Kalbimde açılan boşluklara, tek bir damla suda eriyip giden pamuklar doldurmaktan başka bir şey değildi yaptığım. Her bir günüm farklı bir duyguyla geçerken, açılmış yaralarıma geçici çözümler buluyordum. Bir babanın şefkatini hiçbir zaman derinlerde hissedememiş, eksik kalmış yanımı, abimle doldurmaya çalışmıştım.
Ta ki, birkaç gece önce Sejin'in kollarının beni sardığı ana dek. Beni sanki narin bir serçeymişim gibi hafif, ama her an uçup elinden kaçacakmışım gibi sıkı bir şekilde tutmuştu. O ana içimden geçen haykırış, babamın hatırlamadığım adını çağırmıştı. "Baba" diyebilmiştim sadece. Çünkü adı yoktu, yüzü yoktu. Yejin diye bir kızı yoktu.
Öyle bir etki bırakmıştı ki bende şefkati, o geceden sadece o anı hatırlar olmuştum.
"Yejin," diye seslendi Sejin. Gözlerim, iki gün boyunca uyumanın verdiği yorgunlukla kapalıydı. Açtığımda ise beyaz ve mavi tonlarındaki hastane odası, beni hiçte güvende hissettirmiyordu.
"Sonunda uyandın," dedi, sanki birkaç saat önce uyanmamışım gibi.
Yorgun gözlerimi sol tarafa çevirdiğimde, endişeli olduğu apaçık belli olan yüzünü gülmeye zorladı. Buruk gülümsemesi endişeli gözleriyle birleşince, hiçte rahatlık verici bir görüntü oluşmamıştı.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
Vereceğim cevaptan önce aklıma takılan sorular, benim için çok daha önemliydi. Neden odada sadece Sejin vardı? Neden diğerleri, Yoongi yanımda değildi? Ah, tabii. Yoongi neden yanıma gelecekti ki? Neredeyse benim yüzümden gruptan ayrılacaktı. Sonuçta ben onun baş belası haline gelmiştim.
Cevap vermek istemiyordum. Konuşmak, tek bir kelime etmek bile istemiyordum. Başlarına açtığım bir ton beladan sonra neden hâlâ peşimi bırakıp beni ülkenin diğer ucuna göndermediklerini bile bilmiyordum. Kolay bir çözüm olabilirdi. Onurum zedelense bile en azından normal bir hayata kavuşabilirdim. Tabii onlarda rahat olurlardı. Sonuçta evimi taşıyarak yapmaları gereken her şeyi yapmışlardı. Güvende sayılırdım.
"Yejin?" dedi Sejin. Sesini duymak utanç ve nefret duygusunun bir arada bedenime dolmasına neden oluyordu.
Konuşmak için yeltenmemle, kuruyan boğazımın ağrımaya başlaması bir oldu. Aniden öksürünce Sejin telaşla ayaklandı ve bana doğru eğildi. "Su," diye sayıklayabildim, hissetmediğim dudaklarımla.
"Tamam, tamam," dedi Sejin ve koşarak dışarı çıktı.
Öksürüklerim ardarda göğsüme hücum ederken yapmaya çalıştığım tek şey kendimi kaldırmaya çalışmaktı. Her öksürüşümde boğazıma dolan sıvı nefes alamamama neden oluyodu. Can havliyle vücuduma bağlanmış kabloları görmeden kendimi doğrulttum ve yapabildiğim kadar hızlı öksürdüm. Boğazımdan çıkan şeffaf sıvıyı tükürdüm, çünkü eğer tükürmesem beni öldürecekmiş gibiydi.
"Yejin?" diye seslendi Sejin. Görüş alanıma girdiğinde yüzünde oluşan dehşet ifadesi beni bile korkutmuştu.
"Ne oldu?" diye sordu telaşla. Elindeki suyu odadaki komidine bıraktı ve sanki bir şey yapabilecekmiş gibi yanıma gelip yatağa oturdu. Saçlarımı önümden doğru çekti ve beni desteklemek için elini omzuma koydu.
Öksürmem, Sejin'in telaşlı bakışları daha da korkutucu olmadan önce durdu. Bir yay gibi gerilmiş bedenimi destekledi Sejin ve yavaşça yatmama yardım etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
And Then; | Min Yoongi
FanfictionHer şey, Yoongi'nin yeni şarkısının bir kıza yazıldığının ortaya çıkmasıyla başlamıştı. "Ulaşılmazsın Min Yoongi, ve denizin dibi kadar soğuksun da." © newsun-ah, 2016