"Kızım başım döndü otur artık." dediğim sırada Aleyna, beni umursamayarak odanın içinde volta atmaya devam ediyordu.
"Ya ne demek Rüzgar bu okulda okuyacak? Ne demek beden eğitimi hocasının yeğeni?" Ardından yüzüme bakıp, "Ben ne günah işledim Dilan?"
"Senin bir suçun yok Aleyna." dedim şefkatle.
"Ay yok ben babamı arayacağım gelip alsın beni buradan." dedi ve kapıya yöneldi.
Arkasından üçümüz birden hamle yapınca kapıya ulaşamadan yere yığıldı haliyle.
"Bak Aleyna, mantıklı düşün. Eğer buradan maraz çıkmadan ayrılabilirsek ailelerimizin bize güveni tam olacak. Bu bizim tek şansımız!" Ceren her zaman mantıklı cümleler kullanarak hepimizi ikna ederdi.
"Ceren haklı." dedi Güneş.
"Sen sus kız! Ceren ne söylerse o haklı diyorsun zaten." diye söylendi Aleyna. Haksız sayılmazdı.
"Ya Aleyna hadi sakinleş te yemek yiyelim." Güneşin cevabı yine bir besin odaklı olduğu için hiç birimiz şaşırmamıştık.
"Siz gidin, kaçırmayın akşam yemeğini benim iştahım yok."
"Saçmalama Aleyna! Sabaha kadar aç kalırsın sonra." dedim.
"Aleyna'nın hakkını ben yerim." diyerek lafa atladı Güneş.
"Ya kızım, bu kadar yediğin halde nasıl kilo almıyorsun hayret ediyorum doğrusu." dedim. Cidden hayret ediyordum.
Ne kadar ısrar etksek te Aleyna'nın gelmeyeceğini bildiğimiz için yemekhaneye inmeye karar verdik. Güneş her zamanki gibi önden gidiyordu.
Yemekhaneye girdiğimiz de, yemeğe başlamak üzerelerdi. Bunu gören Güneş, koştur koştur masaya koştu. Ve bilin bakalım kimlerin yan masası boş? Tabi ki Sümüklü Böcek ve tayfasının.
Yemeklerimizi yemeye devam ederken Güneş'in of çektiğini duydum. Anlamsız gözlerle ona bakarken, yerinden kalkıp yan masaya doğru bir hamle yaptı. Ömer'in tabağındaki köfteye çatalını batırıp ağzına atıverdi çabucak. Ceren ve ben açık kalmış ağzımızla Güneş'e bakarken Ömer, oldukça sinirlenmiş gibi duruyordu.
"Lan! Ne yapıyorsun kızım sen? Bana bak derhal köfte mi geri ver." dediğinde Güneş, kendi boş tabağını gösterip sırıttı.
"Senin biraz göbeğin var. Az ye! Ben sana iyilik yapıyorum." Güneş nereden vuracağını iyi bilenlerden di.
Ömer ne diyeceğini bilemiyor gibi dişlerini sıktı. Bir şey söyleyecek oldu ama kelimeler ağzına tıkıldı. Sinirle yemekhane den çıkıp gitti. Açıkcası alt tarafı bir köfte için bu kadar sinirlenmesi tuhaf gelmişti.
"Ya bu da arkadaşları gibi tuhaf!" Mücahit'in bu dediğini duyan Ceren hiç durur mu? Asla.
"Ne tuhaflığımızı gördün lan!" diye bağırıp bütün ilgiyi bize çekti Ceren.
"Olayınız tuhaf kızım sizin. Bir ceza uğruna onca erkeğin arasına girmek. Bu yeterince tuhaf değil mi?"
Az önce Ömer'in içinde olduğu durum, şimdi ise Ceren için geçerliydi. Bir şey söylemek istedi fakat kelimeleri toparlayıp dile dökemedi. Bununla asla kalmazdı. Çünkü benim tanıdığım Ceren, bir şekilde hırsını alırdı.
Ve... Ceren, Mücahitin koluna çatal batırdı ve yemekhaneden koşarak uzaklaştı.
Arkasından hepimiz baka kalmıştık. Aslında bu Ceren den beklenebilecek bir hareketti lakin sabah söylediği cümlenin üzerine bu olay yaşanınca şaşırmam normaldi. "Bak Aleyna, mantıklı düşün. Eğer buradan maraz çıkmadan ayrılabilirsek ailelerimizin bize güveni tam olacak. Bu bizim tek şansımız!"