17

8K 634 312
                                    

Yatağın başında uyuduğumu anlamam, Namjoon'un beni uyandırmasıyla olmuştu. Ağlamaktan şişmiş gözlerle kalkmış, üyelere veda etmiş ve gecenin ikisinde eve gitmiştim.

Evde abim ve Taeyoung vardı. Ben içeri girince, küçük bir hesap sorma faslı gerçekleştirmiştik. Neden dışarıda olduğumu söyleyince ise ona üzüldüğünü, iyileşmesini istediğini söylemişti. Ona katılmıştım.

"Bir işe girdim," dedi birden. Televizyona kilitlenmiş gözlerim ona döndü.

"Ne?" Dedim.

"İş. İyi bir iş."

İyi bir iş? Onu aşağılamak gibi bir niyetim yoktu, çünkü o benim abimdi ve o ne hissederse ben aynısını hissederdim fakat en son 'iyi bir işe' girdiğinde bıçaklanmıştı.

"Ne işi?" Dedim. Uykulu uykulu abim hiç çekilmiyordu. Mahmurlukla garip sesler duymam bir yana, bir de onun sesiyle baş etmek zorundaydım.

Bir süre durdu. Önüne baktı ve başını tekrar kaldırdı.

"Tayland'a gitmem gerekecek," dedi.

Gözyaşlarımın belirmesi o anda oldu.

"Ne?" Dedim titreyen sesimle.

"Altı aylığına."

Kendimi tutamayarak yerimden kalktım ve tıpkı küçükken korktuğum gecelerde yaptığım gibi yanına gittim ve kolunun altına girdim.

"Gitme," dedim. Yavaştan ağlamaya başladığımda, Taeyoung ve abimin şaşkın bir şekilde birbirlerine baktıklarını görebiliyordum.

"Gitmem gerek," dedi.

"Gitme abi," dedim ve sonunda kendimi bırakıp olabildiğince ağladım.

Kendime, ona, hayatımıza. Küçücük çocuklarken yalnız bırakılışımızın aynısını, şimdi tek başıma yaşamak zorundaydım. Abim gidiyordu ve beni bu cehennemin içinde yalnız bırakıyordu. Onsuz kalmak istemiyordum.

Ne olursa olsun, isterse benimle hiç ilgilenmesin, başıma kötü bir şey geldiğinde her zaman arkamda olacak birinin tam yanımda olması bana güven veriyordu. Fakat şimdi söylediğine göre gidecekti. Hemde çok, çok uzağa. Ona ulaşmaya çalışsam bile kilometrelerce yol katetmem gereken bir yere.

Abim, benim her şeyimdi. Eğer o da giderse, kışın ortasında çıplak kalmış küçük bir kız çocuğuna dönüşürdüm.

*

Kapının çıkardığı tıkırtıyı duymam, beni abimin gittiğini anlayacak kadar uyandırmaya yetmişti.

"Gitme abi," demiştim neredeyse fısıltıyla.

Fakat gözlerimi araladığımda gördüğüm, paltosunu giyiyor olduğuydu.

Kendimde olmamanın verdiği cesaretle, gözyaşlarımı bıraktım ve sızlanmaya başladım.

"Gitme," dedim tekrardan. "eğer sen de gidersen kimse beni koruyamaz."

Abim durdu ve bana baktı.

"Hep benimle kal," dedim, sızlanmaya devam ederek.

Abim ilerledi, yanıma geldi, alnımı okşadı ve beni öptükten sonra tekrar kapıya yöneldi. Sızlanmamı duymamak için olsa gerek, çabucak dışarı çıktı ve kapıyı kapatıp gitti.

"Daha çok küçüğüm, abi," dedim son kez.

Ondan sonrasını hatırlamıyordum.

And Then; | Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin