Edanurozcn adlı kişiye ithafen.
Askeri Lise lerin ne kadar disiplinli kurumlar olduğunu hepimiz biliriz. Bu tarz askeri okullardan, en ufak hatanızda atılmanız an meselesidir. Bunu bildiğimiz için kurallara dikkat edeceğimiz konusunda kızlarla anlaşmıştık. Eğer uslu durursak bir yılın sonunda bizi Askeri Lise den alacaklardı. Söz vermişti ailelerimiz. Tabi bunun için yüklü bir tazminat ödemeleri gerekecekti lakin umurumuzda değildi. Ceza verirken cömert davranan ailelerimiz, tazminatı öderken de cömert davranmak zorundalardı.
Az sonra çıkmak üzere valizleri kapının önüne taşıyan abime dönüp baktığımda suratında endişeli bir ifade olduğunu gördüm.
"Hayırdır abiciğim. Ne oldu, nedir bu surat?" dediğimde beni duymadığını cevap vermemiş olmasından anlamıştım. "Abi sana diyorum. Hişt." Yine fark etmemişti. "Heyt yavrum be! Serenay Sarıkaya'ya bikini çok yakışıyor." dediğimde abim, bakışlarını açık olan televizyona yöneltti.
Gördüğü manzara balıklardan ibaretti. Evet televizyon da balık belgeseli vardı ve o sırada balinalar kameranın açısındaydı.
"Ben görmeyeli Serenay biraz kilo almış gibi." Kafasını hafifçe yana yatırıp devam etti. "Sanki biraz balık etli olmuş. Değil mi Dilan?" dedi ve -kendi çapında- benimle alay etti.
Gözlerimi devirip kendi işimle meşgul olmaya devam ettim.
Yaklaşık bir saat kadar sonra Güneş, Ceren ve Aleyna geldiler. Tabi ki Ceren'in, yaklaşık beş yüz kilo ağırlığındaki annesi Nesrin teyze ve onun aksi aşırı cılız olan kocası, Erman amca da gelmişlerdi. Güneş ve Aleyna'nın ailesi de önceden okula gidip son kalan işlemleri ve bizim için ayrıkan odanın işlerini halletmek için erken gitmişlerdi.
Ceren'in annesi Nesrin teyze, Ceren'e sürekli nasihatler verip duruyordu. Ceren elbette dinliyormuş gibi yapıp annesinin gururunu okşuyordu. Bu bir Ceren klasiği olmuştu artık. Daima karşısındaki insanı dinlermiş gibi yapar, o kişiyi üzmemeye çalışırdı ama asla dinlemezdi. Çelişkili bir şahıstı kendisi.
Nursen teyze, tablet kutusu açıp, salatalık ile karşılaşan fenomen çocuk edası ile "aaaaaaaa" deyince hepimiz şaşkın gözlerle ona baktık.
"Kız Ceren en önemli şeyi unuttuk!" dediğinde Ceren korku dolu gözlerle annesine baktı.
"Anne neyi unuttum?" deyiverdi bir çırpıda.
"Kızım benim fotoğrafımı almayı unuttun. Ay sen şimdi beni özleyip ağlarsın minik kuşum." dedi ve alt dudağını ısırarak iki elini birbirine çarptı. "Yürü Erman yürü! Gidip fotoğrafımı alalım." dediğinde hepimiz kıkırdamaya başladık.
Ceren artık annesinin bu fevri ve kaçık hareketlerine alıştığı için göz devirmekle yetindi.
"Anne ciddi anlamda askere gitmiyorum. Hem bunu siz istediniz unuttun mu?" diye sitem etti haklı olarak.
Aleyna ve Güneş ise aralarında, sosyal medyadan nasıl uzak durabileceklerini tartışıyorlardı. İkisi de ben ve Ceren'e nazaran daha kokoş ve kız gibilerdi. Kız gibilerden kastım, Ceren ve ben her ortamda rahatça geğirip, hapşırdığımızda elimizi pantolonumuza silebilen kızlardık. Aleyna ve Güneş ise bu hareketlerimize her zaman Nurella'nın surat ifadesi ile karşılık verirlerdi.
Kolumu Güneş'in omzuna atıp, "Tertip ya biz de şu asker yeşili kısa kollu atletlerden mi alsaydık ki?" dedim alaycı ses tonumla.
Güneş, abartılı bir göz devirişin ardından "İstersen künyelerimizin kazılı olduğu kolyelerden de yaptıralım." dedi.