26.Bölüm

4.1K 201 5
                                    

İlk defa birlikte uyumuştuk ve ben sabah onu yatakta yalnız bırakmıştım. Bu durumdan hiç memnun olmasam da Mehmet beyle ihale anlaşması için en güvenli zaman buydu. Merkeze gittiğimde ofisime çıktım. Mehmet bey beni kendi odamda bekliyordu. Yanında da oldukça göz alıcı bir kız vardı. Esmer güzeli bir kız benim odaya girmemle kız ofisi terk etti.

Mehmet beyde benim aklımdan geçenleri anlamış olmalı ki direk açıklamasını yaptı. "Merak etme ihale işinden haberi yok sadece sen ve ben ikimizin arasında gizli kalıcak." Bende başımla onaylayıp memnun olduğumu belli eden gülümsememi yüzüme yapıştırdım. "Anlaşıldı patron o zaman şu işi bitirelim."

"Hadi bitirelim yeni patron." Demesiyle kimizde küçük çocuklar gibi masum masum gülmeye başlamıştık.

Gerekli yasal işlemleri yaptığımızda geriye sadece bir hafta sonrası için geriye kalan %40 lık kısmın %30 unuda alarak toplamda %90 lık hak sahibi olmam kalmıştı. Fakat %30 luk bölüm için yeni bir mali kaynak bulmalıydım. Tüm birikimimin tamamını bu işe harcamak bana göre değildi. Bu konu hakkında farklı planlarım vardı.

Anlaşmamız bittiğinde Mehmet beyle formalite gereği el sıkıştık. Mehmet bey hisselerini bana sattığı için oldukça memnun gözüküyordu. Ben odadan çıkmadan önce tek bir cümle söyledi. "Lütfen Gökalp bu konuyu öğrenmesin." Başımla onaylayıp tebessüm ettikten sonra son hız arabama bindim ve evime doğru yol aldım.

Eve geldiğimde masada kahvaltı yapan o yakışıklıyı görmemle içime güneş doğmuştu. Gökalp çatalındaki zeytini ağzına attı ve bana döndü. Sanırım güneş erken doğmuştu bulutlar hızla gelmeye başlamıştı. Gökalp bakışının ardından tek kelime etmeden kahvaltısını yapmaya devam etti.

Onu sabah yalnız bırakmanın verdiği ızdırapla dilim damağım kurumuştu. Söylemek anlatmak istediğim çok şey vardı ama kelimeler ağzımın içine hapsolmuştu. Göğsüm sıkışmıştı. Nefes alıp vermek benim için işkenceye dönmüştü.Şuan mantıklı bir açıklama yapmazsam Gökalp bu duruma bozulucaktı. Fakat mantıklı bir açıklamam yoktu.

Üzerimdeki çantamla ceketimi kanepeye koyup Gökalp in tam karşısına oturdum. Yine aynı şey olmuştu. Herşey harikayken yine iki yabancı gibi olmuştuk. Tek kelime etmedi bende bir açıklama yapamadım. Bu durumu düzeltmenin tek bir yolu vardı. Derin bir iç çekişin ardından konuya direk olarak daldım.

"Gökalp biz ne zaman nişan yapcaz?" Gökalp yudumladığı çayı neredeyse dışarıya püskürtücekti. Öksürmeye başladı. Sakince öksürüğünün geçmesini bekledim. Birkaç dakika sonra ancak kendine gelebilmişti. Öksürmekten kan kırmızısına dönen gözlerle bana baktı. "Sen ciddi misin?" dediğinde dudaklarım küçük bir kız çocuğunun istediği oyuncak alınmadığındaki hali gibi olmuştu aşağıya doğru bükülmüş mutsuz iki dudak.

Gökalp sanki öncesinde olanları unutmuş gibiydi. Konuşmasına devam etti. "Suratını asma Tres im ben sadece okulun bitmesini istediğin için bu konuyu açmamıştım. Sen istediğin zaman en güzel şekilde yaparız."

Dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı. "O zaman bu konuyu bir ara konuşalım" dedim. O sırada Gökalp in kendi için aldığı yeni telefonu çaldı. Telefondaki konuşmalara ister istemez kulak misafiri oldum.

Efendim?

.......

Kiminle görüşüyorum?

AJAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin