• 9. Bölüm •

8.9K 1.1K 48
                                    

Yazardan...

          Kurbanıyla karşılaşmak için oda uyduruk partiye gitmek zorundaydı. Etrafında bulunduğu her an ona, bakışlarıyla tehtitler savurabilirdi.  Lacivert takım elbisesiyle kışkırtıcı görüntüye hakimdi. Bu gün siyah kol düğmesini tercih etmişti. Çetesinin bir kaç üyeside orada olacaktı. Soğuk salonunda sıcak bedeniyle Bradd'i bekliyorken burnuna dolan sigara kokusuyla siniri tüm vücudunda hissedebiliyordu. Kapıdan içeriye giren Bradd Albert'ı karşısında görünce çekingen ve tedirgin hareketlerle elindeki sigarasını saklamaya çalıştı. Albert derin iç çekişinin ardından başını dikleştirerek Bradd'e baktı. Bradd ürkek ve tedirgindi çünkü kurallarında bu yoktu. Albert yavaş adımlarla Bradd'e yakın olarak karşısında durdu. Elini Bradd'in yanından uzatarak arkasında sakladığı sigarasını eline aldı. İki parmağının tam ucuna alarak Bradd'in tam yüzünün önüne getirdi. "Bunun bize karşı olan zararlarını, say!" Son kelimesine kadar olan sakin ses tonu son kelimesinde gür ve şiddetli çıkmıştı. Bradd'in hafif titrek bacakları korkusunun temsiliydi. Tedirgin cümlelerini dökmeye başladı. "Akciğerlere zarar vererek nefes alışımızı kısıtlar ve nefes alamazsak hızlı koşma yeteneğimizi kaybedebiliriz." Bradd aralarında en küçük ve en yetenekli olanıydı. Her ne kadar kurt olsada yaşı sebebiyle bu tür kavgalardan duygulanıyordu. Duygusal olmamaları adaletsizce seçilmiş onlara özgü bir kuraldı. "Ne o? Öğretmenin seni çok mu sıktıda bunu içiyorsun?"  Sesi deminki yükselmenin aksine oldukça sakin ama ürkütücüydü. Bradd sesini çıkarmamıştı ve başını yere eğmişti. Albert ise elini hareket ettirmeden elindeki sigarayı boşluğa bıraktı. Yere düşen sigaraya ayağıyla hafifçe dokundu ve söndürdü. Daha sonra yanından sertçe geçip dışarıya çıktı.

          *                *                              *                 *

          Albert partiye vardığında yanında sadece Bradd vardı. Fazla ilgi çekmemek için sadece biriyle birlikte parti alanına girmişti. Dışarının soğukluğuna karşı mekan oldukça sıcaktı ya da sadece onun için...
Etrafta gelecekte olacak kuklasını ararken Bradd'in yanından uzaklaştığını fark edememişti. Fazla ortada olmamak için herkesin hakim olamadığı bir yere geçti. Ona yaklaşan kıza aldırış etmeden etrafı kolaçan ediyordu. Yanına varan kızın aklının yerinde olmadığını içki kokusundan anlayabiliyordu. Böyle keş olan kadınlara sadece acıyordu ya da zavallı olarak görüyordu. Onun gözünde bir kadın kişiliği sağlam ve kendine hakim olmalıydı. Şuan yanındaki kadının bir eli yakasında diğer eli ise beline dolanmaya başlamıştı. Bu durumdan sıkılan komutan Albert, geniş eli genç kızın mide kısmına denk getirerek onu yavaşça arkaya itmişti. Yüzünde hiç bir ifade olmadan onu izlerken sendeleyerek arkaya gittiğini gördü. Genç kız kafasının güzel oluşu ile kahkahalarla yine Albert'ı sarmalamak istediğinde, Albert parmaklarını gerip tekrar aynı yere yerleştirdi ve bu sefer genç kızı daha sert şekilde ittirmişti. Kız sendelemeden yeri boylamıştı. Albert gözlerini pörtleterek yerdeki kıza bakıyordu. Yerden kalkamayan kızı görünce kenarda oldukları için şükredip oradan uzaklaştı. Uzaklaşmasının sebebi dikkat çekmemek isteyişiydi. Yoksa hiç bir kadın ona istediği dışı dokunamaz, hatta cezası daha kötü olabilirdi. Bu sert adama, sempatik şaşırışları dünyadaki tüm kızları kavuracak şekilde yakışıyordu. Başka bir köşeye geçmişti ama bu köşe diğerkinden daha fark edilebilir yerdeydi. Bayan garsonlar onunla konuşmak için ikram ettikleri içecekleri içmemişti. Evet, içkidende nefret ederdi. Kötü alışkanlıklara sadece başı beladayken ya da mutsuzken baş vururdu. Tabi sınırını zorlamadan. Bradd'in okul arkadaşlarının neredeyse hepsi parti alanındaydı. Yüksek sesli müzikle herkes kendinden geçiyordu. O sırada burnuna dolan lavanta kokusu ile başını kapıya çevirdi. O daha içeri girmeden kokusu etrafını sarmalamıştı. Görüş alanına girdiğinde yanında bir de arkadaşını fark etmişti. Birbirlerine yakıştırıyordu. Belkide onunla karşılaşmasaydı o adamla mutlu bir aile kurabilirdi diye düşündü. Ne yazık ki karşılaştıkları an kaderini kendi değiştirmişti. Albert'ın canını sıkan şey adamında onunla gelmesiydi. Çünkü rahatça onun yanına gidemezdi. Olay çıkarmak istemeyip onun yalnız olacağı anı bekledi. Bir müddet sonra bu durumdan sıkılmıştı. İnsanlara sertçe çarparak oturdukları yere doğru ilerledi. Onunla arasında bir çok kişi varken durdu. Sadece yüzünü görebiliyordu. Madra birinin onu izlediği hissine kapılıp dans alanına bakarken Albert ile göz göze geldi. Yüzü yavaş yavaş asılırken Albert'ın ise dudağının kenarı yukarıya kıvrılıyordu. Yanındaki adamın ona seslendiğini gördü. Madra'nın başını ona çevirdiği an oradan uzaklaşmıştı. Belkide bu kuşku ona yetebilirdi. Onu kuşkulandırmak Albert'a mutluluk vermişti. Belkide bu durumu biraz abartsa kötü olmazdı. Zaten bunu planlamıştı. Madra duman ve içki kokularından başının bulandığı için hayal gördüğünü sanacaktı ve kendine gelmek için lavaboya gitmek isteyecekti. İşlediği planın ilk hamlesi Madra ayağa kalkıp lavaboya yönlenirken olmuştu. Artık yalnız kalabilirlerdi. Albert'ta adımlarını hızlı tutarak onu takip etti. Tuvaletin kapısına vardığında Madra'nın varlığını kokusundan hissedebiliyordu. Tuvalete gelen kadınlara arızalı olduğunu anlatıp geri çevirmişti. İçeride kimsenin olmadığını anlayınca içeriye yavaşça sokuldu. O içeri girdiği an Madra'nın da tuvalet kabininden çıktığını gördü. Yüzünde kışkırtıcı gülümsemesi varken Madra'da korku ve şaşkınlık beliriyordu. Ona aldırış etmemeye çalışarak yanından hızla geçip ellerini yıkayacaktı ki Albert kolundan sertçe tutup tekrar karşısına çekti. Madra ne yapacağını bilmeden korku dolu gözlerle ona bakarken Albert ona doğru bir adım attı. Madra gözlerini kapamış yapacağı şeye boyun eğmişken Albert'ın çalan telefonu herşeyi mahvetmişti. Sinirle elini ceketinin cebine atarak telefonu kulağına götürdü. Hiç cevap vermeden yüzünün sinirli hali dahada şiddetli olmuştu. Madra'ya baktığında biraz umutlu ama hala korku dolu oluşunu gördü. Telefonu kapattığında 2-3 saniye Madra'ya öylece baktı. Madra'nın bakışları yerdeydi. Albert, ondan korktuğunu bilmesi hoşuma gidiyordu. Ama yinede siniri yüzünden eksik edememişti. Sert şekilde arkasını dönerek ordan çıkarken yeni giren kadınların şaşkın bakışlarına aldırış etmemişti. Mekana tekrar girdiğinde kızların ortasında yayılmış bir şekilde oturan Bradd'e başı ile kapıyı gösterdi. Bradd tereddüt etmeden aralarından kalkıp Albert'ı takip etti. Dışarıya çıktıkları an Bradd sonunda merakını kusmuştu. "Ne oldu?" Albert  çok uzaktan onlara doğru koşan kızı göstermişti. Adımlarını sert şekilde tutarak oda kıza doğru yürüyordu. Kız başına geleceklerden habersiz sadece yere bakarak, bir yandan ağlayıp bir yandan da koşuyordu. Albert yolu yarıladığında "Şimdi anladın mı?" Bradd tutsak kuklalarından birinin kaçamakta olduğunu sonradan fark etmişti. Onların burada olması güzel bir rastlantı olmuştu. Çete üyelerinden birinin işini halletmesi için görevlendirilmişti. Ama o genç kız görevi yarıda bırakarak kaçmıştı. Etrafa dolmuş olan sadece ay ışığı vardı. Kız topraklı yolun ortasında duran ecelini daha yeni fark etmişti. Kızın göz altları siyahtı, gözlerinin içi ise kırmızı. Ağlamaktan neredeyse tüm yüzü ıslanmıştı. Albert yüzünü kasarak başını sağa hafifçe eğdi. Bu bakışı kızın üzerinde "Nereye kaçıyordun" hissiyatını bırakmıştı. Genç kız yakalanacağını bilsede geri geldiği yola doğru tekrar koşmaya başlamıştı. Ne yazık ki kaçamayacağı kadar yakındalardı. Bradd kızı dirseğinden tuttuğu gibi yere fırlattı. Genç kız inleyerek üzerine düştüğü kolunu tutup biraz daha sesli ağlamaya başlamıştı. Albert onları izlerken burnuna dolan koku dikkatini dağıtmıştı. Ani refleksle yan tarafına bakıp etrafı kontrol etti. Bradd iki elini beline koyup "pişman mısın?" Kız sesini kesip başını olumlu yönde salladı. Albert bu sorusunun ardından sert şekilde "bir daha kimseye bunu sorma!" Dişlerinin arasından tıslarcasına konuşunca Bradd kendini savunmaya çoktan geçmişti. "Kötü birşey demedim ki?" Albert gözlerini yumarak alt dudağını dişlerinin arasına alıp tekrar bıraktı. "Eğer bu sorunun cevabı olumlu gelirse seni güçsüzleştirir ona karşı merhamet duygun artar." Gözlerini kısarak bitirmişti kelimelerini. Kızı sertçe yerden kaldırarak bir elini boğazına dolayıp ağzına ulaştı ve kapattı. Aynı zamanda kızın başı koltuk altına denk gelmişti. Onu tek koluyla bu şekil istediği kadar tutacak güçteydi. Hızla kızın geldiği yola koyulmuştu ki tekrardan esintiyle gelen lavanta kokusu net şekilde alabiliyordu. Aniden duraksadı. Bu kokunun kimden geldiğini gayet iyi biliyordu.

KURT ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin