BÖLÜM -10-

292 20 12
                                    

Multimedia da Çınar ve Dilan var.

Çınar, şarkısını söyledikten sonra mekanda ilk defa gerçek anlamda alkış koptu. Lakin Çınar pek umursamıyor gibiydi. Ona olan hislerim çığ gibi büyüse de bunu kendime itiraf etmekte güçlük çekiyordum. Hele o şarkı söylerken bana gülümseyişi. Allahım azıcık umutlanabilir miyim? Çok azıcık...

Çınar platformdan inip yanımıza gelince, masadaki herkes onu alkışladı.

"Benden bile daha güzel söyledin." diyen Ömer'e bayık bayık baktıktan sonra Çınar'a dönüp "Harikaydın." dedim. "Şarkı muhteşemdi."

"Tamam artık bırakın tebrik etmeyi. Utanıyorum." dedi ve o müthişli dudakları ile müthişli bir gülümeseme koydu ortaya.

Yaklaşık on beş dakika daha oturduktan sonra Ömer'in "Tabu oynayalım mı?" sorusuna herkes hevesle 'evet' deyince, kafedeki özel bir bölüme geçtik. Burası oda gibi bir yerdi. Hoş görünüyordu.

Oyunu, kızlara erkekler olarak oynayacaktık. Yazı tura attıktan sonra oyuna biz başladık. İlk olarak ben anlatıyordum ve anlatmam gereken kelime çok basitti 'Manikür'.

"Kızlar kuaföre her ay gittiğimizde ilk ne yaptırırız?"

Hep bir ağızdan "Manikür." dediklerinde erkekler şok olmuş gözlerle bize baktılar. Ardından Mücahit bir kart çekti ve anlatmaya başladı.

"Hani böyle kare şeklinde olur genelde. Bişeyler yayınlanır. Genelde saçma sapan konularla biz aptal kitleyi kendisine kitler."

Ömer bir anda "Kadın mı?" diye bağırdığında Çınar "Kadının neresi kare lan dingil?" dediğinde "Hee." deyip sustu Ömer.

"Hadi lan zaman bitiyor." Rüzgar cümlesini bitiremeden "Çoktan bitti aşkım." deyip bir kart çekti Aleyna.

"Hepiniz sığırsınız abicim. Televizyon lan bi bilemediniz."

"Tamam Mücahit sus ben anlatıyorum." diye bağırdı Aleyna. En atarlı giderli tonunda. "Hani Çınarların yöresinde yetişir. İşlenmemişi yeşil, işlenmişi siyahtır. Genel de içine bisküvi banılır." diye hızlı hızlı anlatırken çay olduğunu çoktan anlamıştık ve hep bir ağızdan "çay" dedik. Şanslıydık doğrusu. Hep kolay kelimeler geliyordu. Tabi bir de rakip takımın beceriksizliği işimizi kolaylaştırıyordu.

"Siz kesin hile yapıyorsunuz." dedi Ömer. "Ne hilesi be. Kendine bak sen. Beyninin yerine brokoli var diye bize çamur atma." diye savunmaya geçen Güneş'e baya bozulmuştu Ömer. Belli etmemeye çalışsada.

"Yok da yani sen şimdi neden laf sokuyorsun benim Ömerime?"

"Sanane Rüzgar. Ömer kendini koruyamıyor mu?" dediğimde Aleyna sevgilisini korumak adına "Dilan, aynı şeyi bana demiş olsalardı sende bana sahip çıkardın." dedi. Ben de sustum. Ne diyebilirim ki yani.

Yaklaşık yirmi dakika kadar daha oynadıktan sonra oyunun galibi kızlardı. E nasıl olmasındı ki. En akıllı sandığım Mücahit bile salak salak hareketlerle resmen bilerek yenilmiş gibiydiler. Lan! Bunlar harbi bilerek yenilmiş olmasın?

"Tamam kızlar tebrikler. Hesabı biz ödüyoruz."

"Olmaz Çınar. İddia üzerine oynamadık ki." dedim. Bunun üzerine Güneş "Valla Dilan kendi adına konuş güzelim. Burdan edeceğim kâr ile iki renk oje alırım." dedi. Ben, susması için kaş göz işareti yaparken o hâlâ konuşuyordu, "Dilan bana hiç öyle Bülent Ersoy'un makyajsız halini ilk kez görmüş gibi bakma. Biliyorsun en sevdiğim markanın yeni mat serisi çıktı ve ben o vişne rengini almalıyım!" nefes almak için durduğunda Çınar'a bakıp "Yani Çınarcığım benim hesabımı ödeyebilirsin." deyip oyun için geldiğimiz oda gibi olan özel bölmeden çıktı. Ardından bu kızdan ne kadar utandığımızı belli eden gözlerle erkeklere baktık. Ömer hariç diğerleri pek umursamamış gibiydi.

TERTİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin