44.Bölüm-Barış ve Banu

2.3K 106 20
                                    

Multimedya; Banu ve Barış... ;)

Zeynep'ten...
  Duyduğum kelimler karşısında uzunca bir oha çektim. Banu ve Barış, eski sevgili. Yani, Barış ve Banu, sevgili, hem de eski. Ah, kafam iyice allak bullak oldu.
"Ne alaka Barış?" dedim, Banu'ya dikkatlice baktığımda.
"Oha, kızım! Sen nereden biliyorsun Barış'ı?" Banu beni Kerem'den uzaklaştırarak gece klübünün dışında ki banka yönlendirdi.

  Her ne kadar Kerem'den ayrılamak istemesem de gittim.
"Anlat, Barış'ı nereden biliyorsun?" dedi, Banu.
"Aynı liseden mezunuz. Sayer Kolejinden, ve ayrıca Kerem'in çok yakın arkadaşı. Ama Barış Ankara'da okuyor şu an, ve siz nasıl sevgili oldunuz, ve tanıştınız?" dedim, Banu bu sefer uzaklara dalarak gözleri doldu.

  Bir saniye, şu erkekleri önemsemeyen kız, şu an bir erkek için gözleri doluyordu.
"2 yıl önceydi, hani sizden ayrı geçirdiğim tek yaz. Bodrum'a teyzemlerin sahilde ki kafelerine çalışmak için gitmiştim." başımla onu onayladım. Evet, Banu'nun bir yazı hep orada geçmişti.
"Çalıştığım kafeye gelen o çocuk, neredeyse her sabah benim göz hapsimdeydi. Önce bizim kafeden aldığı poğaçayı yer ve daha sonra yanına filtre bir kahve içerdi."

  Banu anlatırken yutkunuyordu. Bu acıklı bir olaya mı dönüyordu?
"Gel git, ben bu çocuğu takip etmeye başladım. Bizim kafede kahvaltı yaptıktan sonra sahile inerek orada vakit geçiriyordu. Tek başına kitap okur, yüzerdi. Benim hoşuma gitmişti bu durum. Genelde daha önce çıktığım her erkek züppe tarsındaydı. Ve sürekli eğlence peşindeydi. Ama o ilk defa farklıydı." Banu'nun gözünden yavaşca bir damla aktı.

"Sanırım, ilk defa hayatımda gerçekten birini sevmiştim. Bir gün yine kafeye geldiğinde benden hesabı istedi. O an göz göze geldiğimizde çok heyecanlanmıştım. Ve inanamayacaksın ama, hesabı koyduğu yere numarasını da yazmıştı. Yani o da bana boş değildi."

  Banu'yu pür dikkat dinliyorken bu işin nereye varacağını merak ettim.
"Bir süre mesajlaştık ve daha sonra sahilde buluştuk. Ve bu böyle devam etti. Yazın tam ortasında Barış bana çıkma teklifi ettiğinde tereddütsüz kabul ettim. Onun kültürü, hoşgörüsü falan çok hoşuma gidiyordu. Gerçekten birbirimizi çok sevmiştik. Her gün bana aşk sözcükleri söyler, beni mutlu ederdi. Tüm yazım onunla geçmişti, ta ki yaz bitti. Barış da hayatımdan çıktı."

  Banu'ya hayretle baktım.
"Nasıl?" dedim, şaşkınlıkla sorarak.
"Şöyle ki, benden ayrılmak istediğini söyledi. Ben İstanbul'da sen de Antalya'da yapamayız dedi. Kalbimin ne kadar acıyacağını düşünmeden beni terk etti. Oysa ki, benim tek aşık olduğum kişi Barış'tı." Banu'ya ne diyeceğimi bilmediğim için en mantıklı soruyu ona yönelttim.
"Bize neden bahsetmedin hiç?"

"Çünkü, ilk kez aşık olmuştum ve bu aşk bana bu kadar acı verdiyse size anlatarak sizleri yormak istemedim. Ve tam 2 yıldır ben onu kalbime gömdüm. Şimdi bu kalbin tekrar onu görünce atması benim için feci bir duygu." dedi, Banu. Ne diyeceğimi bilemiyordum, gerçekten Banu'nun böyle bir durum yaşayabileceği aklıma bile gelmezdi. Şok bakışlarımla ona baktım.

"Yani, sen ona aşık oldun, sen Banu kimseye bağlanamayan sen oldun." dedim yavaşca. Banu gözlerinden akan yaşları sildi yavaşca.
"İlk kez güvenerek, sevmiştim. İlk defa, bunun acı ile sonuçlacağını bilmiyordum." dediğinde, ona üzülerek baktım. Biz Kerem ile birbirimize söz vermiştik, terk etmemek için. Onun kalbini acıtmamak için ben kendimden vaz geçerdim, ve eminim Kerem'de öyle yapardı.

  Hayatım boyunca Banu'yu böyle görmemiştim. Onun bu hali beni şoka sokmuştu da denilebilir. Üzülmüştüm bir nevi de ona, çünkü ben onun gerçekten birine aşık olarak hayal kırıklığı yaşayacağını hiç ama hiç düşünmemiştim. Bu biraz da olsun bana şok yaşatmıştı.
"İstersen eve gidelim. Onu görmek zorunda kalmazsın." dedim, teklif öne atarak. Ama Banu başını salladı usulca.
"Yok, hayır. İçeri girelim, bıraktığımdan beri ne değişti görmek istiyorum. Onun nasıl biri olduğunu bilmek istiyorum." dediğinde yutkundum yavaşca. Banu beni gerçekten üzmüştü.

  O daha önce böyle olmamıştı ki, ne düşünmem gerektiğini bile kestiremeden ona baktım.
"Emin misin?" dedim, onay almak istercesine. Yutkundu ilk önce, cevabı gecikti biraz.
"Hiç olmadığım kadar evet." dediğinde yavaşca oturduğumuz yerden kalktık. İlk defa arkadaşımı böyle görüyordum. Ve bu, garipsenecek biçimde farklıydı.

  İçeri girdiğimiz anda Kerem'in Barış'ın yanında olduğunu görmüştük. Hafif adımlarla onlara doğru yürürken Banu elimi tuttu.
"Bir yerden güç almam gerek, Zeynep." dedi, yavaş konuşarak. Onu başımla onayladığımda, kahkaha atan grubun yani Kerem ve Barış'ın yanına geldik. Bizi ilk gören Kerem gülümsedi.
"Zeynep, gelin bakalım." dediği anda Barış da bize baktı. Ve o an, onların gözlerinde geçmişlerinin tozlu acısını gördüm.

  Sevginin bittiği yoktu ortada. Hâlâ ikisi de birbirine delice bakıyorlardı. Banu seviyordu, ve Barış da seviyordu. Yoksa hâlâ farklı bakar mıydı ki ona? Kerem'in bana baktığı gibi bakıyordu Banu'ya.
"Banu, sen..." dedi, Barış.
"Tanıyor musun?" Kerem'e kaş göz işareti yaparak, sonra anlatırım bakışı attım. Kerem de pek uzatmadan sustu zaten.

  Onları izledim bir süre. Hâlâ sevginin var olabileceği ufak bir kıvılcıma bakardı. Sevmek ve sevilmek. Bu hayatta istenebilecek iki güzel duygu. Sevin ki, sevilesiniz. Hayatın değerini anlamak için yok olmadan sevin. Banu ve Barış birbirlerini sevmeliydiler. Onlar tekrardan bu aşkı canlandırarak kendilerini mutlu etmeliydiler. Sevginin emellerine ulaşan bu aşk dallanarak bir ömür boyu sürmeliydi.

"Barış." dedi, Banu tek cümle ile. Banu sessiz ve yorgun gözüküyordu. Tek kelimesi bile endişeli yorgunluktu onun.
"Senin burada ne işin var?" dedi Banu'ya, Barış. Banu yutkundu hafifçe ve başını öne eğdi hafifçe.
"Zeynep benim arkadaşım." dedi. Kerem'in yanına giderek konuştum.
"Ya Kerem sen bir gelsene biz konuşalım bir." bu amaçla onları yalnız bırakarak kaynaşmalarını sağlayacaktım.

  Kerem bir iki mıymıy etse de benimle dışarı geldi. Ve onları yalnız bıraktık.
♧♧♧

Banu'dan...
  Zeynep ve Kerem yanımızdan ayrıldıktan sonra Barış'a baktım uzunca. Sessizce bana bakıyordu.
"Seni özlüyorum." dediğinde tüm hücrelerim dondu. Barış ve ben, olamayacak kadar güzel bir rüyanın içinde yaşıyorduk. Ama o beni terk etmişti.

"Senden sonra, hiç bir ilişkim düzgün olmadı. Sensiz bir hiç oldum. Seni terk ettiğim için üzgünüm." sesimi çıkarmadan göz yaşlarımı geri gönderdim.
"Biz, farklı iki insandık. Belki de ayrılmamız en doğrusu olmuştu." dedim, aslında içim yanarken.
"Yok, hayır. Bence sen benim en doğru kişimdin. Ama ben, aptal ben saçmaladım. Sevdiğim insanı kendimden uzaklaştırdım. Oysa ki ben o ilk kafede gördüğüm kızı özlüyorum."

  Yaşlar gözümden süzülürken masada ki fantayı kimin olduğunu önemsemeden içtim.
"Kafe de ilk gördüğüm anda anlamıştım farklı olduğunu. Sevginin benim için değerli olacağını biliyordum. Gözlerinden okumuştum ben seni, Banu sen benim için hep özel oldun ve olmaya da devam edeceksin." dedi, gözümü yavaşca yumdum.

"İstanbul seni değiştirmedi mi, Barış? Sen hâlâ kafeye gelen o çocuk musun? Benim sevdiğim, güvendiğim. Ama beni terk etmeyen o çocuk musun? Bana doğruyu söyle. Ben o çocuğa mı bakıyorum şu an?" dedim yutkunarak. Barış yanıma yanaşarak saçlarımı okşadı.

"Ben hâlâ seni seven Barış'ım. Her sabah senin için bıkmadan o kafeye gelen kişiyim ben. Senin sevgin beni büyüttü, Banu. Ben hâlâ o çocuğum, değişmedim." bu sözlerden sonra aniden birbirimize sarıldık. Bizim aşkımız sanırım yeniden başlıyordu.
♧♧♧

Saatler 24:00'ı geçti. Yani iyi ki doğdun ZeyKer'in *Zey*i, Hande Doğandemir. İyi ki o var, onu seviyoruz... ;)♡♡♡

Araba Aşkı(ZeyKer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin