#SIRA SANA GELMİŞTİ.

126 30 1
                                    

Multi: Anka'nın görebildiği katil.

Dün; toplu olarak yemeğe çıkmıştık. Orada yemek kavgası yapmadan kovulmadık tabii ki. Daha sonra bara gidip kafa dağıttık. Benim için bugüne harika bir moral olmuştu. Ama şimdi geçmişle tekrar yüzleşme günümdü. Ölen abim Agha'nın mezarına gidecektim, telefonumu kapatıp O'na dua edecektim. Gece de oralarda olan ağaç evde sabahlayacaktım. Böyle davranmamın 3.yılıydı. Ve bu yıl içim daha az acıyordu çünkü bu yıl daha çok ölmediğine inandırmıştım kendimi. Özel numaradan arayıp sesimi dinliyordu biliyordum. O, benim abimdi ve ben ölmediğine tüm kalbimle inanıyordum. Tahminime göre de bu işte babamın parmağı vardı.

Sabah yine normal bir güne uyanıyormuş gibi uyandım. Duşumu aldım, kıyafetlerimi giyindim. Çantama ihtiyaçlarımı koyup yola çıktım. Şoför beni bıraktıktan sonra geri gitti. Ve ben yine mezarlıkta tek başıma kalmıştım. Abimle tek olmak tabii ki benim için çok iyiydi ama ailemin de gelmesi gerekmez miydi, her ne kadar gerçekte ölü olmadığını bilsemde.

Ölü olmadığı halde neden mezarlığa gidiyorsun diye soruyordu kızlar. Eğer gelmezsem gocunur diye korkuyorum. Sonuçta O'nun ölmediğini bildiğimden haberi yok. Eğer ölüsüne gitmezsem bana küser diye korkuyordum işte.

Mezarının başına gelince duraksadım, birazdan içi boş olan mezara dua edecektim. Altında kimsenin olmadığı, kimsenin yorganı olmadığı o toprağa el sürecektim. Sanki abimin cansız bedeni orada yatıyormuş gibi ağlayacaktım.

Ellerimi açtım, bildiğim birkaç duayı okuyup burada yatan herkese gönderdim. Mezarın taşına oturup güzel günlerimizi hatırladım abimle, Agha'yla. İsminin herkese ne kadar garip geldiğini bildiği halde anlamıyla gurur duyardı hep. Annemi tebrik ederdi bu konuda, ne güzel isim seçmişsin sen oğluna diye.

Okulda bana bulaşan erkeklere günlerini gösterirdi hep.

Liseye yeni başlamıştı o yıl. Artık delikanlı olduğunu düşünür, herkese harika davranırdı. Sanırsın iş adamı diye dalga geçerdim bende hep. O da güler geçerdi, sanki bir şey varmış gibi.

Gözümden gelen yaşı sildiğimde öldüğü, aslında ölmediği, günü hatırladım. Canım pasta çekmişti ama üşendiğimden gitmemiştim, abime yalvardım yakardım markete gönderdim. Ben yatağımda yatarken annemin feryat eden çığlığını duydum. Yukarı salona koştuğumda yardımcımız bile ağlıyordu. Babam annemi sakinleştirmeye çalışıyor, annemse kurtulmaya çalışarak ağlamaya devam ediyordu. Gözlerim dolmuştu istemeden. Babamsa tepkisiz duruyordu. İşte tam da orada şüphelendim bir şeyler olduğuna. Oğluna çok düşkündü O, çok severdi ama o gün bir damla göz yaşı döktüğünü hatırlamıyorum. Annem bağırdı tekrar abine araba çarpmış, ölmüş. dedi. Donakaldım o sıra. Yanaklarımda ki yaşı hissetmemiştim ilk başta. Bacaklarım kayboldu sanki üstünde durabileceğim şeyler yoktu. Düştüm birden dizlerimin üzerine. Gözlerim karardı. Abimdi o benim. Canımdı, kanımdı. Ama ölmüştü. Ölüm böyle bir şeydi sanırım. Bir anda olan, ama anlık olmayan.

O günümüzü ful hastanede geçirmiştik. Cesedi göstermediler. Girmek istedim, çığlık attım, hatta birkaçını dövdüm ama nafileydi, yaşın tutmuyor deyip almadılar beni içeriye. Annemle babam morgdan çıkınca annem sakinleşmişti sanki. Bir umutla kalktım ayağa O değilmiş demesini bekledim. Bana baktı, gözlerimin tam içine, hüzünle, acıyla, hayal kırıklığıyla. Dondum tekrar. Abimin öldüğü bir tokat gibi çarptı tekrar yüzüme.

Ertesi gün defnedince cesedi eve döndük. Ama ebeveynlerim sanki hiçbir şey olmamış gibi devam ettiler hayatlarına. Durdum sadece, baktım, imrendim onlara. Bir insan nasıl olurda kendi canını kaybettiğine üzülmez diye merak ettim, yıllarca. Günler geçtikçe alıştım acıya, abim olsaydı böyle istemezdi beni dedim, toparladım kendimi. İçime attım tüm acımı. Dindirmedim ama saklayabildim.

" Abi." dedim, mezara bakarak. " Bu yıl pek bir şey olmadı. Ben yine seni özledim. Hemde çok özledim ama yine kimseye söylemedim tabii. İçime attım, sakladım. Acımalarını istemedim bana. Bu yıl hayatıma biri girdi abi. Bilmem belki kızarsın sen ama biraz mecburiyetten girdi yani. Hamra üzülmesin diye kabul etmek zorunda kaldım. Senin de dediğin gibi etrafımdakiler mutluysa mutlu oluyorum. Bende öyle oldum, senden sonra. Baktım ki ben artık mutlu olamicam bari etrafımdakiler mutlu olsun dedim ve elimden geldiğini yaptım. Haa sanma ki gerekenlere gününü göstermedim, bana bulaşanlara hiç korkmadan bulaştım. Bazen kendimin, bazense başkalarının kahramanı oldum, senin gibi. Bu arada hayatıma girenin adı Barlas. Şu benim hayalimde aşık olduğum çocuğun ismiyle aynı. Bu yüzden biraz zaafım var O'na karşı. Aşık olduğumu sanmıyorum ama sanırım biraz hoşlanıyorum. Çünkü bana öyle güzel davranıyor ki abi, beni kıskanıyor, benimle uğraşıyor, yanımda oluyor. Hatta ne biliyor musun, beni mutlu ediyor. Senden sonra, kızlardan başka ilk defa gerçekten güldüm O'nun yanında, gerçekten samimi oldum yanii. Öyle işte. Başıma bazen bela olsa da, olsun. İyi birisi. Bunu biliyorum. "

Her yıl yaptığım gibi topraktan bir avuç alıp poşetin içine koydum. Mezar taşını öpüp göz yaşlarımı sildim ve ağaç eve doğru ilerledim. Merdivenden tırmanıp anahtarla girdiğim ağaç ev abimin fotoğraflarıyla doluydu. O'nun eşyalarının hepsini buraya getirmiştim çünkü O'da burayı çok severdi.

Ağlamaktan şişen gözlerimi dinlendirmek amaçlı koltuğa uzandım. Koskoca 3 yıl geçmişti aradan. Sanki hâlâ şu kapıdan girip naber karşiim diyeceğini hissediyordum. O ölmemişti, emindim. Yani ölmemeliydi. Ölseydi hissederdim sonuçta O benim abimdi.

Ertesi gün eve her ne kadar dönmek istemesemde mecbur döneceğimden aşağıya inip ağaç evin merdivenlerinin önünde şoförü beklemeye başladım. Birazcık geç kalmıştı. Rüzgar esiyordu, uğultudan başka bir şey duyulmuyordu yani.

Birden ağzımda bir el hissedince çırpınmaya başladım. Elleri tanıdık değildi ve benim ödüm kopuyordu. Birkaç harekete denedim ama hepsine karşılık vererek beni etkisiz hale getirdi. Karnımda hissettiğim acıyla elimi oraya yerleştirdim. Akan kandan dolayı miğdem bulanmıştı, canım acıyordu ve gözlerim kararıyordu. Yere düştüğümde görebildiğim tek şey siyah kısa etek, siyah uzun çorap ve elinde ki kanlı ekmek bıçağıydı. Göz kapaklarım daha fazla açılamazken birkaç kelime ilişti kulağıma

" Sıra sana gelmişti."

Iskalama AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin