36. Bölüm FİNAL

3K 164 24
                                    


Gece vakti etrafta dolanan tek ses, Madra'nın kurtulmak için debelenerek çıkardığı zincir sesleriydi. Lex her debelenmesinde biraz daha sıkıyordu onları. Zack ve Lex'in sürüsü Manuel'i takip ederek ormanda yukarıya doğru çıkıyorlardı. Madra kaçacak bir yol bulursa diye her tarafını inceliyordu. Son bir umut bekliyordu sadece. Sürekli takılıp düşerken kimsenin onu kaldırmaması işine gelmişti ki kırılmış bir kaya parçasından düştüğünü farzettiği, sivri bir taş aldı eline ve bileğinden içeriye sokarak gizlemeye çalıştı. Üzerindeki elbise oldukça inceydi. Madra bu yaşadıklarını bir ay öncesinde yaşasaydı soğuktan donabilirdi. Şu an ise bahar yeni doğmuştu. Doğa yeni ayaklanmıştı. Bu onu mutlu etsede bir yanın da hüzün vardı. Belki de bu güzellikleri son kez görüyordu. Bilmediği şey ise o ölürse doğanın da öleceğiydi.
Gözlerinin çerçevesinden bir damla yaş indi en hüzünlüsünden. Gökyüzünün temizliğine baktı. Her zerresine kadar orada kaybolmayı dilerdi. Lex'in onu çekiştirmesiyle arkada bıraktığı ormana baktı. Onu babasını infaz ettiği yere getirmişti Manuel. İnfaz. Evet ona yapılan infazdı. Çaresiz bırakılıp ölümü zorla tercih ettirmek...
İç çekti. Nede isterdi o manevi baba duygusunu hissetmeyi. Gözündeki damla yanağına kaydı. Başını çimlere eğdi son kez bakabilmek için. Canlı yaşamı son kez hissedebilmek için. Lex uçuruma yanına,  savurur gibi yere itti onu. Arkasında  büyük yarım bir çember  oluşturmuşlardı yüzü  ise uçuruma dönüktü. Gözlerini yeni beliren aya çevirdi. Tuhaftı ama sanki ayın içine silik yeşil yayılıyordu ya da son demlerinde kafayı yemişti. Hafif başını sallayıp uçurumdan aşağı baktı.
Manuel sanki hiç babası olmamış gibi nefretle karışık alaycı tavırla konuşmaya başladı.
"Yanlış insanın çocuğu oldun Madra" diyerek ona doğru biraz yaklaştı. Madra gözlerini tekrar aya çevirdi.  "En azından bir tecavüzcünün eseri değilim" diyerek nefesini verdi. Manuel sinirlenip onu aşağıya atmamak için direndi. Ondan alması gereken yetenek olmasa hiç düşünmeden parçalardı. Sertçe bileğinden tutarak ayağa dikledi ve kendine çevirdi.
"Anneni nasıl hapsettiğimi merak etmiyor musun?" Düşünür gibi etrafta dolaşarak onunla alay ediyordu. Bir parmağını havaya kaldırarak "Nerden başlayacağımı buldum." O sırada Madra'nın gözü arkada gülerek bakan Lucy'e aldı. Ona öfkeli bakarken daha sonrada   Lucy'nin arkasındaki uzun otluklara kaydı gözleri. Albert ona baktı ve hızla geri çekildi. Madra'da hızla gözlerini Manuel'e aldırdı.

               Albert Madra ile göz göze geldiği an hızla geri çekildi ve derin derin nefes aldı. Onlara yaklaşık 20 metre uzaktaydı. Bradd "Albert'a iyi misin? " dediği an çalılıklardan çıkan Simon ve Rona ile karşı karşıya kaldı. Bradd nefesini tutmuş onlara bakıyorken Albert hamle yapacaktı ki Simon bir elini havaya kaldırarak sessizce "dur!" dedi. Albert sessiz söylemesine karşılık zararsız olduklarını düşündü. Simon biraz daha onlara yaklaşarak "sayıca çok fazlalar, sakın aptallık edip girmeyin aralarına eğer kötü bir durum olursa müdahale edeceğim o zaman gelin ve umut edelim Madra yeteneklerini kullanabilsin."
         Albert kaşlarını çatarak "karşılığında ne alacaksın?" dediğinde bu Simon'a bir fırsat değildi bir sitemdi. Simon derin bir iç çekerek "bak biz bir aileydik evet size karşı fazla doğru davranmasamda ben sizinle büyüdüm, sizinle geliştim ve bunu bence bir aile yapabilir. Ben bu aileye arka mı dönmeyeceğim." Simon biraz daha gevşeyerek "ee hadi dostum, o hatun büyülü. Sence de ürkütücü değil mi?" Bradd gülümserken Rona "evet tam istediğin" diyerek gözlerini devirdi. Albert gözlerini Rona'ya çevirdiğinde onun neden aralarında olduğunu açıklamasını bekledi. "En baştan beri sizinle olmalıydım ve evet Jacy kaltağındansa büyülü sürtüğü tercih ederim" dediğinde Simon yüzünü buruşturarak Rona'ya baktı. Rona elini silkerek "ne? Alışın bana artık" diyerek çalılardan çıkarak Madra'ya ve kurt sürüsüne doğru yürüdü. Simon "siz ona aldırmayın" diyerek arkasından devam etti. Albert ve Bradd onlardan gelecek talimatı beklemeye karar vererek ellerinden geldiğince Madra'ya yakın bir yerde bekleme devam ettiler.
Manuel kirli sakallarını sıvazlayarak yüzüne tiksintiyle bakan Madra'ya "yapma böyle kızım, biliyorsun ki sana uzun yıllar babalık yaptım ve sevdim de" sitem dolu alayla düşüncelerini söyledi.  "Birde üvey annen var tabi. Oda beni seven bir kadındı onu boşver hiç bir zaman annenin yerini tutamadı." Pis sırıtırken Madra ağzını buruşturarak Manuel'e okkalı bir tükürük fırlattı. O kadın hakkında böyle konuşmasını istemiyordu. Gerçek annesi olmasa bile ona iyi davranmıştı. Manuel sinirlenerek dizleri üzerinde duran Madra'nın sertçe çenesinden tutarak "ne o yediremedin mi? Asıl can alıcı yere gelmedim kızım" son kelimesine özel vurgu yapmıştı. Elini çenesinden çekmeden tıslarcasına konuşmaya devam etti. "Biyolojik baban uçurumdan atladıktan sonra annen ile hayatıma devam ettim tabi biraz zorla olsada buna alışacaktı biliyordum" Manuel sinirle tuttuğu çeneyi fırlatarak Madra'nın yere düşmesini sağladı. Madra elleriyle yerden destek alıp çarpmasını engellerken avuç içlerine birden fazla giren çakıl taşlarını hissetti. Acıyla inlerken Manuel kıkırdadı ve bu kıkırdamaya arkasındaki bir kaç kişide dahil oldu. "Dikkati mi dağıtma sevgili kızım." Bu seferde ellerini arkasında birleştirip sağa sola yürümeye başladı. "Fazla geçmeden annenin hamile olduğunu öğrendim ve inan dünyalar benim olmuştu. Hemen evlenmek istedim ama annen benimle evlenmeyeceğini söyledi. Ah! Şu kadınlar. Çok naz yapmıyor mu sence de?" Madra ellerinden destek alarak ayağa kalktı. Avuç içlerini birbirine sürterek çakıl taşlarını hafifçe temizledi ama çoktan elleri yaralanmıştı. Madra yüzünü buruşturarak "tabi senin için birini ikna etmek kolay olmuştur, işte bu yüzden o seni sevmedi. Aşağılık, sevgi eksikliği yaşayan aciz birisini kim sever ki?" ve gülümseyerek devam etti. "Söylesene bu özgüven eksikliğin hala devam ediyor mu?" Madra'nın küçümseyici bakışlarının arasında kaybolan Manuel kendini tutamayarak Madra'ya el kaldırdı ama aniden durakladı. "Haa! Anladım onu her şeye böyle ikna etmişsin." Madra'nın, vurmaya tahrik edici laflarına kulak asmamaya çalışarak gözlerini sıkıca yumup elini indirdi. Arkasını dönüp sakinleşmeye çalışırken birden gülümsemeye başlayan Manuel devam etti. "Devamını dinle küçüğüm" diyerek tekrar sağa sola yürümeye devam etti. "Beni asıl etkileyen benimle evlenmemek istemesi değildi. Bebeğin kimden oluşuydu. Günlerce düşündüm" dedikten hemen sonra pratik bir fikir bulmuş gibi "onun doğumunu bekleyecektim ve aynı zamanda onun bana çektirdiklerini ödetmem gerekiyordu. Bende kardeşimle kaçıp kaçıp gizlice buluştukları mağaraya zincirledim" çok iyi bir fikirmiş gibi gülümsüyordu. Madra kaşlarını çatıp "doğduğum zaman neden bana bir şey yapmadın?" Manuel Madra'nın yüzüne bakarak "çünkü doğduğunda ne kurt kızdın ne de yetenekliydin. Bende bilgelere danıştım ve bazı çocukların belli yaştan sonra kendini belli ettiğini duydum. O yüzden anneni burada bıraktım ve senide alıp buradan gittim. Çünkü buralar büyülüydü. Babanın hala ruhu burada seni onun yanına götürebilen her şey olabilirdi." Manuel Madra'dan soru beklerken arkasındaki Simon "peki kadına mağarada ne oldu?" diyerek hikayenin etkisi altında kaldığını belli etti. Manuel ona dönmeden "burada ona yemek götürecek bir kadın ayarladım o kadar da vicdansız değilim" diyerek gülümserken Madra yüzünü buruşturarak ''cidden mi?" dedi. Manuel lafını duymazdan gelerek "tek çözemediğim şey şu sevgili kızım..." deyip Madra'ya yanaştı. "Annene bırakılan toka nerde? Onu bana verirsen belki cezanı hafiflete bilirim" dediğinde Madra kaşlarını istemsizce çattı. "Ne tokası?"  Manuel sinirlenirken "hani şu rüyanda gördüğün toka" dedi. Madra'nın yüzü düşürken aklında ki tek soru o rüyayı nereden bildiğiydi. "Sen..." Manuel sözünü keserek "evet ben, bir büyücü arkadaşımdan yardım aldım ama zihninde onun nerde olduğuyla ilgili tek bir şey bulamadım. Nasıl bir büyüyle koruyorsun onu?" Madra büyük bir şaşkınlığın içindeyken kendinden şüphe ederek "ben... ben... bilmiyorum, o bende değil." Manuel sinirlenerek Madra'nın saçına yapıştı. "Bana bak seninle işim fazla uzadı. Kardeşimin annene yaptığı tokayı bana vermezsen senin de sonun baban gibi uçurumun dibi olur?"  dediğinde Madra'dan en ufak bir tepki bekledi ama Madra'nın boş bakan gözlerinin karşısında tüm siniri beynine çıkmıştı. Dişlerini sıkarak Madra'yı saçından tuttuğu gibi uçurumun dibine götürüyordu ki arkasından bir ıslık sesi yükseldi. O anda Manuel arkasına bakmaya yeltenecekken sağ çalılıklardan çıkan gri kurt insandan oluşan yarım halkayı da geçerek Manuel'in kolunu dişlerinin arasına alıp bir tarafa savurdu. Madra'da saçlarını, acı içinde kurtarmayı başarsada taşlı yere düşmekten kurtulamadı. Manuel'i savuran Bradd'di. Ardından saniyeler içinde Simon ve Rona da dönüşerek Bradd'e saldırmak için dönüşen kurtlara giriştiler. İlgi dönüşen kurtlardayken Albert'ta dönüşmeyen kurt sürüsünden bir kaçını alt ederek Madra'ya ulaştı. Hızla koluna girerek "seni buradan götüreceğim" dediği an Madra kolunu tutarak "hayır!" arkadaşlarını göstererek "onlara yardım etmeden asla gitmem" dedi.  Albert "sen sağdan doğru koşarak uzaklaş ben onlara yardım ederim" diyerek alnını öptü ve ona uzaklaşmadan etraftaki insan görünümlü kurtlarla çatışmaya başladı. Madra hızlı nefes alıp verirken heyecanı üst safhadaydı. Bradd yerde yaralı uzanan Manuel'i koruyan iki kurdun ısırıklarına aldırmadan aralarından sıyrılmaya çalışıyordu. Simon ise Rona'yı öldürmeye çalışan kızılımsı kurdu ön sol bacağından ısırarak savurmuştu ve diğer üzerlerine gelen kurda doğru koşuyordu. Albert'ı ise bir kişi tutuyor bir kişi yumrukluyorken çevik bir şekilde kurtulup onu tutan kişinin boynunu kırmıştı.

KURT ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin