30. Bölüm

2K 165 31
                                    

       Yüzündeki sıcaklığı hissetti. Güzel ama ağrılı uykusundan uyandıran şey güneşin ışığıydı. Uzan zamandan sonra ilk kez kendini göstermişti yer yüzüne. Yatağından aşağıya sarkan kollarını ince yorganının içine aldı. Ansızın yanına bakındı. Derin bir iç çekerek onun yanında olmadığına sevinmişti. Gözlerini kırpıştırarak gökyüzüne çevirdi gözlerini. Kapının ani açılışıyla yerinde sıçrayarak doğruldu. Jacy iğrenç bakışlarla onu süzerken bu duruma sinirlenmişti. "Senin terbiyen yok sanırım" dedi çirkefçe. Kendine yakıştıramasada o kıza hiç acıması yoktu. "Kalk hadi! Burayı otel belledin." Madra gözlerini devirerek "kalksam ne olacak ki? Zaten bütün gün bu odadayım." dediğinde Jacy'nin yüzünde bilmiş bir sırıtış oluşmuştu. "Temizlik yapacaksın. Fazla örümcek ağları sardı etrafı." Madra hışımla yatağından kalkarak "ben kül kedisi değilim anladın mı?" Lakin dinlemeden odadan çıkmıştı Jacy. Gözlerini yumup sakinleşmeye çalışarak yatağına tekrardan girdi.

            Bradd umudunu kaybetmişti. Kıymetli toprakları ona karşı bir etki göstermiyordu. Ateş oluşuyordu ama su oluşmuyordu. Dengeyi sağlaması için ikiside gerekirdi. Çünkü büyünün uygulanacağı kişiyi yakıp kül edebilirdi. Öfkeyle elindeki kumu masaya fırlatıp başını öde doğru eğdi. Kendinin işe yaramaz olduğunu bile düşünmeye başlamıştı. Çünkü Madra olduğu gibi umudunu ona bağlamıştı. Aniden kapı açılınca önündeki ateşi bir hareketiyle söndürüp arkasını döndü. "Ben sana demedim mi kapıyı tıklatmadan girme diye?" Jacy bu tepkiyi beklemesede duvarın kenarında tuttuğu Madra'yı kolundan tutup çekti. Elindeki temizlik aletlerini fark edebilen Bradd neden buraya getirdiğini az çok anlayabiliyordu. "Burayı temizleyecek." Bradd cevap vermeden önüne döndüğünde arkasından kapının kapandığını duymuştu. Kulağına çalınan küfürle gülümseyerek arkasını döndü. "Bir insanın ağzına hiç mi küfür yakışmaz?" dediğinde Madra utanarak başka yerlere bakmaya başlamıştı.  Daha sonra masadaki kum tanelerini gördüğünde ellerindekileri sertçe yere bırakarak yanına seri adımlarla yaklaştı. "Başardın mı?" Sevinçle sorusunu sormuştu ama Bradd'in asık suratıyla  yüzü anında düştü. "Olmuyor". Madra altına çektiği sandalyeyle yanına oturdu. "Sen başarılı birisin Bradd, sadece gözünden kaçan bir şey olmalı." Genç adam iç çekerek ayağa kalktığında Madra umudunu fırtınanın soğuk ellerine yavaş yavaş bırakıyordu.
        Yaşamaya dair tek ışıkta ellerinden sıyrılıp gidiyordu. Gözleri kızarmış, hatta neredeyse ağlayacaktı. Ayağa dikilip ellerini masaya sürterek toprak tanelerini bir araya getirdi. Ağzından çıkan küçük iniltiyle elini kullanarak ağzını kapattı. Dirseğini masaya dayayacak şekilde eğildi. Gözlerini yumduğunda göz çevresinde oluşan göz yaşı sıkışarak akmaya başladı. Düşen ilk damla toprağa denk gelmişti. Ardından iki ve üçte. Gözlerini yumup ağzını elinden ayırmadan öylece sessiz ağlıyordu. Bradd bunu fark ederek ona doğru dönüp adım atacaktı ki birden duraksadı. Silik mavi yeşil ışıltılar Madra'nın önünden duvarlara yansırken neler olduğunu göremiyordu. O ışıklar biraz daha baskın halini alırken Madra göz kapakları kapalı olsada renk değişimini fark ederek gözlerini araladı. Bradd hızla arkasından önüne doğru ilerlediğinde gözleri fal taşı gibi büyümüştü. Madra hayretle iki adım geriledi. Bradd "bu nasıl olur?". Küçük su hortumunu andıran büyü gerçekleşmişti.

           Bradd hızla kum tanelerini iyice yayarak ateşe de yer açtı. Parmak uçlarını toprağa değdirip bir şeyler fısıldayarak ellerini havaya kaldırdı ve anında oluşan ateş hortumuyla Bradd'de zafer gülümsemesi oluştu. İki küçük hortum etrafında ahenkle dönerken Madra koşup kapıyı kilitlemişti. Tekrar hızla masanın başına geldiğinde Bradd bileğinden tutup "yaklaşma! Üstüne sıçrarlar" dedi. Madra başını sallayarak "hadi yap şunu". Bradd Madra'ya masumca bakarak bundan emin olup olmadığını düşünmeye başladı. "Madra bundan emin misin? Şahsen ben değilim. Bu enerji içine girdiğinde seni külede çevirir, içinden taşıp boğadabilir." Madra dışarıya bakarak derin bir iç çekti. Biliyordu onda yan etki olacağını ama bu onun dünyadan tek kurtuluşuydu. İçinden gelen gülümsemeyle Bradd'de döndü. "Sen benim için değerlisin." Genç adam kaşlarını çatarak "bu bir veda mı?" Madra'nın gülümsemesi iyice yüzüne yayıldığında "pak sayılmaz." Bradd ortamı yumuşatmaya çalışarak sinsice  gülümsedi.  "Peki Albert hakkında düşünceni alabilir miyim?". Sadece iç çekerek gülsedi Madra. Belki ileride... Hayır hayır olamayacak kadar imkansızlardı. Son dakikalarında bunu ondan saklamanın saçma olduğunu düşünerek "belki" derin bir iç çekerek yüzünü hafifçe buruşturdu. "Yok yok, asla olamazdık" diyerek Saçını kulağının ardına itti. Bradd bu itirafı duyacağını hiç düşünmemişti. Gerçektende bu kadar mı umutsuzdu bu büyü onun için? Madra'nın hadi anlamındaki işaretiyle avuç içleri toprağa gelecek şekilde kollarını masaya doğru uzattı. Ağzında mırıldandığı cümlelerle ateş ve saf su birbirinin etrafında dönmeye başlamışlardı. Dönme hızları yavaşça artarken etraftaki bir kaç kağıtta uçuşuyordu. Okuğu büyünün cümlelerinin anlamı iyice yoğunlaşırken ateş ve su masadan havaya doğru ilerlemeye başladı. Bradd'in de iki avucu onları takip ediyordu. Belli bir mesafede olduklarında iyice büyümüşlerdi. Etraftaki bir kaç eşyadan daha fazla şeyler sürüklemeye başladıklarında Madra korkuyla nefes alıp veriyordu. Bradd'in yönlendirilmeleriyle Madra'nın önüne geldiklerinde artık birbirlerine karışmaya başlamışlardı. Ateş ve suyun ironik birleşmesiyle oluşan görüntü insanın sonsuza dek hatırlayacağı türdendi. Tamamen birleştiklerinde Bradd elleriyle uzaktan Madra'ya doğru ittirmeye başlamış. Madra istemsizce başının arkaya doğru eğildiğini fark etsede engelleyemiyordu. Bedeni hissizleştiğinde gözledi yavaşça kapanmaya başlamıştı. Artık olanlardan bihaber olsada ayakta duruyordu. Madra'nın ruhuyla birleşen ateş ve su, Bradd'i tedirgin etsede durdurmamıştı. Tamamiyle bütünlük sağlayan üçlü yavaşça Madra'nın ağzındaki aralıktan girdiğinde genç kızın bedeni yere sertçe yığılmıştı. Bradd hızla koşarak Madra'nın başını ellerinin arasına alarak kendine yasladı. Yanaklarına küçük tokatlar atan Bradd "Madra! Madra! Hayır!" diyerek seslenirken gözlerinin buğulaştığına lanetler okuyordu. Yanağını burnunun dibine getirerek nefesini hissetmeye çalıştı ama tek bir sıcak hava bile yoktu. Bradd iyice telaşlanarak Madra'nın bedenini sertçe sarsmaya başladı. Dişlerinin arasından "Madra hayır! Yapma bunu bana." derken akan göz yaşlarını umursamıyordu bile. Sessizce ağlamaya başladığında genç kıza sımsıkı sarılarak en büyük hüzünü bedenine yavaşça yükleniyordu. Bradd ona çok fazla değer verdiğini belkide kaybedince anlamaya başlıyordu. Gözlerini silerken ağlamasına ara vermeden onu yere bıraktı. Alnını genç kızın bedenine koyarak elini tuttu. "Ben ne yaptım!" Mırıldanışını kendi bile duyamıyordu. "Hiç bir şey." Bradd ağlamaya sessizce devam ederken "nasıl hiç bir şey? Mahvettim." dediğinde aniden duraksamıştı.
               Başını havaya kaldırdığında Madra'nın acıdan buruşmuş yüzüne bakarken hızla doğrultup sarılmıştı. Arkasından ona belli etmeden gözlerini koluna silerek "ama sen nefes almıyordun." diyerek tekrar ondan ayrıldı. Madra acıylada olsa gülümseyerek "bana ne kadar değer verdiğini görmek için yaptım" dediğinde Bradd, kaşları çatık ve sabitlenmiş bir şekilde Madra'ya bakakaldı. Madra kıkırdayarak "tamam tamam şaka yaptım. Gerçektende bana ne oldu bilmiyorum. Sadece canım çok yanıyor." Bradd sinirlenerek ayağa kalkarak "komik değil" dediğinde sesi kalın çıkmıştı. Madra hızla durumu toparlarcasına ayağa kalkıp koluna sarıldı. "Gen olarak kardeşim yok ama kardeşlik köşesine geçebileceğin kadar değer veriyorum sana." dediğinde Bradd gözlerini devirdi ve kolundan onu ayırıp "uzak dur kolumdan küçük abla!" dedi imayla. Madra kahkaha atarak ona sevgiyle baktı.

KURT ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin