40.Bölüm-Kavuşma

3.1K 162 39
                                    

Zeynep'ten...
  Kerem'in haberini aldıktan sonra aceleyle bavulumu toplayarak havalimanına gittim. Burada değil bir dakika, bir saniye bile kalamazdım. Onu görmeden ne kalbim, ne de beynim huzura erişebilirdi. Onun iyi olduğunu görerek, mutlu olmam lazımdı. Belki daha sonra geri gelirdim fakat Kerem'i görmem lazımdı.

  Uçağın kalkış anonsu yapıldığında hızla uçağa doğru gittim. Geleceğimden kimsenin haberi yoktu. Ne Yağmur, ne de Melis bunu biliyordu. Onlara söylemedim ya da aileme. Önce İstanbul'a gitmeliydim. Daha sonra düşünebilirdim. Uçakta kulaklığımı takarak duygusal bir müzik açtım. Bana Kerem'i hatırlatan bir parça. Gözlerimden yaşlar süzülüreken ona en ufak zarar gelmesi bile canımı parçalamaya yetecek biçimdeydi.

~~~
  Uzun bir yolculuğun ardından uçak İstanbul'a iniş yaptı. Aceleyle bavulumu alarak bir taksiye atladım. Saat akşamın 8:30'ydu. Hava kararmıştı ve İstanbul yine göz alıcı parıltısıyla duruyordu. Aklıma gelen bir fikir ile taksiciye Begüm'lerin adresini verdim. Önce o psikopata gününü gösterecektim.

  Taksi Begüm'lerin evine geldiğinde hızla taksiden indim. Ve taksiciye beni beklemesini de söylemiştim tabi ki. Kapıyı üç kere tıkladığımda sonunda açıldı. Ve şansıma Begüm açmıştı.
"Z-zeynep, senin burada ne işin var? Sen Fransa'da değil miydin?" Begüm bana kekeleyerek konuştuğunda şaşkınlık tüm bedenini almıştı.
"Sen nasıl bir psikopatsın kızım! Kerem'in kafasında bardak kırmak da neyin nesi? Sorunlu!"

  Kelimeleri ardı ardına söylediğimde bana alayla bakan Begüm'ü gördüm.
"O zaman sevgilinden ayrılmasaydın, banane." Begüm'ün son cümlesi ile saçına yapışmam dakika almadı. Sinirden onun saçını yoluyordum. Bana çığlık attığında güldüm.
"Kızım sen deliysen ben daha deliyim!" bir yandan saçını yolarak Begüm'e bu lafları sarf ediyordum.

  Begüm sadece çığlık atıyordu.
"Bir daha Kerem'e yaklaştığını görmeyeceğim!" bağırarak cümleleri sarf ederken yanımıza koşarak Aksel geldi.
"Zeynep!" Aksel'in yüzüne bakmadan Begüm'ün saçını yoluyordum.
"Zeynep, bırak." Aksel'e baktığımda bana mahçup bir biçimde bakıyordu.
"Galiba Kerem'i öğrendin. Özür dilerim Zeynep. Çok mahçubum." Aksel'in sözlerine ve surat ifadesine dayanamadığım için Begüm'ü rahat bıraktım.

"Ben gidiyorum, Aksel. Bu kardeşinle sen ilgilen. Benim daha önemli bir işim var." arkamı dönerek giderken Kerem'in harika suratını düşündüm. Ona zarar verene ben bin kat daha eziyet çektirirdim. Taksiye atladığımda bizim evin adresini verdim. Geliyorum sevgilim, senin için geliyorum.

  Eve vardığımda bavulumu hemen bizim evin oraya koydum. Şimdi bir de eve girerek annemlere birşeyler anlatamazdım. Sonuçta acilen Kerem'i görmem lazımdı. Kerem'lerim kapısını tıkladığımda kapıyı Nurgül açtı.
"Zeynep." Nurgül bana sarılarak gülümsediğinde ben de ona gülerek sarıldım. Fakat daha önemli bir konum vardı; Kerem Sayer!

"Kerem evde mi?" dedim heyecanla. Nurgül başını öne eğerek olumsuz anlamda salladı.
"Maalesef Zeynep'cim. Bir gitti bir daha gelmedi. Yani nerede bilemiyorum. Ama araba yarışında değildi. Can'ı Sevim hanım aradı. Orada olmadığını söylemiş." gözlerim şaşkınlıktan sonuna kadar açıldığında. İçimi korku, endişe, panik her türlü kötü olay kaplamıştı.

"Tamam, Nurgül, görüşürüz." dedim kısık sesle, Kerem nerede olabilirdi ki? Eve doğru yürümeye başladım. Evde ışıklar açıktı yani annemler evde olmalıydı. Kapıyı tıkladığımda ikinci seferde açıldı. Bugün oldukça kapı tıklar olmuştum.
"ZEYNEP!" annemin çığlığı ile kulaklarımı tıkadım.
"Anne." dedim sesim ona nazaran daha hafif çıkmıştı.

  Annemin çığlık sesine babam koşarak geldiğinde gözleri dolarak bana sarıldılar.
"Kızım, senin burada işin ne?" dedi babam endişeyle.
"İsterseniz gideyim." dedim dalgaya alarak. Annem ve babam ağlayarak bana sarılıyorlardı. Bu kadar özleneceğimi bilseydim daha önce giderdim ben ya. Şaka, gitmezdim.
"Cihan şuna bak, bir de saçını kestirmiş." annem saçlarımdan öperek konuşuyordu. Bu çok hoşuma gitmişti yani huzurlu hissetmiştim.

"Peki, Zeynep. Ne oldu da sen geldin?" annem ellerini beline koyduğunda bu durumun hesap sorma işareti olduğunu çocukluğumdan beri biliyordum.
"Yani şey, aslında...içeri geçsek Melis'i de çok özledim." lafı kıvırarak açıklama işlemini daha sonraya aktardım kendi kafamda tabi. Melis çığlıkları duymadan müzik dinliyordu. Yavaş adımlarla ona yaklaşarak konuştum.
"Böö." korkutucu sesimi etrafa çıkardığımda Melis korkuyla bana baktı ama daha sonra sevinçle kucağıma atladı.

"Zeynep! Noldu sen niye..." Melis'in lafını işaret parmağım ile susturdum. Kaş göz işareti yaparak 'anlatacağım' mesajı vermeye uğraştım ve anladığını belli edercesine göz kırptı.
"Zeynep, aç mısın?" annemin sesi ile ona doğru döndüğümde hayır anlamında başımı salladım. Daha sonra annemlerin fark etmediği bir anda Melis'i odama çıkardım.

"Çabuk anlat, Kerem'e neler oldu?" Melis şaşkınlıkla bana bakarak iç geçirdi.
"Yağmur mu söyledi?"
"Evet.Anlat Kerem nasıl?" dedim sert ses tonum ile.
"Begüm'ün psikopatlığı işte. Aksel çok üzgün yüzüne bakamıyor Kerem'in. Kerem'i bilmiyorum ama." Melis'in son sözlerinden sonra düşünmeye başladım.

  Kerem nereye gidebilirdi? Araba yarışı değildi, evet. Onu aklımdan sildim. Evet ya, bizim evimize gitti. Kerem'in ikimiz için tuttuğu eve! Aceleyle çantamı alarak Melis'in arkamdan seslenişlerini aldırmadan evden ayrıldım. Hızla annemleri de dikkate almayarak arabama atladım. Arabayı özlemiştim ve onu güzlece sürerek evimize geldim.

  Arabayı kilitleyerek eve doğru yürümeye başladım. Evin ışığı açıktı. Tahminim doğruydu. Kerem buradaydı. Kapıyı hafif aralık görünce yavaşca açtım. Evimizin kokusu bile aynıydı. Bizim kokumuz karışmıştı buraya. Huzur dolu bir evdi benim için. İçinde Kerem vardı, daha ne olsun. Salona doğru gittiğimde Kerem arkası dönük bir biçimde koltukta oturuyordu.

  Kafasına bağlanan beyaz bez sargı canımı acıtmaya yetmişti. Sessizce ağlamaya başladığımda geri mi gitsem diye düşündüm. Fakat, olmazdı artık. Kerem'e biraz daha çok yaklaştığımda benim fularımı kokladığını gördüm. Göz yaşlarım sel olarak akmaya başladı. Bu sefer sessizce mırıldandım.
"Kerem." sesim mırıltı eşliğinde Kerem'e ulaştığında bana hızla arkasını döndü.

  Oturduğu yerden ayağa kalkarak bana şaşkınlıkla bakıyordu. Gözlerimiz birbirimizi incelediğinde yutkundum. Kerem bana hep böyle bakmıştı. Hep aynıydı. Bakışları hiç eskimiyordu, aynı Kerem'di, benim sevdiğim, aşık olduğum o güzel kalbinin bir köşesinde yerimi hissettiğim Kerem'di işte.
"Zeynep, sen." Kerem'in cümleleri zor söylediği belliydi. Ben de öyle. Konuşmadan, saatlerce bakabileceğim bu suratı ömür boyu incelemek benim işime gelirdi.

  Birbirimizi sanki hiç görmüyormuşuz gibi bakıyorduk. Ben ona yabancıyım gibi, o da bana. Ama değişmeyen tek şey; bakışlarıydı işte. Bakışlarına hep güzel anlamlar yükleyeceğim adam; Kerem Sayer.
"Sakal bırakmışsın." yutkunarak ona yaklaştım. O da bana bir adım yaklaşarak saçlarıma kaydı gözleri.
"Saçlarını kestirmişsin." dedi mırıldanarak. Göz yaşlarım arasından hafif gülümsedim.

  İkimiz aynı anda konuştuk bu sefer.
"Yakışmış." dedik ikimiz de aynı kelimeyi söyleyerek. Dudağımı ısırdım hafifçe, ben hâlâ ona aittim. Kalbim, mantığım Kerem diye bağırırken ne yapabilirdim ki? Bunu engelleyemiyordum. Kerem yavaşca saçlarıma dokunduğunda gözlerimi kapatıp açtım. Rüya değildi, o tam karşımdaydı.

  Ellerimi sakallarına değdirdiğimde bana verdiği his paha biçilemez bir kuvvetteydi. Kerem benim için hep aynıydı, sevdiğim adam Kerem Sayer!
"Neden geldin?" dedi saçlarıma daha da çok dokunarak.
"Kafanı patlatmışsın." dedim onu alaya alarak. Kerem gülümseyerek gözlerime baktı.
"Zeynep, ben yapamıyorum. Sen olmadığında boğuluyorum gibi hissediyorum. Sanki karanlığın tam ortasında gibi." Kerem konuştukça daha da çok ağladım.

"Kerem, sen olmadığında ölü gibiyim. Hep bir yanım eksik. Sanki sen olunca o yarım kalan yanım tamamlanıyor. Ben sana aidim." sözlerimi sarf ettiğimde ikimizin birbirimize sarılması gecikmedi. Ve aynı anda kulağımıza fısıldadık.
"Seni seviyorum."
♧♧♧
♡Geciken bölüm için çok özür dilerim. Sizi seviyorum♡

Araba Aşkı(ZeyKer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin