"Tatil deyince benim aklıma sıcak yerler geliyor ama nedense biz Alaska uçağındayız.. Bana ne zaman açıklama yapıcaksın Tres?" diye huysuzlanan Gökalp e biraz daha sokuldum. Kokusunu zihnime kazımak istercesine içime çektim. Alaskaya gidiyor olmamıza biraz bozulsada beni sinirlendirmemek için çok fazla birşey demiyordu. Ama gidiceğimiz yerin harika ötesi olduğunda habersizdi.
Uçaktan indiğimizde önceden ayarladığım kiralık aracı getirmişlerdi. Birlikte büyük cipe binip benim gizli bahçeme doğru yola koyulduk. Orayı gizli bahçe dememin nedeni ise ilk maaşımla aldığım yer olmasıydı. Mehmet babam ve ailem dışında burayı kimse bilmiyordu. Tabii artık burayı bilen Mehmet babam ve Gökalp ten başka kimse yoktu. Arabadayken Gökalp le hiç konuşmadık. Ben arabayı sürerken o başını cama dayamış hayran hayran beni süzüyordu.
Yavaşça arabayı durdurdum. "Geldik." dediğimde ikimizde arabadan indik. Karşımda duran küçücük ev tamda bıraktığım gibiydi. Arkasındaki ufak donmuş göl, evin çatısındaki karlar hatta ve hatta ince ince yağan kar o zamanki gibi yağıyordu. Gözümden bir yaş süzüldüğünde Gökalp gelip bana sarıldı. Ağladığımı görmesini istemediğim için elimle yaşı sildim.
"Aynı bıraktığım gibi. Rüya gibi." Gülümseyerek Gökalp e döndüğümde oda bana gülümsüyordu. Yavaşça beni kendine çekip saçıma ufak bir öpücük bıraktı. "Hadi sen üşütmeden kapıyı aç ben bavulları getiriyorum." dediğinde başımla onu onaylayıp kapıyı açmak üzere gittim. İçeri girdiğimde ilk iş eski sobayı yakmak için hazırlamaya başlamak oldu. Gökalp ellerinde bavulla içeri girdiğinde önü açık monttan bile modelleri aratmayan vücut hatları belli oluyordu. Onun bu halini görünce iç geçirdim. Ona sahip olduğum için şanslıydım. Ama hastalığımı ondan saklayarak bencillik yaptığımında farkındaydım. Tek istediğim biran önce iyileşip artık bişeyler saklamamaktı.
Gökalp in sesiyle irkildim. "Hadi Sen çekil ben sobayı yakarım. Yiyecek bişeyler var mı?" Gülümseyerek mutfağa doğru ilerledim. Yiyecek bişeyler bırakmadığımı bildiğim için bavulumdan yanımda getirdiğim birkaç parça dondurulmuş gıdayı yıllardır çalışmayan buzdolabına koyup fişini taktım. Mikrodalga fırınında fişini takıp içine getirdiğim dondurulmuş gıdalardan koydum.
Koyduğum gıdalar ısınırken bu ufacık eve en son ailem ölmeden önce geldiğim aklıma geldi. İçimde bir burukluk olsa da Gökalp e bakınca içimi bir ferahlık dalgası sardı. Gökalp sobayı yakmaya çalışırken bende üst kata çıkıp üzerimi değiştirdim. Rahat ve kalın ev kıyafetlerimle aşağıya indiğimde Gökalp sobayı yakmıştı.
"Hadi sende üzerini değiştir birşeyler yiyelim." dedim. Gökalp üzerini değiştirirken bende ısınan yiyecekleri tabaklara yerleştirdim. Ardından sobanın üzerine ısınması için su koydum. Gökalp aşağı indiğinde birlikte çift kişilik kanepeye oturup tabakları kucağımıza aldık. Yemek yerken Gökalp bana ev hakkında sorular soruyordu.
"Bu evi nasıl buldun? Yani almak için?"
"Baban beni bir iş gezisinde yanında getirmişti. O zaman çok küçüktüm. Sıkıldığım için onu otel odasında beklemek yerine keşif gezisine çıktım. Sonra burayı gördüm ve aşık oldum diyebilirim. Satılıktı ve kimse bu ıssız yerde ev satın alcak kadar deli değil."
İkimizde gülüyorduk. Burası gerçektende ıssız terk edilmiş bir kasaba gibi bir yerdi. Benim gizli bahçemdi.
"Peki evde ki herşey çok eski neden değiştirmedin baksana bir televizyon bile yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN (Askıda)
AksiyonMerkezin en iyi ajanı olmak nasıl mı? Sanırım bu karışık hangi gözlüğümü takıp baktığıma göre değişir. Ama bildiğim bişey varsa yaşadıklarım beni savaşçı yaptı. Ben bir savaşçıysam intikamımı alıcam. Ama herkesin unuttuğu birşey var intikam aceleye...