02

17.9K 951 428
                                    

Telefonu kapatmak iyi bir seçim olabilirdi aslında, tabii eğer yakınlarıma ulaşmamı engellemeyecek olsaydı. Eğer hattımı kaparsam veya değiştirirsem, tanıdığım herkesle bağlantım kesilirdi. Yüzbinlerce kişi nüfusu olan bir şehirde kayıplara karışmak ise pek iyi bir fikir değildi. Bu yüzden, en iyi seçenek olarak telefonumu sessize almıştım. Bazen abimin aramalarını kaçırıyordum tabii ama, bu diğerlerinin yanında büyük bir problem sayılmazdı. Tam iki gündür telefonuma gelen aramaların haddi hesabı yoktu. Daha önce hiç telefonumun yoğunluktan dolayı çöktüğünü görmemiştim, fakat tam iki gündür bunu art arda tam sekiz kez yaşamıştım. Telefon her seferinde ilk önce kararıyor, ardından garip sesler çıkararak kapanıyordu. Eski bir telefona sahip olmak bu durumların normal olduğunu hissettirse de, telefonum aramalar yüzünden çökecek kadar külüstür değildi.

Tam iki gündür ne doğru düzgün internete girebiliyor, ne de birini arayabiliyordum. Instagram sayfama son girmeye çalıştığımda sunucu çökmüştü. Birkaç dakika sonra girmeyi başardığımda ise, piksel piksel kötü yorumlar alt alta sıralanmış okunmayı bekliyordu. Buna ne kadar sinir olsam da, geçmesi bir haftayı geçmeyecekti. Yani... Öyle umuyordum.

''Yejin! Bunu nasıl yaparsın? Hayranlara hazır ol kızım...''

''En son bu Xero'ya olmamış mıydı? Sonra kız ortalıktan kaybolmuştu kkk''

Gözlerimi devirmeyeli gerçekten uzun bir zaman olmuştu, fakat bu hareketi son günlerde oldukça kez tekrar etmiştim. Hayranların insanları çıldırtacak derecede absürt fikirler üretebileceklerini de öğrenmiştim elbette, bu manyak kız ordusu hiç şakaya gelmezdi. Eğer biraz üzerlerine gitseniz Kuzey'e bile girebilir gibiydiler; söylemeniz gereken tek şey idollerinin kaçırıldığı olurdu.

Evde oturup sıkıntıyla sayfa yenilemek her ne kadar güzel ve benim gibi bir aylak için rahat olsa da, bende bir insandım, gün ışığına ihtiyacım vardı. Ot değildim tabii, fakat gün ışığı üzerimdeki tüm sıkıntıyı alıp götürecekmiş gibi hissediyordum. Kutsal Işık.

Telefonumu şarjdan çıkardıktan sonra kişilerime girdim. Telefon o kadar yavaştı ki sinir krizi geçirmek üzereydim, son güncellemeyi yaptığıma lanet ettiğim kadar hiçbir şeye lanet etmemiş olmalıydım. Aslına bakarsanız kibar biri sayılırdım, lanet veya hakaret etmek pek bana göre işler değildi.

''Sojung?'' Dedim sesimin normal çıkmasına özen göstererek. İki günden beri ev kapısından dışarıya adımını atmamış bir patates gibi düşünülmek istemiyordum.

''Sonunda Yejin!'' Giye haykırdı Sojung, neşeli ve cılız sesiyle. Neden bilmiyordum, fakat sesi bana bir anda tüm olanları unutturmuş gibiydi. ''Ne zamandır aramıyorsun, mesaj bile atmıyorsun. Geçen gün de internette haberleri görünce...''

''Sadece iki gün oldu Sojung,'' deyiverdim hızlıca. ''ayrıca dakikada binlerce küfür yerken eve kapanmak istemiştim. Utanç içinde kızarmaktan daha iyi gibi bence.''

Sojung kıkırdadı. ''Ee? Hesaplarına göz atıyorum da, gerçekten Yejin? Yani... Suga ve sen?''

''Ciddi misin Sojung?'' Dedim sesimin sinirden arınmış çıkmasını sağlayarak. Daha çok meditasyon yapan bir rahip gibi çıkıyordu sesim. ''Bunlara inanmayacak kadar beni tanıyorsun, lütfen!''

''Onca şeyi okuduktan sonra zihnimde öyle düşünce süreçleri yaşadım ki inanamazsın,'' dedi iç çekerek. ''sonunda her şeyin saçmalık olduğunu anladım da, seni düşünmeden edemedim.''

And Then; | Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin