsal topraktan almıştı önüne. O toprağın üzerine büyü yapmak yasak olsa sonuçlarına katlanmaya hazırdı. Bardaktaki toprağı masasının üzerine döktü. Daha sonra atölyeyi kontrol etti. Diego veya başka biri olmadığı için efsununa başlayabilirdi. Büyü kitabından kopardığı sayfayı cebinden çıkarıp masanın üstüne koydu. Oldukça eski olsada okuyabiliyordu. Yazının içeriğini anlayamıyordu ama onu okuyabiliyordu. Avuç içlerin yere bakacak şekilde ellerini havaya kaldırdı ve sayfada ki büyüyü sessizce mırıldanmaya başlamıştı. İki cümlelik büyüyü tam dört kez okumuştu ama hiçbir şeye yaramamıştı. Hayal kırıklığıyla havadaki ellerini sertçe masanın üstüne bıraktı. Daha sonra saçlarını sertçe karıştırdı. Oysaki büyü kademesini manevi anlamda çok yükseltmişti. "Hey! Sen napıyorsun?" Ansızın toprağın üstüne elini koyup arkasını döndü. Kapının önünde elindeki bardaktan yudum alıp ona alayla bakan Jacy'i gördü. Bradd sinirlenmişti. "Sen hala yaşıyor musun?" dedi dalga geçer bir sesle. Jacy yüzünü asarak "hadi ama Bradd biz arkadaşız." dediğinde Bradd ondan gözünü ayırmadan masadaki toprağı diğer eline sıyırdı. "Senin yerine başka birisini koruyan birisiyle arkadaşlık yapacak kadar düştün demek ki." Bu Jacy'nin dişlerini kasmıştı. Ona dedikleri fazla dokunsada duymamazlıktan gelerek "seni mutlu edecekse şunu bil; Zack bana çok kötü ceza verdi." Bradd pis pis sırıtarak "neymiş o?" dedi. Bunu söylemek Jacy için oldukça zordu. Gözlerini sıkıca yumup derin nefes aldı. "Senin şu çelimsiz öğretmenine dadılık edeceğim." Bradd kahkaha atarak "sen mi?" Jacy yapmacık gülümsemesiyle "evet yani ona birisi zarar vermeye kalkarsa ben koruyacakmışım." Bradd iyice kahkaha atarak ayağa kalktı. Masadaki kapıdın önüne geçerek "ama işin kolay. Bu görevi Albert sana bırakmaz zaten." Sönmek üzere olan kora alev verer gibi söylemişti. Jacy elindeki bardağı kırarak etrafa dağılmasına neden olmuştu. Bu gerçekten ona ağır gelmişti. "Kes sesini Bradd" dediğin de "benimle düzgün konuş ve çek git." diye tısladı Bradd. Jacy kapıyı sertçe çarparak çıkmıştı. Bradd sinirle gözlerini yumarak sakinleşti. Tekrar elindeki toprağı masaya koyarak çalışmasına devam etti.

KURT ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin