25.Bölüm

3.9K 223 5
                                    

"Bil bakalım ben kimin başının belasıyım." Sesi duymamla kimin aradığını tahmin etmem zor olmamıştı. Arayan Göksel den başkası değildi. Gökalp in olduğu tarafa döndüğümde yüzüme bakıyordu. Büyük ihtimal dudak okuması yaparak ne konuştuğumu anlamaya çalışıyordu. Kendimden emin bir sesle yüz ifademi mutlu yaparak telefondaki sese karşılık verdim. "Benim." Telefondaki ses kahkaha atınca bozulsamda yüzümdeki gülümseyi arttırdım. Gökalp in benim Göksel le konuştuğumu anlamasını istemiyordum. Göksel konuşmasını sürdürdü. "Beni yakalamaktan vaz mı geçtin küçük hanım." İşte bu sorusu üstüne okkalı bir küfür savurmak istedim. Ama bunu yapamadım. "Tamam canım ben seni müsait olduğumda ararım." dedim ve telefonu suratına kapattım.

İntikam almak istiyorsam oyunu bozmaman gerekiyordu. Telefonu kapadıktan hemen sonra mesaj atıyormuş gibi yaparak numarayı geri aradım ama kullanım dışı diyen kadın sesi duyuldu. Tam tahmin ettiğim gibi izini sürmemden korkuyordu. Oysaki yerini bildiğimden habersizdi...

Gökalp ve başağın yanına döndüğümde Başak bizim konuşmamız için bir bahane bulup yanımızdan uzaklaştı. "Gökalp yüzük arabamdaki çantanın içinde dün operasyona gittiğim için çıkarmak zorunda kaldım sonrası tamamen dalgınlığımdan kaynaklı." Gökalp ellerini saçlarına geçirip dağıttı. Sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. "Yüzük tamam anlıyorum görev sırasında takamazsın ama başakla derste yaptığınız hiç hoş değildi. Benim bu okulda bir itibarım var lütfen bunu düşünüp hareket etmeye çalış." Söylediklerini zihnimden geçirdim. Haklıydı her zaman ki gibi haklıydı. Ben asla onun kadar olgun olamıyacağımı işte o zaman farketmiştim. Verdiği tepki sadece bugün olanlarla alakalı değildi hala konuşamadığımız ihale yüzünden de gerilmişti. Belkide ihaleye olan öfkesini başka şeyler de tetikliyordu.

"Haklısın ben gerçekten özür dilerim sadece Başak benim ekibime katıldı dün gece ilk günüydü ve neredeyse beni öldürücek hatalar yaptı." Dememle birlikte Gökalp in gözlerinde ki kıvılcımı gördüm karanlığı gördüm belki de onu ilk defa bu şekilde gördüm. "Ben sensiz nefes alamazken sen son nefesini vermek için resmen can atıyorsun seni görmek için büyük bir çaba sarf etmem gerekiyor ama bu sadece bana özgü bir durum herkes seni istediği zaman görüyor konuşuyor vakit geçiriyor ama iş Gökalp e gelince boşver beklesin köşede haber almasa bile olur. Bana şunu söyler misin ben senin hayatında ne ifade ediyorum Tress?"

Gökalp in siniri içimde bir ürperti uyandırmıştı. Kendimi bir tepede sert rüzgara karşı durmaya çalışan bir uçurtma gibi hissediyordum. Heran ipim kopabilir veya yırtılabilirmişim gibi. Ama ben ipimi kopmayacak kadar bencil biri olmalıydım ki yırtıldım. Yüzüm kıpkırmızı bir hal aldı ve gözlerim taşmayı bekleyen göl oldu. Ağlamamak için resmen kendimi zorluyordum. Söyledikleri doğruydu ve belkide birinin bunları yüzüme söylemesi ağır gelmişti. O sırada Gökalp in bana verdiği telefon ısrarla çalmaya başladı. Gökalp karşısında dolu gözlerle durmamdan dolayı üzüntülüydü ama beni teselli edicek tek bir harekette bile bulunmadı. Belkide bana dersimi vermek istedi. Ve lanet olası telefon hala açmam için büyük bir ısrarla çalmaya devam ediyordu. Sinirle cebimden telefonu çıkardım ve ekrana baktım arayan Balım yazısını görmemle birlikte sinirlerim tepeme gelmişti bile.

Hızla telefonu Gökalp e uzattım. Elimden telefonu aldığında "Peki ben senin hayatında ne ifade ediyorum!?" dedim. Hızla sınıfa girip çantamı kaptığım gibi arabama koştum. Gözyaşlarım sel olmuş yüzümden akarken tek düşündüğüm ne kadar bencil olduğumdu. Onsuz nefes alamıyor ama onunla vakit geçiremiycek kadar bencildim. Gökalple olanlar son zamanlarda olanlar herşey üst üste gelmişti.

AJAN (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin