Merhaba güzel insanlar. Bu günden itibaren artık liseli değilim. Son karnemi aldım. Biraz mutlu biraz hüzünlüyüm. Bunu neden burda paylaştım onu da bilmiyorum :D
Keyifli okumalar.
Evet. En sevdiğim güne merhaba. Canım cumartesi seninle ciddi düşünüyorum. Eğer seninde gönlün varsa bu iş oldu demektir. Aslında uyanmıştım ama gözlerimi açmak istemiyordum. Belki tekrar uykuya dalarım umudu vardı tabi. Çünkü eminim ki yine erken uyanmıştım istemeden. Hep böyle olmaz mıydı zaten. Tatil günleri istemsizce erken uyanmak. Gözlerimi kısık bir şekilde açıp komidinin üzerinde saate baktım. "Oha lan ayı Dilan." dedim kendi kendime. Saat öğleden sonra bir olmuştu. "Ulan uzun zamandır bu kadar geç saate kadar uyumamıştım bi tuhaf oldum." dedim yine kendi kendime. Boşluğa konuşuyordum. Harbiden ben neden boşluğa konuşuyordum? Kızlar nerdeydi? Yatağımdan yavaşça kalkıp pencerenin önüne gittim. Bizim çocuklar futbol maçı yapıyorlardı yine. Oha lan Ceren mi o? Harbiden Ceren de maçtaydı. Yahu bu kız çok değişik çok. Güneş ve Aleyna da bankta oturmuş hem muhabbet ediyor hem de maç yapanları izliyorlardı. Bizim oğlanların ve Cerenin ciddiyetine bakılırsa maç oldukça rekabetli görünüyordu. Top Cerendeydi ve gayet kaptırmadan kaleye doğru yaklaşıyordu. Etrafına kısa bir bakış atıp tüm gücüyle topa vurdu. Ve top ağlarda. Bunun üzerine bizimkiler coşmuştu tabiki. Mücahit uzun bir mesafeden koşarak geldi ve Cereni belinden tutup etrafında döndürdü. Ceren de şaşırmıştı ama daha sonra kollarını Mücahitin boynuna doladı. Gülümsüyordu, mutluydu... İkisi de mutluydu. O mutluysa bende mutluydum.
Bende daha fazla uzaktan seyirci olmak istemediğim için üzerimi değiştirip onların yanına indim. Gidip bankta Güneşin yanına oturdum. Güneş bana bakıp "Hem kahvaltıyı hem öğle yemeğini kaçırdın. Çok büyük bir kayıp. Ama metanetli ol yavrum. Hepsini ben yedim. Onları asla yetim bırakmam bilirsin." dedi yeşilçam performansı ile. Sadece gözlerimi devirip maçı izlemeye başladım. Yahu bu Çınar ne garip insandı. Her gün onu tanıdığımı aslında sümüklü böcek olduğunu düşünürdüm. Aslında yaptığı şey kibarlıkmış çok sonradan öğrendim. Her geçen gün tuhaf bir yanı ortaya çıkıyordu. Tam evet bu gerçek Çınar diyorum ertesi gün yine değişiyor. Çınarım sen hangisisin? İlk günlerdeki kibar çocuk mu? Saçlarına dokunduktan sonraki buz dolabı gibi olan çocuk mu? Ya da herşey normale döndüğündeki arada verdiğin umutlarla beni yaşatmaya çalışan ama yaklaşmaktan korkan çocuk mu? Ben karar veremiyorum Çınarım yardım et. Ama hangisi olursan ol seviyorum. Gür saçlarını, beyaz tenini, dolgun dudaklarını seviyorum. Bu biraz sapıkça oldu ama seviyorum işte.
Maçın sonunda bizim çocuklar ve Ceren yenmişlerdi. Hepsi bizim yanımıza gelip oturdular. "Gençler size bomba haberim var." dedi Mücahit. Devam etmesini söyler gibi bakınca hepimiz, o da devam etti "Bu akşam pera konserine hepimize bilet aldım." dedi.
"Ne?" dedim heyecanla. "Şaka mı yapıyorsun?" Gözlerim kocaman olmuştu. En sevdiğim gruptu çünkü. "Hayır ciddiyim." dedi. "Ama," dedim "Parası ağır gelmiştir." Ardından kurnazca bir gülüşle "Para verdiğimi kim söyledi?" dedi. Yine meraklı gözlerle açıklamasını bekliyorduk. "Kuzenimin mekanında çıkacak." dedi. Hepimiz, özellikle biz kızlar çok sevinmiştik. "Saat kaçta?" diye sordu Güneş. "Sekizde çıkarız yurttan." cevabını aldı.
Birden Güneş yerinden zıplayıp "Ama hazırlanmamız lazım kızlar kalkın." deyince Ceren bıkkın bir şekilde "Daha yedi saat var Güneş." dedi. "Ama kıyafet seçmeliyiz." Güneş hala ısrar ediyordu. Ömer Güneşe dönüp "Kurbağalı elbiseni giysene." dedi. "Saçmalama Pera konserine gidiyoruz daha kadınsı birşey giymem lazım." dedi Güneş. Evet daha kadınsı bir şeyler.
"O zaman akşam görüşürüz." deyip bizde kalktık odamıza gitmek için. Aslında akşam çok güzel olmak istiyordum ve erkenden hazırlanmaya başlamamız işime gelmişti. Hepimiz teker teker duş alıp birbirimizin saçlarını yaptık. Ardından törpüler yapılıp ojeler sürüldü. Ceren saçlarını doğal bırakıp, sade ama biraz mini bir elbise giydi. Rengi siyahtı. Üzerine de deri ceket giyip, ayakkabı olarak siyah postal giydi. Yahu kıza herşey yakışıyordu. Aleyna bordo, belden hafif dökümlü duran bir elbise giymişti. Saçlarını da at kuyruğu yapmıştı. Tercihini topukludan yana kullanmıştı. Umarım ayakalarını acıtmazdı. Bende zorla karar verdiğim, tarçın rengi tulumumu giydim. Hem rahattı hem şık daha ne olsun. Şimdi siz soracaksınız bu kızlar askeri lisede bu elbiseleri ne yapıyor? Sizce bu elbiseler bavulumuzda var mıydı? Tabi ki yoktu. Baktık ki arada böyle kaçamaklar yapıyoruz bizde her avm ye gittiğimizde bir kaç parça birşeyler almıştık. Yoksa zaten kot pantolondan başka birşeyimiz yoktu evden getirdiğimiz.