15

8K 568 184
                                    

Titreyen ellerim, ne olduğuna anlam verememiş zihnimin kendini oyalamak için bulduğu yöntemlerden biriydi aslında. Düşünemiyordum. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece, telefonumdaki mesaj vardı. Ne dışarıdaki arabaların sesleri, ne martıların kanat çırpışları, ne de delirmiş gibi atan kalbimin çarpışları.

Sadece o mesaj vardı.

Birkaç saniye sonra, aklı hâlâ başında olan kısmım bana kalkmamı, hareket etmemi ve acele edip polisi aramamı söyledi.

Onu dinleyip kendimi toparladım ve mesajı kapatıp polis numarasını tuşladım.

Fakat ben daha üçüncü rakama bile ulaşamadan, telefonum yeni bir mesajla titredi.

> Bilinmeyen Numara
Eğer polisi aramaya kalkarsan, sonuçlarına katlanırsın.

Beni görüyordu. Mesajları her kimse, beni görüyordu. Korkuyla önümdeki binalara bakındım, ama hiçbirinde insan yoktu. Sadece güneşin gölgesinde kalmış karanlığın hüküm sürdüğü yerlerdi oralar.

Bu sefer döndüm ve arkama bakındım. Fakat ne orada, ne burada, hiçbir şey yoktu. Yukarılara da baktım, çatıda biri olabilme şansı vardı. Ama kimse görünmüyordu.

Ding!

> Bilinmeyen Numara
Eğer bundan birine, bir şirkete, arkadaşlarına ya da abine bahsedersen, cehenneme gitmek için öbür tarafa gitmene gerek kalmaz.

Gözlerimin yaşardığını, gözyaşlarının akın akın yukarılara hücum ettiğini hissediyordum. Ama kendimi tuttum ve gözyaşlarını geldikleri yere geri göndermeye çalıştım.

Belki de... Belki de telefonumda bir şeyler vardı? Kim bilebilirdi ki? Ya telefonumda korsan bir uygulama kuruluysa? Ben bile bilemezdim, değil mi?

Hayır.

Telefonumu bir an bile olsa yanımdan ayırmazdım. Tuvalete giderken bile cebimde olurdu. Böyle şeylerden korktuğumdan değil, alışkanlık olduğundan. Kendimi telefon bağımlısı gibi hissetmiyor değildim, ama alışkanlıklar kolay vazgeçilen şeyler değildi.

Şuan yaşadığım şey, hiçbir şekilde anlam veremediğim bir durumdu. Kimin, neyin bana ne amaçla yazdığını bilmiyordum. Hayranlar olacağını sanmıyordum. Kimse telefonuma ulaşamazdı. Bir kere, bizzat Yoongi tarafından verilmişti ki o anı hatırladıkça hâlâ kendimi rahatsız hissediyordum; ikincisi, numarama kadar her şeyim değişmişti ve kayıp, daha ilerlersek ölü sanılıyordum. Kim bir ölüye mesaj atmaya kalkışırdı?

Yaşayanlar değil.

*

Sonraki gün kalktığımda, başıma giren ağrının büyüklüğü beni öyle bir sarsmıştı ki, ancak iki ağrı kesiciden sonra kendime gelebilmiştim.

Birkaç dakikaya kadar, ne mesaj, ne izlenmek gibi olaylar, aklımın en ufak bir köşesinde bile yoktu. Fakat ağrı kesici etki edip normal düşünme yetimi bana verdiğinde, dün olan her şeyi teker teker hatırlamaya başladım.

Bana ne amaçla mesaj atıldığını bilmiyordum. Acaba karıştırmış olabilirler miydi? Aptal mısın?

Evet, iç sesim bile beni aptal olarak yaftalıyordu. Halime diyecek söz yoktu. Baskına uğruyor, yüzümü parçalatıyor, bir manyağın bana gizli mesaj atmasına izin veriyordum. Tam benim başıma gelebilecek şeylerdi. İşte hayatım boyunca bunun için çalışıp didinmiştim! Birkaç aptalın hayatıma girip beni dağıtması için. Kim olduğu belli olmayan birinden gizli mesaj alıp susturulmak için. Evet, işte tam istediğim hayattı bu.

And Then; | Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin