Mesajı okumamla birlikte kalbimin teklemesi bir oldu.
Gönderen:Gizli Numara
Oyun başlasın ;)Tam herşeyi yoluna koydum derken tarih yeniden kendini tekrarlamaktan başka bir işe yaramıyordu. Ama unuttuğumuz bir şey vardı. Tarih ASLA kendini tekrarlamazdı.
"Kötü bir haber mi aldın Tres rengin soldu."
Gökalp in sesiyle durumu toparlamak için beynimin her nöronunu ayrı ayrı zorladım. O an aklıma gelen ilk fikri devreye koydum. Düşünücek tartıcak zamanım yoktu. Hemen ellerimi ağzıma getirdim ve kusucak gibi yaparak kendimi banyoya kilitledim. Başak ve Gökalp kapıyı ısrarla tıklasalarda onlara midemin kötü olduğunu ve yalnız kalmak istediğimi söyledim. Tamam yeterince iyi bir numara değildi ama aklıma gelen ilki buydu.
Gelen mesaja baktım. Mesaj Göksel den başka kimse değildi. Demek ki telefon numaramı beynine kazımıştı. Hemen numarayı aradım. Ama o salak kadının sesi çıktı. Aradığım numara kullanım dışı! O zaman bende bana ulaşmasını engellemeliydim. Telefonumu tamamen kapatıp o son teknoloji harikası çok sevdiğim telefonumu klozete atıp üzerine sifonu çektim.
Gökalp "Tres iyi misin Başak la endişelenmeye başladık." Dediğinde hala kapıda beklediklerini farkettim. Lavaboda yüzümü yıkadıktan sonra son kez aynada kendime baktım. Yüzümde anlam veremediğim bir hüzün çökmüştü. Tamam sakindim. Sakinim. Sakin kalmalıyım. SAKİN.
Kapıyı açtığımda iki çift endişeli göz bana bakıyordu. Onları üzmeye hakkım yoktu. Derin bir nefes aldım. "Sanırım biraz üşütmüşüm bi özel doktoruma görünsem iyi olucak. Sen başağı evine bırakırsın di mi?" Gökalp başıyla onayladı. Ama gözlerindeki endişeyi hala saklayamıyordu. "Bana mutlaka haber ver ben götüriyim diycem ama izin vermiyceğini bildiğim için bişey demiyorum." Bende hafif bir tebessüm ettim.
Arabama bindiğimde kendimi tamamiyle özgür hissediyordum. Arabamı çalıştırdım ve her zaman ki gibi oksijenim gaz pedalım oldu. Son hız merkeze gitmeye başladım. Merkeze geldiğimde Alperen ve Leyla yarın tam gaz devam edeceğim görevleri planlıyorlardı.
Beni gördüklerin de ikiside şaşırdı. Üstelik gecenin bu saatinde beni beklemedikleri açıkça ortadaydı. Bende tüm motivasyonumu engelliycek şeyleri ortadan kaldırmaya niyetliydim.
"Şimdi beni merkezde yalnız bırakın benim işlerim var siz kendi işinizi yarın sabah gelip halledersiniz. Şimdi beni sorgulamadan çıkın dışarı!" Sesim oldukça otoriter ve emir verici çıkmıştı. Ama elimde değildi böyle yapmazsam bu iki can yoldaşım beni asla yalnız bırakmazlardı.
Bişey demek isteselerde istikrarlı halimden çekinip merkezi bana bıraktılar. Bende ilk iş olarak sabaha kadar ayakta durmak için küçük mutfağımıza girdim. Kendime filtre kahve yaptım en sertinden. Yoksa göz kapaklarım kepenklerini indirebilirdi.
İşte şimdi Tres in en ters yüzüyle karşılaşıcaklardı. Bilgisayarın başına geçtim ve Alperenin Ahmet in ölümüyle ilgili yaptığı araştırmaları inceledim. Gözlerinden kaçan bir detayı gördüm. Bunu fark etmemeleri için kör olmaları gerekirdi. Ya da ben çok dikkatliydim. Ahmet in öldüğü yerde lastik izleri yoktu. Bu kesinlikle orda öldürülmediğinin kanıtıydı. Yani birisi kaza süsü verip onu öylece orada bırakmış. Az çok herkesin şüphe ettiği bir konuydu. Ama Ahmet öldüğü için yeterli çalışma gösterilmemişti. Benim adım Tres se bende bu işin ucunu bırakmıycaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN (Askıda)
AçãoMerkezin en iyi ajanı olmak nasıl mı? Sanırım bu karışık hangi gözlüğümü takıp baktığıma göre değişir. Ama bildiğim bişey varsa yaşadıklarım beni savaşçı yaptı. Ben bir savaşçıysam intikamımı alıcam. Ama herkesin unuttuğu birşey var intikam aceleye...