Gökalp in Gözünden
Sinirle benim suratıma tokat atan Tuana nın arkasından bakakaldım. Tamam ona karşı bir aşağılanma olmuştu ama iki dakika sabretse aslında bu soğuk tipli kadınla onun için konuştuğumu anlıycaktı. Onun öyle sinirlenip gitmesi benim kalbime bir bıçak saplanmasına sebep olmuştu. Yanımdaki Canada ülkesinin ajan sahibini umursamadan hızlı adımlarla Alperen nin yanına doğru yürüdüm.
Alperenin oldukça şaşkın ve bir o kadarda sinirli olduğu oldukça ortadaydı. "Tres o nereye gitti?" diyebildim paramparça olan kalbimin sesinin arasından. Alperen biran duraksadı. Ardından tek kelime etmeden eline kendi tasarladığı telefonu aldı ve bana doğru uzattı. "Bilmiyorum ama Tres ne kadar istemesede arabalarına acil durumlar için takip cihazı koydum. Sen biran önce arabana bin ben sana koordinatları atıcam. Bende hemen arkandan geliyor olcam."
Hızla arabama bindim. Hiç düşünmeden arabayı çalıştırdım ve bir elimlede telefondan koordinatları takip etmeye başladım. İlk defa hızlı giden bir arabam olmadığı için oldukça sinirlenmiştim. Kendime hızlı giden bir arabaya sahip olma şansım varken bu yavaş arabayı kullandığım için oldukça kızmıştım. Koordinatları takip etsem de hızına zar zor yetişebiliyordum. Koordinatların ıssız bir yere gittiğini gördüğümde Alperen i aradım.
"Alperen bu koordinatların doğru olduğuna emin misin?" Alperen ise oldukça emin bir şekilde "Koordinatlar doğru ve ne yapmaya çalışıyosa iyi bir şey olmadığı kesin gitti yere sadece sinirliyse ya da mutluysa gider. Mutlu olmadığına eminim.."
Telefonu kapadım ve olabildiğince hızlı bir şekilde koordinatlardaki yere gitmeye başladım. Burası belli bir noktadan sonra toprak yolla devam eden oldukça büyük bir araziydi. Özel mülk olduğu oldukça açıktı.
Tuana nın arabasını gördüğümde hemen yanına arabayı çektim ve Tuana yı aramaya başladım. Alperen henüz gelememişti. Araba büyük bir gölün kenarına park edilmiş olarak bırakılmıştı. Ama Tuana etrafta yoktu. Hemen etrafıma bakmaya başladım. Yağan yağmurdan etrafı zor görüyordum. Yaklaşık 200 metre uzaklıkta gölün üzerine doğru uzanan bir iskele ve üzerinde oturan Tuana yı görmemle adımlarımı hızlandırarak ona doğru koşar adım gitmeye başladım.
İskeleye ulaşmama az kaldığında Tuana iskeleye geriye doğru kendini bıraktı. Ona seslenmeye başladım. "Tuana Tuana.." Ama gördüğüm manzara karşısında sanki kanım vücudumdan geri çekildi. Bileklerinde derin iki kesik ve yağan yağmurla akan kırmızı kanı.. Baygın bedenini kollarımın arasına aldım. Hızla arabaya doğru koşmaya başladım. Bu sırada ona seslensemde hiçbir tepki vermiyordu.
Alperen kucağımda bileklerinden kanlar süzülen Tuana yı görmesiyle dondu kaldı. "Alperen öyle durma en hızlı Tuana nın arabası hemen bin ben arabayı kullanıcam. Onu biran önce hastaneye götürmemiz lazım." Başıyla onayladı ve hemen Tuana nın arabasına arkaya Tuana yı yatırdık. Alperen de arkaya geçti ve bileklerini gömleğinden yırttığı kumaşlarla tampon yapmaya başladı.
Hayatımda ilk defa hızlı sürmek için elimden geleni yapıyordum. Alperen Tuana nın özel doktorunu aradı ve haber verdi. En yakındaki hastanede onlarla buluşucaktık. Gaza bastıkça içinden bişeyler kayıp gidiyordu. Her geçen dakika hatta her geçen saniye Tuana yı kaybetme korkusuyla kalbim binlerce parçaya bölünüyordu.
Hastaneye vardığımızda hızla arka kapıyı açtım ve kan kaybetmekten yüzü kireç gibi olan melek yüzlümü kucağıma aldım. Hemen ameliyathane bölümünde Tuana nın özel doktorları bizi bekliyorlardı. Sonrası ise bikaç saatlik boşluk..
Ona bişey olursa asla kendimi affetmem düşünceleriyle kendimi yemiş bitirmiştim. Babamda haberi alır almaz hastaneye gelmişti. Deli gibi hastane koridorunda volta atarak sakinleşmeye çalışıyordum. Ama nafile onun o bembeyaz yüzü kesik bilekleri gözümün önünden gitmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN (Askıda)
ActionMerkezin en iyi ajanı olmak nasıl mı? Sanırım bu karışık hangi gözlüğümü takıp baktığıma göre değişir. Ama bildiğim bişey varsa yaşadıklarım beni savaşçı yaptı. Ben bir savaşçıysam intikamımı alıcam. Ama herkesin unuttuğu birşey var intikam aceleye...