"Bizim Güneş mi?"
"Yok, bizi ısıtan Güneş var ya o!" dedi ve gözlerini devirdi. "Tabii ki sizin Güneş. Senin arkadaşın olan." diye devam etti.
"Yani şey aslında olabilir. Olur. Olmalı mı? Bilmiyorum." Ne söylediğimi bilmeden kelimeler ağzımdan çıkıyordu. Farkındaydım. Böyle bir şeyi beklemiyordum.
"Benimkisi etkilenmek mi yoksa hoşlanmak mı bilmiyorum ama çok ilgimi çekiyor." dediğinde daha fazla duymak istemediğim için masadan kalkıp yemekhaneden çıktım. Bu kadarı bana bile fazlaydı. En yakın arkadaşıma ulaşabilmek için benimle iyi geçinmişti yani öyle mi? Aman ne hoş!
Yatakhaneye doğru çıkarken zemine bakarak alıyordum yolumu. Kızları tamamen unutmuştum. Acaba temizliği bitirmişler miydi? Neyse ne diye düşünüp yatakhaneye gittim. Üzerimdeki temizlik kıyafetlerinden kurtulup ultra rahat pijamalarımı giydim. Kendimi yatağa fırlattığım da ne kadar yorulmuş olduğumu yeni anlıyordum.
Çok geçmeden kızlar gülüşerek odaya girdiler. Beni yatakta kıç keyfi yaparken gördüklerinde sinirlendiler elbette.
"Bana bak kızım! En sevdiğin diziden spoi manyağı yaparım seni!" diye tehdit etti Güneş.
"Kanka vallahi çok yoruldum. Tehditlerini başka zamana saklasan olur mu?"
"Senin bir şeyin mi var?" dedi ve yatağımın ucuna oturdu.
Açıkcası Güneş'e baktığım da garip bir şeyler hissediyordum. Bu duygu nesiydi böyle? Kıskançlık? Ah hayır, olamaz!
"Benim mi? Yok hiç bir şey. Bir şeyim yok." dediğim de inanmadığına emindim.
"Peki sen bilirsin." dedi ve üstelemedi. Sanırım o da çok yorulmuştu.
...
Ertesi sabah kahvaltıya indiğimiz de Çınarı görmek istemiyordum. İçten içe ona kızgındım. Aslında çocuğun hiç bir suçu günahı yoktu lakin içimi kemiren o duygu ona kızmama neden oluyordu.
Güneş bir an önce kahvaltıya gömülme derdinde olduğu için Çınar'ın bakışlarını fark edemiyordu. Of! Oysaki bu çocuğun bana ilgi duyduğunu düşünüyordum.
"Güneş, Çınar sana bakıyor." Ve bingo! Ceren fark etmişti bile.
"Hangi Çınar? Sümüklü Böcek Çınar mı? Saçmalama be kızım." deyirverdi bir çırpıda.
"Ya hayvan gibi yiyor ya ona bakıyordur." dedim. Lakin pişman oldum ve çok kötü hissettim.
"Haklısın aslında." Ceren bana katıldığını belli eden bu cümleyi kurduğunda biraz olsun rahatlamış hssettim.
Çok geçmeden Çınar bizim masamıza geldi. Cerenin yanındaki sandalyeye oturdu. Tam karşımda duruyordu. Göz temasından kaçınmaya çalışıyordum. Lakin ne mümkün. Yaptığımız o konışmadan sonra kim bilir neler düşündü ardımdan. Açıklama yapmasını dinlemeden yemekhaneden çıkmayacaktım. Ah aptal kafam!
"Günaydın kızlar."
Ben hariç, hep bir ağızdan "Günaydın." dediler. Benim ağzımı açmayışım onlara tuhaf gelmiş olmalı ki değişik değişik baktılar.
"Ya o değil de sen Rüzgarı tanıyor musun?" Bu soru Aleyna dan Çınar'a gelmişti.
"Aslında ara sıra geliyordu. Fakat arkadaşım değil. Muhabbetimiz de yok."
"Aman olmasın zaten." diye sitem etti Aleyna.
"Bir şey mi oldu?"
"Fazla merak iyi değildir." Aleyna'nın neden böyle davrandığını biz biliyorduk ama Çınar bilmiyordu. Bu yüzden de ona garip geliyordu.